Kevin, bunca hengame arasında, zor şartlar altında bulduğu işini de kaybetmişti. Şimdi içinde bulunduğu karışıklığı çözmenin yanında, yaşamak için bir iş bulup çalışmalıydı.
18 Aralık 1995 - Nevada / Abd saat: 09.30
Kevin, daha fazla dedektif Thomas THOMPSON'ın evinde kalıp zaman kaybetmek istemiyordu. Bir an önce kendine bir iş bulmalıydı.
-"Her şey için teşekkürler dedektif. Biz artık gitmeliyiz. Fakat şunu bilmenizi isterim ki, ortağınız Jonathan BRİGS'i öldüren her kimse, onu bulmanız için bende elimden geleni yapacağım." dedi ve Brenda'nın masanın üzerine bıraktığı tabancayı alarak ekledi.
-"Ne pahasına olursa olsun."
Dedektif Thomas, teşekkür edercesine başını salladıktan sonra, Kevin ve Brenda'yı yolculadı. Bir süre ikisi de tek kelime etmeden sadece yürüdüler. Evin önüne kadar geldiklerinde konuşmaya ilk olarak Kevin başladı.
-"Brenda, ben gidip iş bulmalıyım. Hemen dönerim. Eve girdikten sonra kapıyı kilitle ve sakın tanımadığın kimseye kapıyı açma."
Brenda ağlamaktan şişmiş gözleri ile Kevin'a bakıp "Peki" dedikten sonra eve girdi ve kapıyı kilitledi. Kevin, bir süre evi izledikten sonra şehir merkezine doğru yürümeye başladı. Bir kaç hafta önce iş bulduğu pansiyona gidemezdi. Çünkü yaşadığı onca acı olay sonrasında işini unutup, haber bile vermeden oradan ayrılmıştı.
Şehir merkezinde ne kadar dükkan ve iş yeri varsa, hepsiyle konuştu Kevin. Ama her defasında personel ihtiyacı olmadığı cevabını aldı. İyice umutları tükenmişti artık. Tüm dükkanlar tek tek kapanıyordu. Ayrıca Brenda evde yalnızdı. Onu daha fazla yalnız bırakmamalıydı ve eve doğru yürümeye başladı. Eskiden yaşadığı huzurlu ve mutlu hayatını geri alabilmek için çözüm bulmaya çalışıyordu. Evin önüne geldiğinde, zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı bile. Kapının önünde durdu ve yorgun argın uzanıp zile dokundu. Biraz bekledikten sonra zile tekrar dokundu. Brenda kapıyı açmıyordu. Heyecanla zili tekrar tekrar çalmaya başladı. O an hiç bir şey düşünemiyordu. Ne olmuş olabilirdi? Kapıyı yumruklamaya başladı. Tam bu sırada içerden korkulu bir ses tonuyla;
-"Kim o?" dedi Brenda.
-"Tanrı aşkına Brenda. Benim. Kevin..."
Kevin'in sesini duyan Brenda, tuttuğu nefesini bırakarak kapıyı açtı. Kevin ;
-"Neredeydin? Beni meraktan öldürecektin."
-"Geldiğini duymadım. Arka bahçeye bakan odaların pencerelerini kontrol ediyordum. Özür dilerim."
Rahatlamış bir yüz ifadesi ile içeri giren Kevin;
-"Bütün şehri dolaştım. Lanet olası! Bir kişi bile beni işe almadı. Ne yapacağız şimdi?"
-"Üzülme. Bir çaresini bulacağız. Hadi biraz dinlen."
-"İyi ama nasıl? Ben bir iş bulana kadar nasıl geçineceğiz?"
-"Senden önce de ben bez bebek yapıp satıyordum. Geçimimi bu şekilde sağlıyordum. Yine öyle yaparız. Sen bir iş bulana kadar."
Umutsuzca başını öne eğdi Kevin. Bu durum fazlasıyla canını sıkıyordu. Ama şu an için yapacak bir şey de yoktu. Biraz uyumalıydı. Sabah olduğunda şehre tekrar gidip, aynı yerlere tekrar tekrar uğramalıydı.
Oturma odasında ki koltuğa uzanan Kevin, bir süre uyumaya çalıştı fakat bir türlü uyku tutmuyordu. Eskiden de böyle uyku tutmadığı geceler olmuştu. Böyle durumlarda televizyon izlerken uyuya kaldığı geldi aklına ve hemen televizyonu açtı. Bir kaç kanal değiştirdikten sonra, yavaş yavaş göz kapaklarının ağırlaştığını hissetti. Tam gözleri kapanacakken;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SACRİFİCE
Randomsevdiği kadın için hayatını ortaya koyan genç bir adam... gelişen durumlar, sürprizler ve şaşırtıcı bir son... duygusal dram anlayışına yeni bir soluk... sacrifice (feda) KEYİFLİ OKUMALAR...