4. İKSİR DERSİ

780 66 14
                                    

Günlerden Cumartesi ve şu anda saat dokuz kırkbeşi gösteriyordu. Ben ise şu anda  kütüphanedeyim çünkü yarım  saat önceden gelmiş, Snape'in gelmesini bekliyordum. Önümde iksir kitabım, birkaç parşömen ve iki tane de tüy kalem vardı. Onun saat tam onda geleceğini biliyordum. Sorumluluk sahibi biriydi.

Benim erken gelme amacım ise tamamen bambaşka birşeydi. Birazdan Rosier gelecekti tıpkı konuştuğunuz gibi tılsım kitabını arkadaşından habersiz bir şeklide bana vermişti ben de gece ödevi yapmıştım. Birazdan gelip benden kitabı alacaktı. Sanırım şu anda kütüphane kapısından içeri giren  ve buraya gelen kişi kendisiydi.

Yanıma kadar geldiğinde huzursuz olduğu her halinden belliydi. Ama ben iyi bir insan olup ona gülümsedim yada onun gibi bir şey. Bugün keyfim gayet yerinde ve senin bunu bozmana izin vermeyeceğim sarı kafa.

"Günaydın sarışın. Nasılsın?"

"Benimle dalga mı geçiyorsun sen? Nerede kitap?" Peki.

"Bu kadar kaba olma Rosier az önce günaydın dedim bari ona cevap ver." Derin bir nefes aldı. Sinirlendin mi sen? Yoksa gergin misin?

"Günaydın Lupin. Oldu mu? Kitabı ver gideyim artık. Ve bana saçma hitap şekilleriyle seslenme. Tamam mı?"

"Peki anladım pek keyfin yok yoksa biliyorum uzun uzun sohbet edersin benimle. Ödev bitti artık diğerlerine de verin de onlar da yapsın binadan puan kırılmasın. Ve işte kitap. Alabilirsin sarışın." Ona hafiften gülümseyip kitabı uzattım.

Kitabı çantasına koyup uzaklaştı. Benden artık hiç hazetmediğinde emindim. Ama bu ona karşı küçükte olsa bir zafer kazandığımın bir göstergesiydi. Hem onu söylediği yalanla tehtit edip ödevimi çabucak yapıp kurtulmuştum hem de arkadaşlarına bir yalan daha söylemişti. Bu da ona karşı kullanabileceğim başka bir koz olmuştu.

Sırlarımız çoğalıyor Rosier.

Neyse umarım ki daha onu kendime düşman etmemişimdir. Bilirsiniz o Evan Rosier. Yani sonuçta insanların bir sabah beni yatağımda vahşice öldürülmüş bir şekilde bulmasını istemem. Eğer afili bir ölüm olacaksa ve insanlar beni ve nasıl öldüğümü unutmayacaksa isteyedebilirim. Bu değişkenlik gösterir.

Son on dakika. Birazdan Snape gelecek ve bana iksir dersi verecekti. O çocuk gerçekten bu konuda acayip yetenekliydi. Okulun en iyisi de olabilir. Aslında benim de iksirim idare ederdi. Ama neden daha da iyi olmasın ki?

***

Bir saat önce falan Snape sinirleri tepesinde bir şekilde kütüphaneye girmiş. Raflardan birkaç kitap alıp bana gelmemi işaret ederek çıkmıştı. Zindanlarda daha önce kullanılmış  ama artık iş görmeyen bir iksir sınıfına girdik. Ve böylece  iksir dersine başlamış olduk. İksiri  yirmi beş dakikadır bitirmiş ve karıştırmakla uğraşıyordum. Ve bu can sıkıcıydı. Ayrıca dakikalardır konuşmuyorduk. Canım sıkılmıştı. Gözlerimi yanımdaki  bendene çevirip konuşmaya başladım.

"Niye hep aynı yöne karıştırıyoruz?" Sorduğum saçma soruyla bakışlarını sarıdan mora dönmeye başlayan iksirden ayırıp bana çevrildi.

"Öyle olması gerekiyor." Hadi canım gerçekten mi? Ben niye bunu akıl edemedim acaba?

"Birden bire diğer tarafa doğru karıştırırsak başı döner mi?" Ne? Kendim de saçmaladığımı biliyordum ama canım sıkılıyordu. O bana tuhaf tuhaf bakarken hemen devam ettim.

