Selamlar~
Şunu belirtmek istiyorum ki basketbol ile ilgili pek bilgim yok, bu yüzden maçı anlatırken saçmalayabilir veyahut yanlış şeyler yazabilirim. Eğer fark ederseniz söylemenizi rica ediyorum. Hatta bilgisi olan varsa ve yardım etmek isterse çok sevinirim.
Medyada şu sıralar favorim olan şarkı var, bölüm esnasında iyi gider belki.
İyi okumalar❤️
"Şu karşı takımdaki 8 numara da fena değilmiş he. Ama sanki biraz sert oynuyor gibi."
"Öyle mi? Dikkat etmemiştim hiç."
Bahsettiği kişiye baktım. Esmer, yapılı bir çocuktu. Yüzünde sert bir ifade vardı. Ön yargılı olmak istemezdim ama içim ısınmamıştı hiç.
Potaya her yaklaştıklarında ayaklanıyordum heyecanla. Gerçi tribünlerdeki çoğu kişinin benden farkı olduğunu da sanmıyordum.
Karan'ın kuzeni ve en yakın arkadaşlarından biri olan Ali Arda, topu sektirdikten sonra Mete'ye yolladı. Mete birkaç kişiyi topu sürerek atlatıp topu potaya doğru attı ama engellenmişti. Fakat çok geçmedi ki Karan topu aldı 12 numaralı çocuğun elinden. Yeniden potaya doğru ilerledi ve topu adının Furkan olduğunu hatırladığım çocuğa pasladı. Ve Furkan potayla buluşturdu topu. Heyecanla yerimde zıpladığımda Beria "İşte bu be!" diye bağırıyordu.
"BERCESTE! BERCESTE! BERCESTE!"
Kulübün adı yankılandı tüm salonda. Bu coşkuyu seviyordum işte. Bu yüzden maç izlemeye bayılırdım. Gürültülü de olsa tezahürat yapmak ayrı bir keyif veriyordu.
Maç devam etti. Beria'nın dediği gibi 8 numaralı çocuk gözüme batar olmuştu. Bir kere Mete'ye omuz attığını görmüştüm. Sorun olmamıştı en azından. Ama Mete'nin sinirlendiğini buradan bile fark etmiştim. Hatta babama bakmıştı ve babam da sakin olmasını söylemek istercesine hareketler yaptı. Şunun surasında maçın bitmesine 10 dakika vardı. Sabret Mete, sabret.
Birkaç sayı karşılıklı attılar. Önde olan bizdik ama hala. Rakipleri ne kadar dişli bir takım olsa da bizim takım elinden gelenin fazlasını yapıyordu. Özellikle Karan, kaptan olarak verdiği direktifleri ile maçı iyi yönetiyordu.
Sona doğru yaklaşıyorduk yavaş yavaş. Bu gidişle kazanacağız gibi görünüyordu. Ama gidişatı bozan bir şey oldu: 8 numaralı çocuk bu sefer resmen itmişti Mete'yi. Öyle ki Mete ayakkabılarının zemine sürten sesiyle birlikte yere düştü.
"Yuh!" dedi Beria o an. Ama ben o anın korkusuyla ağzımı açıp bir şey söyleyemiyordum.
Mete bir anda "YETTİ AMA ARTIK!" diye düştüğü yerden kalktığında gözleri direkt 8 numaralı çocuğu buldu. Diğer takım üyeleri de ani bir harekete karşı yanında duruyorlardı. Hakem geldi çok geçmeden babamın peşinden. Mete'ye bir şeyler diyordu sanırım ama Mete duymadı.
8 numaralı çocuk "Dokunmadım bile." derken gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ne?
Mete "Ha ben attım kendimi, şov olsun eğleniriz!" diye çıkıştığında çocuk resmen ben bilmem der gibi ellerini kaldırdı. Bu Mete'nin daha da sinirlenmesine neden oldu. Haklıydı. Çocuk resmen insanın sınırlarını zorluyordu.
"Düzgün oynayacaksan oyna şu oyunu! Bilmiyorsan da yerin burası değil, öğren de gel!"
"Mete tamam dur."
Hakem uyarı verdi 8 numaralı çocuğa, ikinci olarak. Ve son dakikaları için oynamaya devam ettiler. Sonunda maç bitip kazanan takım biz olduğumuzda yerimde duramıyordum resmen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işıltısı
Teen Fictionsuzmoonri: Umudum yok ama yazacağım... Biliyorum... Bir dizide, bir filmde ya da bir kitapta değiliz. Ama ben sana yazsam, Sen cevap versen, Konuşsak, Bana alışsan, Beni sevsen... Olmaz mı? O kadar mı imkansızız? BojoHoy × Tüm Hakları Saklıdır. |27...