Peron 9¾ daha önce abimi buradan uğurlamaya geldiğimiz zamanki gibi kalabalıktı. İnsanlar telaşla bavulları ile etrafta koşturuyor, oradan oraya gidiyorlardı. Etraftaki büyücüler çocuklarıyla vedalaşıyor ve onlara uslu durmaları hakkında telkinlerde bulunuyorlardı.Biz ise ağabeyimin ikinci Hogwarts mektubunun ardından benim ilk mektubumun gelmesiyle Diagon yoluna gidip alışveriş yapmıştık.
Şimdi ise annemin abime bu yıl daha da dikkatli olması gerektiği hakkında uyarılarını dinliyorduk, abim ise annemin dediklerine sadece baş sallıyordu emindim ki şuanda tüm tatil boyunca bahsettiği arkadaşlarına bir an önce kavuşmayı düşünüyordu. Ehh..Umarım arkadaş edinmekte bende onun kadar şanslı olurum ama bu konuda gerçekten berbatımdır.
Tren düdüğünün birkez daha ötmesiyle annem abime son kez sarılırken babamda bana sarılıyordu. Abim babamla da vedalaştıktan sonra trene beraber bindik. Biraz ilerledikten sonra bir kompartmanın kapısını açtı.
''Sende bizimle gelmek ister misin?'' Açtığı kompartmanın kapısına yaslanıp içeriye baktım. Sağ tarafta tek başına cam kenarında oturan siyah kısa saçlı ,ela gözlü ve gözlüklü çocuğa baktım.
''James. O James Potter.'' Abimin sesine 'anladım' dercesine kafa sallayıp sol taraftaki çocuklardan bana yakın olana baktım. Sarışın ve kırmızı yanaklı bir çocuktu.
''Peter. O da Peter Pettigrew.''
Ve cam kenarındaki çocuğu incelemeye başladım. Siyah omzuna kadar saçları olan ,açık tenli ve gri gözlü bir çocuktu. Ben abimin sesini duymayı beklerken kendisi konuşmaya başladı.
''Sirius. Ben Sirius Black. Sen kimsin?'' Ağzımı açmama fırsat vermeden bana bakmayı kesip abime döndü.
Black mi dedi o? Bu çocuğun saçları daha kısa değil miydi? Diagon yolunda ki ahmak bu muydu?
''Hadi ama Remus sevgili mi yaptın? Kim bu kız? Sarışınları severim ayrıca güzelmiş?'' Acaba ne saçmalıyordu bu salak? Abime baktığımda kaşları hafiften çatılmış kumral saçları başını yere eğdiği için anlına dökülüyordu. Dudaklarını yalayıp başını kaldırıp az önce adının Sirius olduğunu öğrendiğim arkadaşına gözlerini dikerek baktı.
"Aslında Sirius bu konuda şaşırtıcı bir şekilde haklısın gerçekten çok güzel bir kız." Dedikten hemen sonra sırıttı ve kolunu omzuma attı "Ama belirtmek isterim ki kendisi benim kız kardeşim." cümlesini bitirdiğinde başımı patavatsız şahsiyete çevirdim.
İşaret parmağımı önümde dikilen Sirius'a doğrultum.
''Senin annenin cırtlak bir sesi mi var?''
Sorduğum soruyla gözleri büyürken, rezilliğime lanet okuyarak sakinleşmek amacıyla gözlerimi kapadım. Gerçekten ağzımdan çıkan cümle ile düşündüğüm cümle arasında tek bir kelime benzerliği yoktu. Yani saçlarla annesinin ne alakası vardı?
Birden kahkahasını duymamla gözlerimi ona diktim. Neye gülüyordu bu? Suratına dik dik bakmaya devam ettiğimde oda gülmeyi kesmişti.
"Evet, annemin cırtlak bir sesi var. Ama sen nereden biliyorsun?
Sorduğu soruyla omuz silktim.
"Diagon yolunda Lestrangelerle konuşuyordu. Yanında sen olduğunu tahmin ettiğim bir ahmak vardı."
"Yanındaki ahmak ben değildim yani bu demek oluyor ki o ahmak kardeşimdi." deyip oda aynı az önce benim yaptığım gibi omuz silkti.
Başımı anladım dercesine sallayıp önüme döndüm ve ilerlemeye devam ettim onlarla oturmaya hiç niyetli değildim. Arkamı dönmeden hala koridorda arkamdan bakan abime arkamı dönmeden el salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑲𝑬𝑯𝑨𝑵𝑬𝑻 | 𝓡.𝓐.𝓑.
Random"𝑫𝒆𝒈̆𝒆𝒓𝒔𝒊𝒛 𝒅𝒆𝒈̆𝒆𝒓 𝒃𝒖𝒍𝒖𝒑, 𝒄̧𝒂𝒈̆𝒓ı𝒍𝒂𝒄𝒂𝒌 𝑩𝒆𝒌𝒄̧𝒊 𝒚𝒐𝒍𝒖𝒏𝒅𝒂𝒏 𝒔𝒂𝒑ı𝒑; 𝒚𝒆𝒎𝒊𝒏𝒊𝒏𝒊 𝒃𝒐𝒛𝒂𝒄𝒂𝒌. 𝑲𝒐̈𝒍𝒆 𝒇𝒆𝒓𝒚𝒂𝒕 𝒆𝒕𝒕𝒊𝒈̆𝒊𝒏𝒅𝒆 𝒔𝒖𝒚𝒂 𝒂𝒕𝒆𝒔̧ 𝒅𝒖̈𝒔̧𝒎𝒆𝒛𝒔𝒆, 𝒌𝒖̈𝒄̧𝒖̈𝒌 𝒌𝒓𝒂𝒍 𝒚𝒐...