Hyunjin'in anlatımından.
Etraf çok karanlık.
Işığı arıyorum, ne kadar koştum bulmak için, bilmiyorum. Belki daha da uzaklaşıyorum ışıktan ama içimden bir ses ona yaklaştığımı söylüyor.
Birden bire duruyorum. Ne nefesim tükenmiş, ne kendi iradem dışındayım. Sadece, duruyorum. Gözlerimin seçebildiği kadarıyla etrafa bakıyorum.
Biraz ileride bir ağaç var. Etraftaki diğer ağaçlardan daha çok batıyor gözüme. Oraya doğru ilerliyorum yavaş adımlarla.
Ağacın etrafına dolanmış sarmaşıklar, bir bedeni almış içine. Beden korkunç görünüyor. Tüm vücudu çürümüş, açık duran gözleri dehşetle bakıyor. Artık vücudunun içinde olmayan bağırsakları, ağaç kovuğundan dışarı çıkmış.
Evet, o ölmüş.
Korkuyla tekrardan koşmaya başlıyorum. Onun gibi olmak istemiyorum. Tanımadığım o kişiyle sonum aynı olsun istemiyorum.
Işık.
Işık tam karşımda duruyor. Fazla uzak değil. Yetişmek için koşuyorum. Gittikçe daha da yaklaşıyorum. Elimi atsam yetişeceğim kadar yakın görünüyor.
Ona doğru uzanıyorum. Parmaklarım değmek üzere, bu beni gülümsetiyor. Fakat neşem yarım kalıyor.
Belimin dallarla çevrelendiğini hissediyorum aniden. Beni ışıktan uzaklaştırıyor. Hırıltılı ses kulaklarımı dolduruyor tekrardan. Sese iyice odaklanıyorum bu sefer. Bir şey anlatıyormuş gibi duruyor çünkü.
"Bay Kâbus geldi, seni götürecek.
Bay Kâbus geldi, etini kesecek.
Bay Kâbus senin ruhunu yiyecek.
En fazla nereye kaçabilirsin ki?"Hafif bir müzik çalıyormuşçasına söylediği şarkı kulağıma geldiğinde korkuyla çığlık atıyorum.
Ölmek istemiyorum, ölmek istemiyorum...
Dallardan birinin karnımı dediğini görüyorum. Acı hissetmiyorum ama korkudan bir çığlık daha atıyorum.
"Gözlerime bak."
Başımı iki yana sallıyorum. Bakmayacağım. Ne olacağını bilmiyorum ama asla gözlerine bakmayacağım.
Beni kendine çeviriyor. Gözlerimi kapatıyorum. Dallar belimi serbest bırakıyor ama hâlâ karnımın içindeki bir parça beni havada tutuyor. Acıtmasa bile hissediyorum.
Göz kapaklarımın içini beyaz bir ışık dolduruyor. Gözlerimi açmam için zorluyor sanki.
Direniyorum.
Kurtulmak için direnirken dal parçasının ilerlediğini hissediyorum. Kalbime doğru ilerliyor. Sabit dursam da ilerlemeye devam ediyor. Bir çığlık daha atıyorum.
Ben nasıl olduğunu anlamadan, gözlerim açılıveriyor.
Gözlerimi yüzünde gezdiriyorum. Başında iki tane, birkaç daldan oluşmuş boynuz var. Ağzı yine birkaç parça dalın dikey bir şekilde uzanması yüzünden hafif açık duruyor. Korkunç bir gülümsemesi var.
Ve en sonunda, gözlerimi gözlerine çıkarıyorum.
Bembeyaz ve parlak iki yuvarlak. Beynimin içinde çığlık sesleri duymaya başlıyorum. Bu beni korkutuyor. Ölesiye korkuyorum.
Gözlerinin içinde siluetler görüyorum. Hepsi kaçmayı deniyor. Çığlık atıp duruyorlar.
Beynim... Beynim patlayacak. Başım ağrıyor. Çığlıklar susmuyor. Bağırıyorum. Gözlerimi çekmeye çalışıyorum ama olmuyor. Bir şey beni engelliyor gibi. Daha çok bağırıyorum. Korkuyorum. Onlar gibi olmak istemiyorum.
Ayaklarım yere değiyor en sonunda. Dallar karnımın içinden çıkıyor. Gözlerimi çekiyorum. Sesler kesilmiyor. Başım ağrıyor. Burnumdan yere kan damlıyor.
Tanrı'm... Burada öleceğim. Ölmek istemiyorum. Ölmek istemiyorum...
Burnum sızlıyor. Elimle kanı siliyorum.
Çok fazla kanıyor.
Gözlerim kararıyor. Başım dönüyor. Çığlıklar gittikçe daha çok artıyor.
Başım ağrıyor, başım çok ağrıyor.
Yere yığılıyorum birden.
Sadece bir süreliğine gözlerim tekrardan gözleriyle buluşuyor. Korkunç olsalar da daima bakma isteğime karşı koyamıyorum. Sanki...
Sanki, hipnotize olmuş gibiyim.
Yumruklarımı sıkıp gözlerimi çekiyorum. Hırıltıları kesiliyor.
Korkuyorum. Fakat sadece kâbus bitiyor.
Hayır. Sadece bir sonraki geceye kadar ara veriyor.
_____
Bay Kâbus'un tasvir etmeye çalıştığım resmi şuna yakın:
Tabii biraz daha korkunç versiyonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Nightmare (HyunHo)
Fanfic"Bay kâbus geldi, seni götürecek. Bay kâbus geldi, etini kesecek. Bay kâbus senin ruhunu yiyecek. En fazla nereye kaçabilirsin ki?" Yetişkin içerik: Kan, gerçeklik dışı varlıklar ve olaylar. Düşük miktarda cinsellik.