Hogwarts öğrencileri Noel'e günler kala, bu yılın son gezisi için Hogsmade'e inmişti.
Sokakları tıklım tıklım dolu olan köyün her bacasından gri dumanlar çıkıyordu.
Kızların çoğusu gelir gelmez hediyelik eşya dükkanlarını doluşmuş satışa geçen hafta sürülen ve kesinlikle aptallıktan ve dolandırıcılıktan ibaret olduğunu düşündüğüm 'aşk pusulası'nı alıyorlardı.
Erkekler ise genel olarak, spor ürünlerinin satıldığı bir dükkanı ayak basacak yer kalmayıncaya kadar doldurmuştu.
Ve tabi şu sevgililer vardı. Bazıları süslü çay dükkanlarına akın etmiş bazıları ise soğuğu umursamadan ormana doğru gidiyorlardı.
Nefes aldıkça oluşan buharın dikkatimi dağılmasına izin vermeden botlarım altında ezilen kardan çıkan sesi dinliyordum.
Yanımda yürüyen bedenin durduğunu fark ettiğimde adım atmayı kesip arkamı döndüm. Ah evet sonunda Carlo'ya verdiğim Hogsmade sözümü tutmuş oldum.
Bir metre ötemde duran bedene baktığımda konuşmuştu.
"Beni dinliyor musun?" Gözlerimi üzerine kar yağmış turuncu tutamlardan çekip yüzüne baktım.
"Üzgünüm karları dinliyordum. Ne demiştin?" Çatılan Kaşlarını düzeltip işaret parmağıyla yan tarafımızdan kalan Üç Süpürgeyi göstermişti.
"Üşüdüysen girelim mi?" Gözlerimi ona çevirip konuştuğumda birkaç metre ötede bize bakan dört çift gözü umursamadım.
"Domuz Kafasına gitsek daha iyi olmaz mı? Burası çok kalabalık oluyor."
"Bana fark etmez sen nasıl rahat ediyorsan öyle olsun."
Hafiften gülümseyip tabanlarım üzerinde geriye döndüm. Hemencecik yanıma gelen turuncu çocukla yürümeye devam ettim.
Domuz Kafasının önünde durduğumuzda uzanıp kapıyı açmıştı.
Ondan önce girdiğimde etrafa bakılıp boş yer aradım.Zaten burası genelde boş olurdu. O yüzden pencere kenarında olan bir masaya oturdum. Hemen ardımdan o da oturduğunda konuşmaya başladı.
"Daha önce buraya hiç gelmedim. Korkutucu bir havası var ve garip kokuyor."
"İyi olan da bu ya! İnsanlar burayı pek tercih etmiyor bu yüzden genelde boş oluyor ya da bazı Slytherinler oturuyor burada. Diğer binalardan pek gelen olmuyor. Yani burası bu köyde ki en rahat yer Carlo."
Arkama yaslandığımda tekrar konuştum.
"Tabi koku seni rahatsız etmiyorsa."
Etrafta gözlerini gezdirip başıyla onaylanmıştı dediklerimi. Tekrar bana baktığında konuştu.
"Ne içersin? Ya da burada ne satılıyor?"
Hafifçe sırıtıp masada ona yaklaştım.
"Üç Süpürge'de olan her şey ve daha fazlası." Kaşları havalandığında masaya doğru eğildi. Ben de onun gibi eğildiğimde kısık sesle konuştu.
"Daha fazlası derken? Ot falan mı satılıyor?" Söylediğine hafiften gülüp başımı iki yana salladım.
"Hayır. Sadece bazı öğrencilere kaymak birasından fazlasını satıyor. Her neyse şimdilik profesörler olduğu için sadece kaymak birası alabiliriz."
Başını sallayıp ayağa kalktı ve bar tezgahına doğru gitti.
Bakışlarım git gide kalabalıklaşan ortamda gezdirdiğimde gözlerim Sarı kafayla kesişmişti. Ona baktığımı farkettiğinde gülümsemişti. Kaşlarım havalandığında aynı masada oturan üç bedene döndüm. Crouch elindeki bardağı inceliyordu. Lestrange'e baktığımda el sağlamıştı. Onun bu rezil hareketine yüzümü buruşturdum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑲𝑬𝑯𝑨𝑵𝑬𝑻 | 𝓡.𝓐.𝓑.
Random"𝑫𝒆𝒈̆𝒆𝒓𝒔𝒊𝒛 𝒅𝒆𝒈̆𝒆𝒓 𝒃𝒖𝒍𝒖𝒑, 𝒄̧𝒂𝒈̆𝒓ı𝒍𝒂𝒄𝒂𝒌 𝑩𝒆𝒌𝒄̧𝒊 𝒚𝒐𝒍𝒖𝒏𝒅𝒂𝒏 𝒔𝒂𝒑ı𝒑; 𝒚𝒆𝒎𝒊𝒏𝒊𝒏𝒊 𝒃𝒐𝒛𝒂𝒄𝒂𝒌. 𝑲𝒐̈𝒍𝒆 𝒇𝒆𝒓𝒚𝒂𝒕 𝒆𝒕𝒕𝒊𝒈̆𝒊𝒏𝒅𝒆 𝒔𝒖𝒚𝒂 𝒂𝒕𝒆𝒔̧ 𝒅𝒖̈𝒔̧𝒎𝒆𝒛𝒔𝒆, 𝒌𝒖̈𝒄̧𝒖̈𝒌 𝒌𝒓𝒂𝒍 𝒚𝒐...