Hatırlamak değil... Başka bir şey.
Unutmamak belki.*🌻💛🌙
"Şu güneş kremini uzatır mısın Tavşanım?" Uzun oturduğum pozisyonumu bozmadan yanımdaki kısa ayaklı sehpadan kremi alıp Sevda'ya uzattım.
"İyice sıcak oldu bugün de! Bayılmama şu kadar kaldı yemin ederim." dedi Işıl isyanla elindeki kitabı kucağına bırakıp.
"Şikayet etme! Sen tutturdun bu saatte denize gidelim diye."
"Doğru söylüyor." dedim Sevda'yı işaret edip büyük çerçeveli hasır şapkamı yüzüme doğru iyice indirmeden hemen önce.
"Ya ben nereden bileyim bu kadar sıcak yapacağını?!"
"Temmuz ayındayız!" dedi Sevda göbeğine krem sürmeyi bir anlığına bırakıp ellerini iki yana açarken.
"Saat öğlen 1." diye mırıldandım hiç kıpırdamadan. Bir saniyelik hareket bile ter sucuk içinde bırakıyordu insanı.
"O kadar terledim ki size laf yetiştirmek için kendimi ekstra yoramayacağım. Ben denize gidiyorum." Biz Işıl'a kıkırdarken o çoktan yarı beline kadar suya girmişti bile.
"Yetkin aradı mı?"
"Aradı." dedi sakinlikle. "Yola çıkmış, alışveriş listesini de attım. İki saati bulur gelişi." Başımı sallayıp gölgedeki şezlonguma iyice yayıldım. Bu saatte güneşin alnına oturacak kadar da delirmemiştik hiçbirimiz şükürler olsun ki!
"Ne düşünüyorsun?"
"Hiçbir şey Arımızmız."
"7 ay oldu neredeyse. Tek kelime etmedin onunla ilgili."
"Bir kelimem yok çünkü Sevda." dedim ters ters. 7 ay olmuştu evet. Kış kendini hızla bahara, bahar ise nazlı nazlı yaza bırakmıştı yerini. Ve ben 7 aydır neredeyse her gün bu konuşmanın farklı versiyonlarına maruz kalıyordum. Ben bıkmıştım ama hatta herkes bıkmıştı ama Sevda bir türlü yılmıyordu. Yorulmuyordu da durup durup aynı şeyleri söylemekten!
"Eskiye döneceğiz diye korkuyorum." Üzgün sesine güneş gözlüklerimin arkasından küçücük göz devirip yüzüme eğdiğim şapkayı dikleştirip yerimde doğruldum.
"Bana bir bakar mısın Arımızmız'cığım? Eski Leyla'ya dönüşür gibi bir halim var mı sence?"
"Ben içsel kısmını kast ediyorum." dedi çenesini dikleştirip kollarını göğsünde bağlarken. Bunu Işıl yapsa anlayabilirdim ama Oktay konusunda bu kadar diretenin Sevda olmasını bir türlü anlamlandıramıyor ve huzursuz oluyordum. Burnumdan sıkıntılı bir nefesi verip ayaklarımı şezlongdan sarkıttım ve ona doğru döndüm tamamen.
"İyiyim." Sesim inançlı çıkmıştı. Gözlüklerimi çıkarıp gözlerinin en içine baktım artık ikna edebilmeyi umarak. Genelde bu konu benim kaçışımla son bulurdu. Farklı bir yol izlemek belki bir işe yarardı. "İyiyim. Geride kaldı hepsi. Üstüne konuşabileceğim bir şey yok, senden bu yüzden kaçıyorum. Zannettiğin gibi bu konu beni yaraladığı için değil. Koca insanlar olduk Sevda. Bazı konuları kapattıysak geriye dönüp dönüp kurcalamanın bizi üzeceğini biliyoruz artık." dedim imayla. Sesim 'Sen de artık kurcalama!' diyordu asi asi, anlamasını umuyordum.
"Denize gidiyorum bende, geliyor musun?" dedi birkaç dakika yüzümü taradıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi neşeyle. Gülümseyip eski pozisyonuma döndüm.
"Yok, iyiyim ben böyle şimdilik." Arkasından "Yüzüne krem sür." diye bağırmıştım ama çocuk gibi dilini çıkarıp suya adımlamıştı. Başımı huysuzca iki yana sallayıp şapkamın eteklerini yüzüme indirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yuvarlağın Köşeleri*
General Fiction"Oysa bir dünya gizliydi sende. Buradan, buradaki bu aciz, korkak, küf kokulu dünyadan çok daha farklı olarak. Bir soluk, Bir bakış, Bir tutuş... Yeterdi. Yeterdi tüm galaksilerin içinde seni tanıyıp bulmama..." *Özdemir Asaf