M.P.A.D binasından çıktıklarında Hyunjin donuk bir ifadeyle hafif yalpalayarak yürürken Seungjoo düşmemesi için onu tutmuş, motora binene kadar yürümesine yardım etmişti. Ardından kasklarını takmış ve yola koyulmuşlardı.
Hyunjin o adamın ruhunu emdikten bir süre sonra Minho aramış ve Hyunjin'i etrafta göremediğini, nerede olduğunu sormuştu. Hyunjin ise dolaşmaya çıktığını ve gece bir arkadaşında kalacağını, Minho'nun evine tek başına dönmesini söylemişti. Kısmen yalan söylediği için kendini kötü hissetse de onun Minho olmadığını biliyordu bu yüzden içi birazcık rahattı.
Seungjoo Hyunjin'in bu sıralar desteğe ihtiyaç duyduğunu anlayabiliyordu. Ona elinden geldiğince yardımcı olmak istiyordu. Onun şu anda en azından bir sarılmaya ihtiyacı vardı. Gidiş yolundakine kıyasla fazlaca yavaş ilerliyor olsalar bile Hyunjin ona sıkıca tutunmuştu. Bir eli göğsünün biraz aşağısında duruyor ve diğeri ise belini sarıyordu. Buna tutunmaktan ziyade sarılmak denebilirdi. Bu yüzden onu biraz daha iyi hissedeceğini umduğu bir yere götürmek için yolu değiştirmişti.
Kısa süre sonra bir tepeye vardıklarında Seungjoo motoru durdurmuş ve kaskını çıkardıktan sonra motordan inip Hyunjin'inkini de çıkarmıştı.
"Varmamız gereken yerin burası olduğunu düşünmüyorum."
"Biraz soluklanmaya ihtiyacın var gibi duruyor. Gün batımına kadar burada kalmak ister misin? Manzarası cidden güzeldir."
Hyunjin kafa sallayıp motordan inmiş ve gözlerini kapatıp derin bir nefes almıştı. Temiz hava gerçekten güzel hissettiriyordu.
Seungjoo Hyunjin'in yanına gidip cebinden çıkardığı sigara paketinden bir tane almış, paketi Hyunjin'e uzatmıştı. Hyunjin de bir dal aldıktan sonra Seungjoo çakmakla sigaraları yakmış ve ardından çakmağı tepeden aşağı fırlatmıştı.
"Ben sana ailemi anlatmıştım değil mi? Sıra sende."
"Öldüler."
"Nasıl oldu peki?"
"Ailemle uzun ve güzel bir tatil sonrası eve dönüyorduk. On altı yaşımda falandım o zamanlar. Yaz mevsimi olduğu için arabanın camını sürekli açardım ve annem bunun için bana çok kızardı. Yine öyle yapmıştım ve kapatmam konusunda beni azarlıyordu. Tam bu yoldan geçiyorduk ve birden arabanın tekerleği patladı. Ben arabanın kapısını açıp kendimi dışarı attım sarsıntıyı hisseder hissetmez. Başımı yerden kaldırdığımda araba olması gerektiği gibi yolda değildi. Aşağı yuvarlanmıştı."
Seungjoo sigarasından bir nefes çekerken onu ilgiyle dinleyen Hyunjin boğazını temizleyip başını sallamış, sigarasını ucunda biriken külü işaret parmağıyla tepeden aşağı gönderirken gözleriyle külü takip etmişti.
"Oldukça üzücü olmalı. Yani aileni kaybetmek."
"Dürüst olmak gerekirse pek fazla ağlamadım. Babam annemi aldatıyordu, annem babamı. Ben de iki tarafın da istemediği bir çocuktum. O güzel tatilin de bir oyunculuk eseri olduğunu biliyordum."
"O zaman salla gitsin."
Seungjoo öyle yaptığını söyleyip kıkırdamış, birkaç dakikanın ardından sigarası dibe ulaştığında iyice söndüğünden emin olmuş, sonrasında onu da tepeden aşağı bırakmıştı.
"Acıtıyor değil mi, sevdiğin birini kaybetme düşüncesi?"
"Acıtıyor."
Hyunjin'in fısıltı gibi çıkan sesine karşılık Seungjoo başını sallayıp paketi alarak bir dal daha sigara çıkarmış, çakmağı attığı aklına geldiğinde Hyunjin'in elinde duran dalı alıp ucunu kendininkine değdirerek yakmıştı. Hyunjin'in sigarasını ona geri verdikten sonra da kendininkini dudaklarına götürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Nightmare (HyunHo)
Fanfiction"Bay kâbus geldi, seni götürecek. Bay kâbus geldi, etini kesecek. Bay kâbus senin ruhunu yiyecek. En fazla nereye kaçabilirsin ki?" Yetişkin içerik: Kan, gerçeklik dışı varlıklar ve olaylar. Düşük miktarda cinsellik.