"Hani biz etrafımızda döndüğümüzde başımız dolanır ya veya aynı böyle dönerken birden bire durursak yada diğer tarafa doğru dönersek başımız dolanıyor ya onun da öyle oluyor mudur?" Tamam acayip saçmaladım ama öyle de bakılmaz ya. Kendimi salakmışım gibi hissediyorum.

Derin bir nefes aldı.

"Bu günlük bu kadar yeter. Hergün aynı saatte, yarım saat boyunca, aynı yöne, üç hafta boyunca karıştır. Arada sırada gelip durumuna bakarım."

Ve sınıftan çıktı. Sanırım o da anca bir buçuk saat katlanabilmişti bana.

Tamam sinir bozucu bir insanım ama ona karşı gayet kibar olmuştum. Niyeydi bu ters tavırları?

Gerçi pek şaşırdığım söylenemezdi.

Zaten bu ders meselesini de kabul etmeyecekti sırf o gün kitabı ben aldığım için kabul etmişti. Borçlu kalmak istememişti. Aptal değildim, anlayabiliyordum.

***

İnsanlar büyük salonda akşam yemeğini yerken ki belki de çoğusu ortak salonlarına gitmişti bile, ben karagölde taş sektiriyordum.

Geçen hafta Snape ile beraber hazırladığım iksiri, bugün yine tüm hafta yaptığım gibi aynı saatte karıştırmaya gittiğimde kazan yerde ters dönmüş bir şekilde duruyordu, iksir yerle bir olmuş durumdaydı zaten. Ben o aptal iksirden puan alacaktım. Dersler için fazlasıyla çalışyordum. Ama bir haftadır hiç aksatmadan, saatlerimi karıştırarak harcadığım iksir koca bir hiç olmuştu. Derin bir nefes alarak elimdeki taşı göle fırladığında yüzümde minik bir gülümseme meydana geldi.

Bunu yapmayı seviyordum. Beni hep.. nasıl desem? Rahatlatıyordu.

Evimizin yakınlarında küçük bir gölet vardı orada sektiriyorduk abimle beraber. Yani eskiden..birkaç yıl öncesine kadar.

Remus okula başlamadan önce işte.

Hiçbir zaman insanlarla -daha çok Remus ve babam dışındakilerle- kolay iletişim kuramamıştım. Bunda sevgili annemin de büyük payı vardı.

Ama Remus'la her zaman beraber olacağımıza dair birbirinize söz vermiştik. Ne olursa olsun ne yaparsak yapalım birbirimize zarar vermeyecektik.

Ama o bu sözü çoktan unutmuşa benziyordu. Unutmamış olsaydı bugün iksir kazanıma tekmeyi basan sevgili arkadaşı Potter'a destek çıkmak yerine onu durdurabilirdi.

Bugün onunla olan bir bağımız kopmuştu. Bu istemeden de olsa.

Sorun iksir değildi. İksir olsaydı onları benden ne kadar hazetmesede böyle bir şeye kesinlikle göz yummayacağını bildiğim profesör Mcgonagall'a şikayet ederdim. Yada onları orada lanetlerdim. Söylediklerine karşı tek kelime etmeden arkamı dönüp sınıftan çıkmazdım. Bunun bir Slytherin'e yakışmadığını biliyorum. Bir Slytherin karşısında kim olursa olsun ona yaptığını ödetirdi. Sanırım hiçbir şeye ve hiçkimseye layık olamadığım gibi bir Slytherin olmaya da layık değilim.

Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimi aklımın derinliklerine ittim. Elime yeni aldığım taşa bakıp onu da değerleri gibi göle fırlattım.

Bir..iki..üç..dört..beş..altı ve yedi. Tam yedi kez sekti. Yüzümde tekrar bir gülümseme oluştuğunda saate bakmıştım. Yasak saat gelmek üzereydi. Ve ceza almaya niyetli değildim. Geldiğimde yere attığım çantamı ve cübbemi alıp kaleye ilerledim. Gidip biraz uyuyacaktım. Bu durumda yapabileceğim en mantıklı şey uyumak olur ya zaten.

***




 𝑲𝑬𝑯𝑨𝑵𝑬𝑻 | 𝓡.𝓐.𝓑.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin