14. Bölüm

35 8 9
                                    

Selamlar! Nabersiniz?

Kapıda bekliyordum son beş dakikadır elimde telefonumla. Karan ile konuştuktan sonra hemen üzerimi değiştirmiş ve gerekli olabilecek şeyleri yanıma almıştım. Biber gazı mesela. Bir de elektroşok cihazı. Neyle karşılaşacağımızı bilmiyordum ve atmıştım çantama içime düşen endişe kırıntılarıyla beraber. Tabii kötü bir şey olmamasından yanaydı da tüm dualarım, içim sıkılıyordu aksini düşündükçe.

Belki telefonunu kaybetti ve bununla uğraşıyor. Belki düşürdü telefonunu, bozuldu. Ya da belki de herhangi başka bir şey olmuştur ama başına kötü bir şey gelmemiştir.

Gelmemiştir değil mi?

Annemlere haber vermeli miyim? sorusu dönüyordu kafamda ayrıca. Eğer bir şeyi yoksa, oralarda onları telaşlandırmış olurdum boşuna. Hem söylesem bile gelmeleri bulacaktı en az iki saati, belki o zamana olayı sessizce halledebilirdik. Halledebilirdik evet.

Kapı sonunda çaldığında zilin sesi bitmeden açtım kapıyı. Karan arkası dönük bir şekilde duruyordu. Ali Arda'ya bakıyordu aslında. Kapının açıldığını anladığında bana döndü.

Sen köşe bucak kaç ama şimdi yüz yüze gelmek zorunda kal.

"Geldiğiniz için teşekkür ederim." deyiverdim hızla. "Aklınıza bir şey geliyor mu? Belki daha önce grupta size söylemiştir, gözden kaçırmışsınızdır." Lafı uzatmamakta fayda vardı.

Kafasını iki yana salladı Karan. "Baktık gelirken. Ama kötü düşünmeyelim. İyidir o... İyidir."

"Ben bir daha arayayım." derken açık olan rehberde numarasını seçip aradım.  Çaldı. Karan'la konuştuktan sonra onu  aradığımdan beri telefon ilk defa çaldı.

Telefon hoparlördeydi, onlarda duyuyordu ama "Çalıyor." dedim heyecanla. Her çalışında korku kaplıyordu vücudumu. Ama açan olmadı. Sonlandı arama kendiliğinden. Tekrar aradım dolan gözlerimle. Sonlara doğru artık kendim kapatacakken gelen ses ile Karan'a bakmıştım hızla.

"Abla."

"Mete? Neredesin sen? İyi misin?"

Dolan gözlerimden yaş firar etmişti. Sürekli atışsak da o benim kardeşimdi. Ben söylerdim kötü şeyler ona. Ya da ben vururdum belki şakasına ama başkasının onun kılına zarar vermesine izin vermezdim. Küçükken ona bulaşan kişilerle kavga ederdim ben, şimdi neler yapmazdım.

"İyiyim ben, bir arkadaşımla karşılaştım da. Yardım ihtiyacı vardı. Telefonum da ne hikmetse kapanmış..." Kısa süreli bir sessizlikten sonra "Çok aramışsın, merak etme ama." dedi. Nedense gitmedi içimdeki huzursuzluk, sabahtan beri peşimi bırakmayan.

"Emin misin?"

"Evet."

"Peki o zaman. İşin bittiyse dön çabucak olur mu?"

"Tamam. Şimdi kapatmam gerek." dediğinde ben bir şey demeye kalmadan kapandı bir anda telefon. Ekrana bakakalmıştım resmen.

Karan "İyiyim dedi. Sorun yok o zaman." dediğinde ben hala ekrana bakıyordum. Birkaç saniye sonra kafamı kaldırıp onlara döndüm. "Bilmiyorum, sesi sanki garipti." dedim sessizce.

"Bana da iyi gibi geldi ama kardeşin sonuçta, bizden iyi tanırsın."

Bir şey demedim Ali Arda'ya karşı. Mete'nin sözlerine güvenmekten başka yapacak bir şeyim yoktu şu an.

"Sizi de boşuna buraya kadar getirttim." dedim mahçup bir şekilde.

"Gelmesek rahat edemezdik."

Hafifçe gülümsedim. "Biz gidelim o zaman. Mete direkt eve gelir herhalde. Selam söylersin."

Ay Işıltısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin