Sinirle önümdeki kitabı kapattım.
Kediyi ilk görmemin üzerinden bir buçuk hafta geçmişti. Bu süreçte abim dönüşüm geçirmiş ve bir gün hastane kanadına kalmıştı. Çok fazla yarası yoktu. Ama dönüşüm geçirdiği gün çapulcuların da onun sırrını bildiklerini öğrendim. Cidden onlara bu kadar çok mu güveniyor?
Dediğine göre ikinci sınıftayken farkına varmışlar. Ve onun sırrını insanlara yaymamış ve korkmamışlar hatta bazenleri o çıkana kadar şamarcı söğütün yakınlarında bekliyorlarmış. Sanırım gerçekten onlara güveniyor.
Bu durumda yapacak bir şeyim yok. Onun sırrı kime söylemek isterse söyler. Ama merak ettiğim şey o olayın nasıl olduğunu da biliyorlar mı? Onu da anlattı mı onlara? Bunu hastane kanadında cesaret edip soramamıştım.
Herneyse.
Kedi konusuna geri döndüğümüzde onun için her boş anımda bahçeyi geziyordum.
Beş gün önce tekrar görmüştüm. Açıkçası bahçeye kapan koyma fikri hâlâ aklımdaydı ama emin olamıyordum. O şey gerçekten bir kedi miydi ki? Bu soru sürekli aklımı kurcalıyordu.
İşte bu yüzden burada sinir krizleri geçiriyordum. Hem kediyi gözleyip hem animaguslar hakkında araştırma yapıyordum. Bir hayvanın normal bir hayvan mı yoksa animagus mu olduğunu nasıl anlardık ki?
Bunun hakkında hiçbir şey bulamadım.
Kedi ise iki gün önce tekrar görünmüştü. Kahverengi tüyleri olan kedi yeşil gözlüydü. Dikkatli bakıldığında sol ön patisinde bir yara vardı.
Buradan bir şey öğrenemeyeceğimi anladığımda elindeki kitabı raflardan birine tıkıp kütüphaneden çıkmak için adımladım.
Birazdan kahvaltı başlayacaktı. Ortak salona inerken karşıdan gelen Carlo'yu gördüm. Bana doğru mu geliyor o? Kaşlarım havalanırken yine ne olduğunu merak ettim.
"Uzun zaman oldu. Nasılsın?" Gülümseyerek sorduğu soruya omuz silkerek cevap verdim. Hâlâ aşağı inmeye devam ederken o da benimle birlikte, tımandığı merdivenleri tekrar iniyordu.
"Teşekkür ederim bende iyim." İğneleme mi yaptı o şimdi? Kurduğu cümleye göz devirip sessiz kaldım.
"Aslında senden bir özür bekliyordum. Ama bir şey sormam gerektiği için sana olan kırgınlığımı boş verdim."
Özür mü? Şaka mı yapıyor bu?
"Ne diye özür bekliyorsun ki?" Kurduğum cümle kaşlarının kalkmasını sağlamıştı.
"O gün seninle oturabileceğimi söylemiştin ama geldiğimde yanında Rosier vardı? Ondan kalkmasını istediğimde bana söz verip vermemenini sordu." Derin bir nefes alıp cümlesine devam etti.
"İşte bende hayır vermedi deyince ama bana verdi falan dedi. Hah bide şey dedi:
Bana söz veremeseydi bile benimle oturmayı tercih ederdi gibi bir şey. Zaten o sırada da profesör geldi. Ben de başka bir yere geçtim. Senden de ona söz vermene rağmen benimle oturmayı kabul ettiğin için özür beklemiştim. Bana bir nevi yalan söyledin."
Yalan ha. Ben mi? Seni fena keklemişler Carlo.
"Özür dilemeyeceğim haberin olsun. Hoşçakal." Onu arkamda bırakıp hızlı bir şekilde büyük salona girdim.
Daha çoğusu boş olan masaya ilerleyip, önüm diğer masalara dönük şekilde oturdum.
Aslında animagus konusunu profesör Mcgonagall'a sorsam daha iyi olur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑲𝑬𝑯𝑨𝑵𝑬𝑻 | 𝓡.𝓐.𝓑.
De Todo"𝑫𝒆𝒈̆𝒆𝒓𝒔𝒊𝒛 𝒅𝒆𝒈̆𝒆𝒓 𝒃𝒖𝒍𝒖𝒑, 𝒄̧𝒂𝒈̆𝒓ı𝒍𝒂𝒄𝒂𝒌 𝑩𝒆𝒌𝒄̧𝒊 𝒚𝒐𝒍𝒖𝒏𝒅𝒂𝒏 𝒔𝒂𝒑ı𝒑; 𝒚𝒆𝒎𝒊𝒏𝒊𝒏𝒊 𝒃𝒐𝒛𝒂𝒄𝒂𝒌. 𝑲𝒐̈𝒍𝒆 𝒇𝒆𝒓𝒚𝒂𝒕 𝒆𝒕𝒕𝒊𝒈̆𝒊𝒏𝒅𝒆 𝒔𝒖𝒚𝒂 𝒂𝒕𝒆𝒔̧ 𝒅𝒖̈𝒔̧𝒎𝒆𝒛𝒔𝒆, 𝒌𝒖̈𝒄̧𝒖̈𝒌 𝒌𝒓𝒂𝒍 𝒚𝒐...