18. Bölüm

34 8 26
                                    

Uyuyamadım. İçimdeki kar yağışının heyecanı vardı ve ben kendimi sürekli terasa atıp karın yağışını kontrol ediyordum. Yerler beyazladı mı? Ne kadar yağıyor? Saat geç olduğu için dışarı çıkamamam da terastan nasiplenmemi gerektiriyordu tabii.

Neredeyse her zaman aklımda olan Karan da uykumu kaçıran sebeplerden biriydi. Saat biri geçiyordu ve mesajımı hala görmemişti. Tamam, hemen mesajımı görecek diye bir şey yok. Ama alışmıştım artık onunla konuşmaya ve ister istemez endişe duyuyordum. Kim olursa duyardım, bir süre sonra haber alamayınca.

Karda birlikte yürümek isterken daha mesajlaşamayan ben...

Yatakta oturur pozisyona geçip sokak lambasının içeriyi aydınlattığı kadarıyla odamı süzdüm. Siyaz yatağında yoktu. Onu göremeyince gece lambamı yakıp doğruldum. Yatağın ön kısmında, halının üstüne yayılmış yalanıyordu. Yatağın ucuna doğru yüz üstü şekilde uzandığımda kollarımı aşağı sarkıtıp minik Siyaz'ı sevmeye başladım.

"Alıştın mı evine minnoşum?" dedim sessizce. Kafasını sevdiğim için yalanmayı bıraktı ve kalkıp birkaç adım ilerideki topu ile oynamaya başladı. Ben de hala uyuyamadığımdan yatmadan önce içtiğim suları göndermek için tuvalete gittim. Herkes uyuduğundan dolayı da kapıları sessizce açıp kapatıyor, adımlarıma dikkat ediyordum gürültü yapmamak için.

Odama geri döndüğümde yine terasa çıktım. Yazları günümün çoğunu burada geçirir, içeri girmezdim. Beria ile film gecelerini de terasta yapardık hatta o zamanlar. Biraz asosyal ve utangaç olan ben için burası kendi özel alanım gibi geliyordu. Bu yüzden çok rahat ve huzurlu oluyordum.

Kar yağışı ilk baştakine nazaran daha az ve küçük taneliydi. Çatılar beyazlasa bile bu kadar kar ile tatili rüyamda görürdüm anca. Ki uyuyamadığım için onu bile göremiyorum ya.

Biraz daha terasın korkuluklarına yaslanıp sokağı seyrettikten sonra içeri girdim. Üstelik bu sefer üzerime hırka bile giymediğimden epey üşümüştüm. Hızlıca kapıyı kapatıp perdeyi çektikten sonra yatağıma girecekken yerimi kapan Siyaz ile duraksadım. Uyumuştu. Daha önce hiç bir kedi ile uyumadığım için biraz garipsemiştim bu durumu. Uyurken tırmalamamasını umarak kendime biraz yer açtığımda onu rahatsız etmeyecek şekilde yanına kıvrıldım. Pekala şu anlık bir tepki olmadığına göre güvendeyim herhalde.

Telefonumu alıp uykum gelmesi için Instagram'da yemek videoları izlemeye başladım. Birkaç dakika sonra yarı uykulu bir haldeydim. Gözlerimi açtığımda yarım saat geçmişti ve ben telefonumu bile kapatmadan uyuya kalmıştım. Bu yüzden uykum dağılmadan hızlıca telefonumu kapatıp kenara koymak üzere kolumu uzattım rastgele. Telefonu yatağımın yanındaki çalışma masama bırakmıştım ama kolumu çekmedim. Bu yüzden de telefonumun titreşimini hissedebildim zil sesini duymadan hemen önce.

Başta telefonumu kapatmadığımı ve bu yüzden izlediğim videonun sesinin açıldığını düşünsem de titremesi garibime gitmiş olduğundan gözlerimi açtım. Zaten çalan müzik benim zil sesim olduğundan da idrak edebilmem uzun sürmedi.

Bu saatte telefonum mu çalıyordu?

Telefonu bıraktığım yerden hiç doğrulmadan alıp kolum havada duracak şekilde tuttum. Parlaklığı gözümü almıştı bir anda. Esnediğim sırada ekrana baktım. Karan? Instagram'dan arıyordu. Hala uyuyor olma ihtimalim var mıydı?

Onca saatten sonra bir anda aradığı için endişe ile telefonu açıp telefonu kulağıma götürdüm. Sessizliği dinledim bir süre. Ben konuşamazdım ama o neden konuşmuyordu? Yanlışlıkla aramıştı belki de. Yine de sessizce öksürüp kendimi belli etmeye çalıştım.

Ay Işıltısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin