6. Bölüm

57 10 36
                                    

"Oha sen şimdi ona şarkı mı söyledin?"

Usulca başımı salladım.

"Ben sana o kadar söyle derken söylemezsin... Vay be! Karan zımbırtısının şansına bak sen."

"Ya sanki söylemiyorum sana da."

"Evet söylüyorsun ama kırk kez ısrar ettikten sonra falan."

Yüzünü buruşturduktan sonra cıkladı birkaç kere.

"Tamam söz sana da söyleyeceğim. Ama kafamı karıştıran bir şey var. Sence şarkı söylememden sesimi tanır mı?"

"Yok yahu. Konuşurken ki sesin ile şarkı söylerken ki sesin bir olmuyor."

"Değil mi? Ben de öyle düşündüm."

"Ee?"

"Ne ee?"

"Sonra ne oldu?"

"Ha şey, uyudu işte. Ben de kapattım telefonu."

"Bu kadar mı?"

"Ne olsun başka?"

"Sabah yazdı mı peki?"

"Yok ama ben günaydın mesajı attım."

"Cevap vermedi mi?"

"Bilmiyorum bakmadım."

"E baksana kızım."

"Bakayım." diyerek sıranın altındaki telefonumu çıkardım. İnternetimi açtığımda bildirimlerin gelmesi için bekledim biraz.

"Yazmamış."

"Valla mı?"

"Valla."

İkimizin konuşmasına girmeden önce gördüğüm şey 9 saat önce aktifti yazısıydı. Bu da sanırım benim ona şarkı söylediğim ve onun uyuduğu saate denk geliyordu. Şimdi durup hesaplamaya falan çalışmayacaktım.

Biraz yukarılara çıktığımda Beria "Yanlış mı gördüm yoksa hoşlandığı biri mi varmış?" diye sordu. Sesi biraz yüksek çıkmıştı şaşkınlığından dolayı.

"Evet." dedim. İçimde şimşekler çakıyordu sanki yağmurla birlikte. Regl olmak üzereydim ve bu içimdeki şimşekleri fırtınaya çeviriyordu resmen.

"Kimmiş, bir şey dedi mi?"

"Hayır. Sevgilisi varmış ve bunu hisleri çok yeniyken öğrenmiş. Bu yüzden yok gibi bir şey diyor."

"Ama bu seni kullanarak onu unutmaya çalışmak olur."

Cevap vermedim. Öyleydi çünkü. Ne diyebilirdim ki? Birkaç gündür konuşuyorduk ve beni terslememişti bile. Ayrıca mesajlarıma da soğuk cevaplar vermiyordu. Çok yeni demişti. Başlamadan bitmişti belki, ya da bitirirdi benim sayemde. Olmaz mıydı?

"Ama bunu sana söylemiş. Yani böylece seni kullanmak değil de olmayacağını düşündüğü için sana şans vermek istemiş oluyor. Bu yüzden sorun yok sanırım. "

"Bak beni rahatlatmak için söylüyorsan, yapma."

"Hayır, yoksa gider döverim Karan'ı."

Kaşlarımı kaldırarak baktım ona. "Tamam yani en azından top atıp yanlışlıkla oldu falan derim."

Bunu dediğinde küçük bir kahkaha atmam bir oldu. Bu arada gerçekten yapabilirdi bunu. Şaşırmazdım.

"Acaba kim o kız? Bizim okuldan mı ki?"

"Hiçbir fikrim yok."

Birkaç dakika daha konu hakkında konuştuğumuzda ders zili çaldı. Dört saatlik İngilizce dersimiz başlıyordu. Dersleri üst üste koyan müdür yardımcımızın kulakları çınlamaya başlamıştı herhalde, her salı ve perşembe olduğu gibi. Bölümümüz dildi. İngilizce derslerimiz ağırlıklıydı bu yüzden. Bir de Almanca vardı ki bahsettiğim salı günü, dört saat üst üste oluyordu. Üçüncü derste hocamız bile bıkıyordu artık. Bu yüzden hep birlikte yakarma şansımız oluyordu.

Ay Işıltısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin