Yetmezlik

108 8 2
                                    

Olayları asla unutamadım. Nasıl oldu ve ne zaman oldu hiç bir fikrim yok. Aklımı yitirmeye başladım galiba. Kendimi toparlamak için telefona girdim. Mesajlara baktım ve Adrien ile yazıştığım mesajlar vardı.
Okudukça ağlama geldi... Bir anda çığlık çığlığa bağırmaya başladım. Kendimi kontrol edemiyordum. Napıyorum ben bilmiyorum.
Koşarak eve gittim. Hemen odamı kitledim ve haykıra haykıra ağlamaya başladım.
Bir sinirle ayağa kalktım ve bakkala gidip 15 tane bira aldım. Yanına 2 şarap 1 şampanya aldım. Hepsini içecek miydim? Bilmiyorum.

M: BEN BUNU HAK ETMEDİM! BENİ DİNLEMEDİ!

Marinette gittikçe içmeye başladı. Biralar bitti ve zaten sarhoş olmuştu bile. Hemen ardından şarabı açtı ve yarısına geldi. Başı dönüyor midesi bulanıyor ve konuşamıyordu bile. Adrien'ın aramak için telefonu aldı.

M:...

A: Alo?

M: Adin beğn ço özir dülarim
       (Adrien ben çok özür dilerim)

A: Marinette sen sarhoş musun?

M: Ne aleka ba?
       (Ne alaka be?)

A: SEN BU HALLE NE HADLE ARARSIN GECE GECE ZATEN SORANDA KABAHAT!

M: BEĞARNA LA !AVŞ@K
        (Bağırma lan y@vş@k

A:...

Telefonu kapatmıştı Adrien. Marinette ne yaptığını bilmez halde şarabını yudumladı. Şarap da bitti. E peki ne olacaktı? Sadece içmiş bulundu. Kendine zarar vermişti. Şampanya ya uzanmaya çalışırken ayağı yerdeki bira şişelerine çarptı düştü ve kafasını vurdu. Yerde öylece yığıldı. Kafası kanıyor bilekleri kızarık yanakları da bir o kadar al duruyordu.
Sabah olduğunda Marinette belinin acısı ile uyandı. Ve telefonuna bir mesaj geldiğini gördü. Adrien'dandı.

                          
                              Whatsapp

Adrien
Online

Ben 16:00'da Amerika'ya
gidiyorum. Beni çok seviyorsan
Gelirsin. Tabii SEVİYORSAN!

Marinette bu mesajı duyunca hemen Alya'yı aradı.

M:...

M:...

AL: Efendim Marinette?

M: Müsait misin?

AL: Hayır.

M: s!kt!ir et o zaman!

Alya ne olduğunu anlayamadı. Marinette hemen arabasına atladı. Saat 15:40'dı. 20 dk'da tren istasyonuna varması imkansızdı. Öylece pijamaları dağınık saçları birbirinden farklı çorapları ve büyük pofuduk terlikleri ile yoldaydı. İstasyona varmak üzereydi ve
saat 15:57'di. Marinette arabayı dal ortaya park edip hemen peronları gezdi. Arada bir "Adrien!" diye bağırıyordu.
Adrien bu çığlıkları duymuştu. Ama biraz acı çeksin diye saat 16:30'a kadar bekledi. Gitmedi. Marinette onu deli gibi arıyordu. Ama bulamadı. Ağlayarak ve
umutsuzca arabaya binerken arabanın içinde Adrien'ın olduğunu gördü. Kesin bir rüya bu diye düşündü. Bu yüzden yola doğru atlamayı düşündü uyanmak için. Başı dün içtiklerinden dolayı zaten patlıyordu.
Tam yola doğru koşarken Adrien onu gördü ve hemen arabadan indi ama Marinette içtiklerinden dolayı başı döndü ve bir anda yere çakıldı. Adrien panik içinde hastaneye götürdü onu. Doktor olanları anlattı.
Marinette'in karaciğer yetmezliği olduğu çıktı. Adrien bunu duyunca bir yıkılmadı değil.
Doktora hangi sebepten olduğunu sordu.

D: Büyük ihtimal alkolden. Kandaki alkol oranına baktık ve %40 çıktı. Galiba dün çok içmiş. Gerçi buna çok içmiş denmez.

Doktor biraz utanarak;

D: Afedersiniz ama camış gibi içmiş denir buna.

Adrien biraz güldü ama Marinette'in hastalığı ne olacaktı. Ya ölürse napacaktı? Sevdiğini kayıp mı edecekti? Tüm o yaşananlar? Bir anda ilk tanıştıkları geldi aklına. Lise dönemi. Sonra mafya olup başkalarını kaçırmaları, Marinette'in Adrien'dan kaçmak için kılık değiştirmesi... Ölümler... Aldatmalar... Hastaneler... İş... Silahlı yaralanmalar... Ve mutluluk... Ama şimdi daha da mutlu olmaları germez miydi? Marinette neden içerde karaciğer yetmezliğinden yatıyordu?? Alya ve Nino üzüntünden ağlıyordu. Bunlar neden hep onların başına geliyordu? Çok manasız işler ve olaylar oluyordu. Bunları düşünürken içeriden tiz bir ses geliyordu... Doktorlar Marinette'in odasına üşültüler. Marinette hayatını kayıp ediyordu. Adrien bunu daha fazla çekmek istemedi. Hemen arabaya bindi ve çok tenha bir kayalık güzel manzaralı deniz kenarına geldi. Yüksekliği aşağı yukarı 50M'lik uçurum gibi bir yer... Adrien sessizliğin içinde yavaşça kollarını açmış ve kendisi ile yüzleşiyordu. Yüzüne vuran hafif rüzgar saçlarını adeta dans ettiriyordu. Tam kendini salacakken bir ses geldi. Adrien arkasını yavaşça ve bir o kadar isteksizce döndü. Tamamen nötr bir yüz ifadesi ile karşısında duran çocuğa bakıyordu.. Luka..

L: Ne o? Yoksa intihar mı edeceksin?

A: Bilmem sence?

L: Hahaha! Senin gibi bir korkak mı?

Adrien daha fazla sinirlerine hakim olamadı ve belindeki silahı Luka'nın kafasına tuttu.
Luka ise adeta pislik bir herif gibi sırıtıyor ve hiç korkmuyordu. Tersine zevk alıyor gibiydi.
Adrien bu durma şaşırdı.

A: Neden gülüyorsun? Ha illa t@şş@kl@ar!ına mı tutalım silahı?

L: Çok komiksin Adrien.. Herkesten korkuyorsun.

Luka biraz ciddileşti ve Adrien'a daha da yakınlaştı. Adrien'ın elini tuttu ve kalbine götürdü.

L: Bak neden gülüyorum...

A: B-bu hiç kom-komik değil.

L: Adrien..

A: Luka.. Saçamalama!

Luka birden Adrien'ı hiç hareket edemeyecek şekilde tuttu.

L: Seni seviyorum işte!

Luka Adrien'ı kendine doğru çekti iyice. Adrien gözünü bile kırpmadan Luka'ya yumruk attı ve arabaya binip kaçtı. Neydi bu böyle! Ne şimdi bu? Neden yaptı bunu!?
——————

MERHABAAAAA!!! Yine uzun bir aradan sonra yazdım özür dilerim. Okuduğunuz için teşekkür ederimmm.
💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋💋

Kutup yıldızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin