Kavuşmaya beş kala
Nihayet uçak inmişti. Huzur arayan Kevin' in duyduğu heyecan, şimdi yerini derin bir korkuya bırakmıştı. Çünkü uzun zaman işine ayırdığı geniş zaman nedeniyle gönülden bağlı olduğu kadını fazlasıyla ihmal etmişti. Nasıl çıkacaktı karşısına? Ne söyleyecekti? Bu korkuların arasında boğuşurken istemsizce yutkundu. Gözlerini sımsıkı kapattı. Brenda' nın karşısında gördü kendini. Yüzü şekilden şekile giriyordu. Kim bilir belkide onu bu şekilde gören diğer yolcular O'nu uçmaktan korktuğunu sanıyordu. Ama bir bilselerdi neden çekindiğini... Neden korktuğunu bir bilselerdi...
Nevada havaalanına attığı ilk adımda biraz rahatladı. İçinde ki korku, heyecan ve özlem duygularını bastırmaya çalışırken, yol kenarında duran bir trafik işaret direğinin üstünde ki taksi çağırma butonunu gördü. Butona basarak taksiyi beklemeye başladı. Artık çok aceleci değildi. Taksinin bir an önce gelmesini istemiyordu mesela. Süratle gidip kendisini en kısa sürede istediği yere götürmesini de. Sadece bekliyordu ve karışık duygular içindeydi. Sonunda beklenen oldu. Taksi, hızla gelerek Kevin' in önünde durdu. Kevin ise yavaş hareketlerle binsem mi binmesem mi misali otomobilin arka koltuğuna bıraktı yorgun vücudunu. Ne kadar yorulmuş olduğunu da o an hissetmişti işte. Dudaklarının ucuyla;-Şehir merkezi lütfen! Dedikten bir kaç dakika sonra da uyuyakaldı arka koltukta. Bu bir kaç saat içinde yaptığı koşuşturmaca ve duygu yoğunluğu, O'nun hem bedenini hemde beynini fazlasıyla yormuştu.
-Bayım!......... Bayım!
Birden irkildi Kevin. Gözünü açtığında şehir merkezinde olduğunu gördü. Taksi ücretini verip otomobilden indikten sonra da, kendini tam anlamıyla sudan çıkmış balık gibi hissetti. Çünkü yıllardır uğramadığı Nevada eyaleti oldukça değişmişti. Etrafa boş boş bakınırken kendi kendine kızarak ;
-"Bırak bu turist edalarını ahmak. Seni bekleyen biri olduğunu unutma!" diye söylendi.
Brenda' nın çalıştığı markete doğru ilerlerken yol kenarında bir giyim mağazası gördü. Aklına bir fikir gelmişti. Hemen içeri girdi ve şapkaların bulunduğu bölüme ilerledi. Bir kaç klasik şapka denedikten sonra birini alarak kasaya doğru ilerledi. Tam ücretini ödemek üzereyken, sol tarafta ki aynalı bölümde güneş gözlüklerini gördü. En beğendiğini alarak ikisinin de ücretini ödedi ve mağazadan dışarı çıktı.
Brenda' nın çalışmakta olduğu markete doğru hızla yol almaya başladı. Kendisini kısa süreliğine gizlemek için aldığı şapka ve güneş gözlüklerinin de verdiği cesaretle artık eskisi kadar korkmuyordu. Kendisini gizleyerek, bir süre sevdiği kadını izleyecek, sonra cesaretini toplayıp konuşmaya gidecekti.Ve işte market köşe başından göründü. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Daha fazla yaklaşmadan güneş gözlüğünü taktı, şapkayı başına geçirdi ve Pardesünün yakalarını kaldırıp omuzlarını yukarı doğru kabarttı. Artık içeri girmek için hazırdı.
Markete girdiğinde şöyle bir etrafı süzdükten sonra koridor boyunca yürümeye devam etti. Brenda hala ortalıkta yoktu ve Kevin bu durumdan hayli rahatsızdı. Yiyecek içecek reyonuna doğru döndü ve...... İşte orda... Brenda....
Arkası Kevin ' a dönük, yeni ürünleri rafa yerleştiriyordu. Yorgun görünüyordu. Yüzünü göremediği için duygularını çok da anlayamadı ama çalışmaya daldığı ve dünyayla ilişiğini kestiğini anlayabiliyordu. Artık zamanı gelmişti. Arkasından yaklaşıp bir "Merhaba" diyecekti. Sonrası gelir zaten diye düşündü. Korkak adımlarla ilerledi. Ürkek bir ses tonuyla ;
-"Merhaba! Dedi.
Rafı düzenlemekte iken gelen bu merhaba sözcüğüne, gayet doğal bir şekilde yüzünü Kevin ' a dönüp "Merhaba. Neye bakmıştınız efendim? " diyerek karşılık verdi. Kevin, gördüğü bu durum karşısında donup kalmıştı. Yutkundu ve bir süre ne diyeceğini bilemedi. Şimdi ne söylemeliydi?
![](https://img.wattpad.com/cover/31767511-288-k351757.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SACRİFİCE
Randomsevdiği kadın için hayatını ortaya koyan genç bir adam... gelişen durumlar, sürprizler ve şaşırtıcı bir son... duygusal dram anlayışına yeni bir soluk... sacrifice (feda) KEYİFLİ OKUMALAR...