İç çekip başımı taş duvara yasladım ve Karagöl'ü izlemeye devam ettim. Hastane kanadından ayrılmamın üzerinden neredeyse bir ay geçmişti.
Bu geçen sürede ödev hırsızı yakalanmış - bunu Black ve ben yapmıştık.- ve okuldan atılmıştı. Oh bu arada gerçekten bir Hufflepufflı biriydi nedeni ise ödevler sayesinde kazandığımız puanları ortadan kaldırmaktı. Yanii.. sanırım böylece sıralamada öne düşecekti. Her ne olursa olsun ahmakça bir şeydi. Ve profesörler hırsızın kimliğini gizli tutmuştu ki bu bir çok öğrencinin elini kana bulamasını önledi. Daha sonra başka bir suç işlemiş gibi okuldan atıldı.
Doğruyu söylemek gerekirse Dumbledoor'un daha inandırıcı bir yalan bulmasını beklerdim.
Herneyse. Bu sırada Rosier'ın çökmüş suratı düzelmişti. Ve sanırım Crouch artık eskisi kadar nefret etmiyordu benden. Hatta Slytherin- Ravenclaw quidditch maçı sırasında kafama buludger yemekten kurtarmıştı daha sonra ne yaptığını fark edince anında kolumu bırakmıştı ama benim tanıdığım Crouch o şeyi kafama yemem için her şeyi yapardı. Rabastan Lestrange bu maçta sakatlanmıştı. Sakatlandı dediğime bakmayın iki metre yüksekten düşmüştü ve ortalığı ayağa kaldırmıştı neyseki maç çoktan bitmişti.
Ve evet yılın ilk maçını kazanmıştık. Bu tüm Slytherinler moral kaynağı olmuştu. Ve maçtan hemen sonra arayıcı Regulus Black, Slytherin quidditch kaptanı olmuştu.
Ve Regulus Black. Onunla anlaştığımız gibi hırsız bulunduktan sonra hiç konuşmamıştık. Kavga bile etmiyorduk. Nefes aldım diye kavga başlatan Black son üç haftadır dikizlemekten başka bir şey yapmıyordu. Çok fazla da aynı ortamda olduğumuz yoktu gerçi. Bazen - haftanın iki günü- Evan'larla yan yana oturduğum için görüyordum ki bu sürede benimle hiç muattap olmuyordu. Sonra..derslerde görüyordum ama ders başlamadan birkaç dakika önce geliyor; biter bitmez sınıftan çıkıyordu. Doğrusu onunla konuşmaya hiç çalışmadım ama sanki benden kaçıyormuş gibi hissediyorum.
İşin garip tarafı ve anlamlandıramağım şey ise neden onun eksikliğini hissediyorum. Birkaç haftada onun yanımdaki varlığına alışmışmıydım yoksa görmezden gelinmek egomu mu sarsıyordu? Benim için bunu anlamak gerçekten zordu.
Geçen hafta Carlo'ya verdiğim telefi sözünü bu hafta Hogsmade'e beraber gitme olarak karar vermiştik.
Şimdi ise sessiz ortak salondan oturmuş dolunayın aydınlattığı gölün içindeki değişik görünümdeki bir balıkla bakışıyordum.
Ortak salon boştu ve oldukça sessizdi. Ama başım gürültüden dolayı çatlayacak kadar ağrıyordu.
Belkide saatler sonra sessiz ortamda nefes sesimden başka bir ses duyuldu.
Gözlerim direkt olarak erkek yatakhanesinin kapısına döndüğünde yeşil gözler birkaç saniye suratımda dolanmıştı.
Adımları kapıya yöneldiğinde daha saat dört bile olmamıştı. Bakışlarımı onun sırtından kapıdan çıkana kadar ayırmadım. Tek kelime etmeden çıktığında kaşlarım çatılmıştı. Pencerenin pervazından taş zemine atladım. Üzerimde Rosier'dan aldığım bana oldukça geniş olan ve paçaları birkaç kez katlanmış siyah pantolon üzerimde Lestrange'in dolabından aldığım - kesinlikle rızası vardı- siyah makine işi bir kazak vardı. Ayaklarımda ördekli terlikleri umursamadan taş kapıdan çıktım.
Ortalıkta göremediğim çocuğun yukarı çıktığını düşündüğüm için merdivenlere doğru yöneldim.
Kolumda hissettiğim temasa tepki veremeden bir odaya -yüksek bir ihtimalle bir sınıftı- çekildim. Korkuyla attığım çığlığım soğuk avuç içinde kaybolmuştu. Gözlerim karanlık odada bir şey göremezken asamı yanıma almadığına lanet ettim. Üzerime verilen ağırlıktan ve saçlarımın üzerine vuran nefesten erkek olduğunu tahmin edebilirdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑲𝑬𝑯𝑨𝑵𝑬𝑻 | 𝓡.𝓐.𝓑.
Random"𝑫𝒆𝒈̆𝒆𝒓𝒔𝒊𝒛 𝒅𝒆𝒈̆𝒆𝒓 𝒃𝒖𝒍𝒖𝒑, 𝒄̧𝒂𝒈̆𝒓ı𝒍𝒂𝒄𝒂𝒌 𝑩𝒆𝒌𝒄̧𝒊 𝒚𝒐𝒍𝒖𝒏𝒅𝒂𝒏 𝒔𝒂𝒑ı𝒑; 𝒚𝒆𝒎𝒊𝒏𝒊𝒏𝒊 𝒃𝒐𝒛𝒂𝒄𝒂𝒌. 𝑲𝒐̈𝒍𝒆 𝒇𝒆𝒓𝒚𝒂𝒕 𝒆𝒕𝒕𝒊𝒈̆𝒊𝒏𝒅𝒆 𝒔𝒖𝒚𝒂 𝒂𝒕𝒆𝒔̧ 𝒅𝒖̈𝒔̧𝒎𝒆𝒛𝒔𝒆, 𝒌𝒖̈𝒄̧𝒖̈𝒌 𝒌𝒓𝒂𝒍 𝒚𝒐...