Medya: Biraz eskilere gidelim.
***Evin önünde Namjoon'la vedalaşmış, kapının önündeki vazodan anahtarı alıp içeri girmişti. Salona doğru gittiğinde Seokjin'i gördü. "Seokjin?"
O da aynı şekilde karşılık verdi. 'Yoongi?' "Ne işin var burda?" Sorusu havada asılı kalmıştı. Cevaplayan Tae oldu. 'Ben çağırmıştım hyung. Konuştuk ve aramızın daha çok bozuk kalmasını istemedik.' Yoongi sadece "hmhm" diyebilmişti. 'Peki sen hyung? Sizi böldüysem kusura bakmayın birden dalmıştım odaya (!)' sesindeki kırgınlık ve sinir belli oluyordu, her ne kadar saklamaya çalışsa da...Yoongi'de böyle davranmış olduğu için pişmanlık duyuyordu. Hiçbir şey olmamış gibi davranması BÜYÜK bir hataydı. Ama şu an ikisini birlikte görmek onu sinirlendirmişti. "Biraz konuşabilir miyiz Tae?" Kaş göz hareketiyle mutfağı gösterdi.
***
'Efendim?'
"Tae bak dün gece hiç yaşanmamış gibi davranamayız biliyorum ama en azından aramızda kalabilir mi? Bunu yapmamalıydık. Üzgünüm."
'Oh...pekala hyung'
"Bir şey daha; sana daha fazla yük olmayacağım. Namjoon'la bir ev kiraladık. Oraya gideceğim. Benim burda kalmama izin verdiğin için de çok teşekkür ederim."
'P-peki hyung'
"Ama bu son görüşmemiz olmasın. En az haftada 2 kez görüşelim. Hatta çocuklarla da bir şeyler ayarlayabiliriz, ne dersin?"
'Olur hyung. Ben ayarlarım.'
"Ve en önemlisi, Tae. En ufak bir sıkıntıda, bana gelebilirsin. Şu Seokjin de seni üzecek olursa bana söylemen yeterli. Kafasını kırarım onun."
İkisi de kıkırdadı. Yoongi kendisinden uzun olan gencin omzuna elini koydu. Gülmeye devam ederken birden Tae aklına gelen şeyle daha da gülmeye başladı.
"Ne o? Aklına ne geldi?"
'Hyung, sen onu bu KISA boyunla mı mahvedeceksin?'
"Hey! Ben kısa değilim! Seni velet! Büyümüş de hyunguna laf da sokarmış. Cık cık cık."
İkisi de tekrar kahkahaya boğulmuştu. Yoongi telefonunun çalındığını fark etti. Eline alıp isme baktı, bakmasıyla yüzündeki gülüş soldu.
'Kim o hyung?'
"K-kardeşim..."***
Bu sırada Seokjin de telefonla konuşuyordu. 'Merak etme aşkım. Şu işi bir yapalım kavuşacağız.' Karşı taraf sadece uflamakla yetindi. 'Birazdan gelirler. Kapatmam lazım ama unutma! Bu gün akşam 7'de aynı yerde.' Karşı taraf konuştuktan sonra kıkırdayıp telefonu kapattı Jin.
Çok geçmeden Tae ve Yoongi de geldi. Yoongi vedalaşıp çıktı. Otobüsle gidecekti; Namjoon evi yerleştirdiği için almaya gelemeyecekti.***
Evden adımını içeri attı Yoongi. Yanında Namjoon'la koridorda ilerliyordu. Telefonu çalmaya başladı. Ekrandaki isimle 'reddet' tuşuna basması bir oldu. Neden aramaktan vazgeçmiyordu ki?
Sinir olmuştu en sonunda. Telefonu açıp kulağına götürdü. (Bir not: sürekli arayan erkek kardeşi; Geum-jae. Eun-ha; kız kardeşi.)"Eun-ha, Geum-jae tüm gün aradı zaten. Sen de mi?"
'Sonunda açabildin hyung. O kadar zor değilmiş, dimi?'
"Geum-jae? Neden Eun'un telefonundan arıyorsun?"
'Benimkileri açmadın da ondan.'
"Açmıyorsam bir sebebi vardır. Neden zorluyorsun?"
'Seninle bir konu hakkında konuşmalıyım. Yanlız mısın?'
"Bekle."Namjoon'u geride bırakıp balkona çıktı.
"Tamam. Namjoon içerde bekletme de söyle."
'Hay annskm.'
"Jae!"
'Pardon hyung. Ama neden o senin yanında!?'
"Bana gerçekleri anlattı. Neden bana yalan söyledin Jae?"
'...'
"Basit bir soru sordum. Cevap ver jae!"
'Annemler. Onlar tehdit etti beni... Ama bir bildiğim var. Beni dinler misin hyung?'
"Üzgünüm. Daha çok yalan dinlemek istemiyorum Jae. Eun'uma telefonunu geri ver ve beni aramayı kes lütfen."
'Ama hyung-'
"Lütfen dedim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
¿My Home? ||TaeGi||
Fanfiction~TAEGI~ -Daha önce gördüğünüz, cringe hikayeleri unutun. Bu hikaye bambaşka... Aşka olan inancını kaybetmiş iki genç... Arkadaşlık olarak başlayan hikayeleriyle zamanın neler getireceğini kestiremeden hayatlarını sürdürüyorlar. Hayatları al...