"Ve yarası olan insan,
insana yarasından dokunur..."*🌻💛🌙
Terleyen ellerimi saten, uzun, uçuk pembe eteğime sürtüp parmaklarımı kütürdettim beceriksizce.
Bunu gerçekten yapacak mıydım?
Gerçekten akasya ağaçlarının içinden kilit taşlarla şekillendirilmiş bu uzun yolu geçip o imzaları atacak mıydım?
Mantıklı taraflarımdan biri 'Saçmalama artık!' diye uyardı beni. 'Kalktın buralara kadar geldin, iki gün sonra eşyaların yola çıkacak, aslında gerekli olan tüm evrakları imzaladın zaten, bu formalite icabı olanları imzalamasan ne çıkacak ki?'
Çok haklıydı. Saçmalıyordum işte. Buraya gelene kadar bir şeyim yoktu aslında. Ama durup eski bir köşke yerleşmiş okulun binasına baktığım anda zehirli bir sarmaşık gibi sarmıştı içimi korkular.
"Hadi kızım Leyla! Buradan dönüşün yok zaten." diye mırıldandım sessizce. Üzerime giydiğim ince blazer ceketin yakalarını düzeltip içeriye adımladım.
"Sonunda karar verebildiniz!" dedi biri alaycı bir ses tonuyla. İrkilmiştim ama belli etmeden etrafıma bakındım sesin kaynağını bulabilmek için.
Oturduğu ağacın altında, elindeki kalınca kitabı kapatıp aheste hareketlerle yanıma gelmesini sessizce bekledim. Onu tanıyordum. Kusursuz bir şekilde şekillendirilmiş kuzguni renk saçları, insanın baktıkça bakasını getiren masmavi gözleri, heybetli ama fit vücuduna jilet gibi oturmuş takımı ile nihayet karşıma dikeldiğinde elini aramıza uzatıp samimi bir gülümseme sundu.
"Yusuf Özderin."
"Leyla Alkan." dedim küçük bir gülümsemeyle elini sıkıp.
"Resmen hiç tanışmamıştık." dedi elini geriye kibarca çektiğinde. "Aslında bir çok kez aynı yerlerde bulunduğumuzu hatırlıyorum."
"Evet, okulda iki üst dönemimdiniz."
"Özderin Koleji'nin bir araya getirdiği yerler de vardı." dedi hatırlatmak ister gibi. Onaylarcasına başımı sallayıp gülümsedim.
"Tanışmak bugüne kısmetmiş. Memnun oldum." Yusuf Özderin ile hem aynı okuldan farklı zamanlarda mezun olmuş, hem de aynı bölümü bitirmiştik. İş aramaya başladığım süreçte ise en insanı şartlarda çalışma koşulları sunan tek yer olarak karşıma çıkan Özderin Koleji'nin ailesine ait olması tamamen tesadüftü. O gri şehirde okulun düzenlediği etkinliklerde birkaç kez denk gelmiş ama bir türlü tanışamamıştık. Beth'in adamı anlata anlata bitiremediği birkaç an şu an zihnime üşüşüyordu.
"Bende memnun oldum, Leyla Hanım. Buyrun," dedi eliyle kapıyı işaret edip. "Evraklarınız hazır. Size eşlik edeyim."
📚📚
"Bu da sonuncusu." dedi adının Yıldız olduğunu öğrendiğim kadın. Okulun müdür yardımcısıydı. Uzatılan kağıtları elime alıp hızlıca göz gezdirdim. Okumadan bir şeyleri imzalamamak adetimdi, Kemal Amca sağolsun. Elimdeki kalemle gerekli yerlere imzamı atıp kadına geri uzattım.
"Artık tamamen resmi olarak hoş geldiniz Leyla Hanım." dedi içten bir şekilde gülümseyerek.
"Hoş bulduk." deyip derin bir nefes aldım. Umarım hoş buluruz Yıldız Hanım, umarım!
"Okulun düzenlediği seminerlere daha önce katıldığınız için buradakine katılmanıza gerek yok. Ancak Milli Eğitim'in sürecine katılmalısınız. O da üç hafta sonra bugün başlıyor." dedi Yıldız Hanım kahvesinden bir yudum aldıktan hemen sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yuvarlağın Köşeleri*
General Fiction"Oysa bir dünya gizliydi sende. Buradan, buradaki bu aciz, korkak, küf kokulu dünyadan çok daha farklı olarak. Bir soluk, Bir bakış, Bir tutuş... Yeterdi. Yeterdi tüm galaksilerin içinde seni tanıyıp bulmama..." *Özdemir Asaf