Hayal kırıklığı
-"Fakat ..." dedi ve öylece kaldı Kevin.
Çünkü karşısında duran kadın, sevdiği kadın değildi. Heyecandan mı korkudan mı bilinmez, gördüğü ilk market çalışanını sevdiği kadın sanmıştı.
Bu markete geliş amacını nasıl anlatacağına karar veremedi bir kaç saniye. Sonra zoraki konuşmaya başladı.
-"Burda çalışan biri vardı...Brenda... Brenda WİLLİAMS. Sizi O sandım. Afedersiniz." dedi mahçup bir tavırla.
Kevin' in mahçup olduğunu gören market çalışanı kadın ;
-"Olur böyle yanlışlıklar. Ben size yardımcı olmaya çalışayım efendim." dedi gülümseyerek. Bu gülümseme iyi gelmişti. İçine su serpmişti tabiri caizse. Bu rahatlıkla sordu.
-"Brenda nerde peki? Onu görebilir miyim?"
-"O artık burada çalışmıyor." dedi yüzünde üzgün bir ifadeyle.
-"Nerde peki? Nereye gitti? Onu mutlaka bulmam gerekiyor."
-"iki sene önce babası ölmüştü. Annesi ile yaşamaya başladı. Çünkü annesi çok yaşlı ve kendisine bakacak durumu yok. Şimdi ise annesi Mary tekerlekli sandalyeye mahkum oldu. Brenda bildiğim kadarıyla evde bez bebek yapıp satıyormuş. Geçimini bu şekilde sağlamaya çalışıyormuş. Tanrı aşkına! İyi ki kirada değiller de kendi evlerinde oturuyorlar. "
Öylece dinledi Kevin. Sadece dinledi. Sevdiği kadının annesine olan bağlılığı, vefası, azmi... Herşeyiyle sevdiği kadındı. Gurur duymuştu hem kendisiyle, hem sevdiği ile. Ama gözünden akan bir kaç damla yaşa da mani olamadı. Zamanında onun öpülesi ayaklarıyla bastığı bu markete iki damla gözyaşını bırakıp, zorla da olsa teşekkür ederek konuşmaya devam etti ;
-"Peki ev adresi var mı?" dedi yutkunarak.
-"Evet sanırım sizde tarif edebilirim. Çok uzak değil zaten."
-"......................"
-"Bayım? İyi misiniz?"
-"Evet... Evet iyiyim... Evi tarif edebilir misiniz?"
-"Tabi ki. Market kapısından çıkınca sağa dönün. Yaklaşık 500 metre sonra da kiliseden sola. Sağda ki evlere bakarak yürüyün ve mavi ren....."
Bu kadarı yeterliydi. Teşekkür ederek boynunu önüne eğdi. Marketten çıkıp sağa döndü ve yürümeye başladı. Yanından, sağından ve solundan insanlar geçiyordu. Ama hiç biri Kevin'in içinde ki yangının farkında değildi.
Kendini belkide hiç affetmeyecekti. Çünkü Brenda' nın annesine gösterdiği özverinin yüzde birini sevdiği için gösterse, şimdi bu durumda olmayacaklardı belki de.
Bunları düşünmekteyken kilise çanının çalmasıyla irkildi. Saate baktı. Nerdeyse akşam olmak üzereydi. Bir an önce evi bulması gerekiyordu. Sola döndü, sağ tarafta ki evlere bakarak yürümeye devam etti. Bir kaç ev sonra da aradığı mavi renkli evi buldu. Karşı yolun kenarında ki ağacın arkasına saklanıp beklemeye başladı.
Yaklaşık onbeş dakika sonra evin kapısı açıldı. Brenda elinde bir poşetle dışarı çıktı. Heyecandan ölecekti Kevin. Çünkü iki yıldır sesini bile duymamıştı Brenda' nın. Ağacın arkasından çıkıp seslenmek istedi ama Brenda elinde ki poşeti çöp kutusuna atıp geri döndü.
Kevin kararını vermişti. Bir kelime olsun konuşmadan Nevada' dan ayrılmayacaktı. Sonu ne olursa olsun.
Bir saate yakın bir bekleyişten sonra kapı tekrar açıldı. Ama bu kez önce tekerlekli bir sandalye, arkasından da o arabayı iten Brenda göründü... Kevin kendi kendine sordu ;
"Nereye gidiyorlar acaba?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SACRİFİCE
Randomsevdiği kadın için hayatını ortaya koyan genç bir adam... gelişen durumlar, sürprizler ve şaşırtıcı bir son... duygusal dram anlayışına yeni bir soluk... sacrifice (feda) KEYİFLİ OKUMALAR...