Hyunjin gözlerini yavaşça aralayıp etrafına bakınmıştı. İkinci uykusunda hiçbir kâbus veya rüya görmemiş olması onun iyi bir uyku çekmesini sağlamıştı. Tabii bu da Minho'nun ona anlattıklarını kanıtlar nitelikteydi.
Kolunun üzerinden geçip yastığın üzerindeki elini sıkıca kavrayan ele bakmıştı bir süre. Minho'yla beraber uyumuşlardı ve gece boyunca sırtında Minho'nun kalp atışlarını hissetmek ona fazlasıyla iyi gelmişti.
Elinin üzerindeki elin hareketlendiğini gördüğünde hafifçe dönüp başını yeni yeni uyanmaya başlayan Minho'ya çevirmişti. Minho gözlerini açıp Hyunjin'e baktığında gülümsediğini görünce kendisi de gülümsemiş, alnına ufak bir öpücük bırakmıştı.
"Günaydın."
"Günaydın."
İkisi de aynı anda konuştuklarında kıkırdamışlardı ve Minho Hyunjin'in tuttuğu elini yüzüne yaklaştırıp bileğini öptükten sonra yataktan kalkmıştı.
"Kahvaltı hazırlayacağım."
"Duş alabilir miyim?"
"Sormana bile gerek yok. Benim kıyafetlerimden giyersin."
Hyunjin başını sallayıp yataktan kalktığında Minho odadan çıkmış, mutfağa gidip oldukça güzel bir kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Kahvaltı hazır olduğunda Hyunjin'in gelmesiyle de kahvaltıya başlamışlardı.
"Bunlar cidden çok güzel olmuş. Ders mi alıyorsun?"
"Evet. Felix'ten."
Hyunjin'in hafif gülümsemesiyle beraber Minho da gülümsemiş, sessiz bir şekilde kahvaltısını yapmaya devam etmişti. Fakat Hyunjin'in kahvaltıdan pek tat aldığı söylenemezdi. Aklındaki sorular ve düşünceler midesine kramp girmesini sağlıyordu. Belki de şimdi sorularını sorması gerekiyordu.
"Ben seninle tanışmadan önceki gece de onu gördüm."
Hyunjin'in konuşmasıyla beraber Minho bunu bekliyormuş gibi elindeki çatalı bırakmış, dirseklerini masaya koymuş ve derince nefes almıştı.
"Bu muhtemelen basit bir kesişimdi. O geceden sonra benimle tanışmamış olsaydın Bay Kâbus'u bir daha görmeyecektin."
"Peki ya neden seninle tanıştıktan sonra Bay Kâbus değil de başka birini görmedim? Sen ve o... bir şekilde bağlı mısınız?"
"Ben,"
Minho tişörtünü yukarıya kaldırıp yara izini Hyunjin'in görmesini sağlamış ve buruk bir şekilde gülümsemişti.
"Bir zamanlar onun avıydım. Tıpkı senin gibi. Onun kaçmayı başaran tek avıyım aynı zamanda."
Hyunjin büyüttüğü gözlerini Minho'nun yara izine dikmiş, tekrardan ağrımaya başlayan başının etkisiyle kaşlarını çatmıştı.
"Peki neden ben?"
"Bay Kâbus senin peşine düştüyse son avısın. Eğer olmasaydın rastgele seçtiğini söyleyebilirdim."
"Aradığım cevap bu değil. Ayrıca nasıl son avı olduğumdan bu kadar eminsin?"
"O, son avı için birbirine bağlanmış iki güçlü ruh arıyor. Sen ve ben onun için en iyi seçeneğiz. Bana önceden ulaştığında amacı ruhumu sen beni tanıyana kadar saklamaktı. Felix'in yasını öğrenecek ve beni tanıyacaktın. Ruhum onu güçlendireceği için de gördüğün ilk kâbus sonun olacaktı."
Hyunjin sessiz kalıp başını eğerek yemeğiyle oynamaya başladığında Minho Hyunjin'i kısa bir süre izlemiş, ardından tedirgin bir şekilde dudaklarını aralamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Nightmare (HyunHo)
Fanfiction"Bay kâbus geldi, seni götürecek. Bay kâbus geldi, etini kesecek. Bay kâbus senin ruhunu yiyecek. En fazla nereye kaçabilirsin ki?" Yetişkin içerik: Kan, gerçeklik dışı varlıklar ve olaylar. Düşük miktarda cinsellik.