Kaptanın bana katılması çok şaşırtıcıydı.
Sabah daha güneş doğmadan herkes ayaktaydı. Kaptan herkesi bir duyuru yapacağını söyledi.
Yanında sonradan gemiye gelen o adamda vardı. Hepimiz güverteye geçtik. Kaptan "Bakın beyler, bugün hep birlikte yakındaki Març adasına gideceğiz . Orada biraz dinleneceğiz. Aynı zamanda ada da belki yiyecekte bulabiliriz , bunun yanında size birini tanıştıracağım bu adam bir doktor. Bize yardımcı olacak."
Bu doktorun bizimle gelmesi iyi olacak gibiydi.
Tayfa ise bu ada molasından dolayı rahatlamış gibiydiler. Yaklaşık dört saat sonra rotamızın üzerindeki Març
Adasına vardık. Hava ürkütücü derecede sisilenmeye başladı.
Bir kayayı sıyırdık. Neyseki birşey olmamıştı.Biraz daha ilerlediğimizde yarım saat bir aranın ardından sis dağalmaya başladı . Büyük bir körfezdeydik.
Bu dağanık körfezin bir tarafta orman çok yer kaplarken diğer tarafı o kadar yoğun değildi . Kaptan"Dinlenebilirsiniz akşam olmadan yola çıkmalıyız."dedi.
Beni ve kitapçı olarak seslendiği adamı yanına çağardı. Adaya biraz gezmemiz gerektiğini atlasta yazdığına göre yenebilecek meyvelerin olduğunu ve adanın küçük olması nedeni ile fazla yorulmayacağımızı söyledi. Hep birlikte adanın derinliklerine doğru ilerledik.Ada küçük ama (bana göre)
ürkütücüydü. Kurumuş ağaçlar,ormanın her yerinden fışkıran çalılar, ormanın içindeki hayvanların garip sesleri ve katil gibi bakan kaptanımızla birlikte...Patikanın üç beş metre uzağında uçurum vardı.Bu eğri patikada ilerlemeye devam ettik.
Yarım saatlik yolculutan sonra bir ağaca denk geldik. Aniden çok acı bir çığlık sesi yükseldi ve yankılandı. Bu bir erkek sesiydi.Hançerlenmişçesine kan donduran bu ses, tüyler ürperticiydi .Etrafımıza bakınmaya başladık. Ama başka bir ses gelmedi. Kaptan" Çabuk, miço ağaca çık ve biraz meyve al . Acele et."
Hemen ağaca tırmandım.
Dallar kollarımı çizdi. Canım yanmıştı ama hemen gemiye dönmek istiyordum.
Acele ile ağaçtan atladım. Sonra tekrar bir adam sesi yükseldi. Aynı kaptan gibi borazan sesli bir adamdı."Hadiii! Bu adadan kârlı çıkamazsak kelleni alırım!" Kaptan hemen kolumdan tuttu ve beni ağacın gölgesine çekti. Kitapçıda kaptanın arkasındaydı.Adamlar yaklaşık beş dakika sonra saklandığımız ağaca doğru gelmeye başladı. Zaten bir patika üzerindeydik. Bu adamlarda patikadan ilerliyordu. En az beş kişiydiler. En öndeki adamların ellerinde tüfekler vardı.
Birden bile saklandığım yerden yuvarlandım .
Ve en sondaki adamın önüne düştüm.
Nefesin kesilecekti. Bunlarda hazineyi arıyor gibiydiler. Hepside korkunç yüz ifadeleriyle bana baktılar. Refleks ile ayağa fırladım ve kaçmaya başladım.
Önüne düştüğüm adam beni yakalamaya çalıştı.
Çalılıklarla dolu bu ormanda yürümek bile zorken koşmaya çalışıyordum.Adam inatla arkamdan geliyordu.
Aniden bir kol beni kendine doğru çekti ve ağzımı kapadı. Çırpınmaya başladım. Beni yakalayan adam bana bir yumruk vurdu. Ve bayıldım.
Gözlerimi açtığımda gemideydim.
Başım acayip ağrıyordu.
Açşı yanıma geldi." İyimisin?" Hala tam kendime gelememiştim."İyi" dedim" İyiyim."
Yavaşça doğruldum. " Neler oluyor?"
Biraz ötede kaptanı gördüm.
Aşçı"Bak evlat. Duyduğumuz çığlık üzerine ormana girdik .Senin arkanda adamlar vardı. Seni kovalamaya başlamışlardı. Ama Kara denizci seni kurtardı." dedi. Herkes bana bakıyordu.Ardından kara denizci adıyla andığımız o iri adam geldi." Uyandı mı?"Sonra kaptan konuşmaya başladı.
" Belli ki bunlarda yiyecek için bu adaya uğradı. Üç saat sonra yola devam edeceğiz." Aşçı ile birlikte geminin küçük bir odasına girdik.
" Sen uyurken kaptan bize olanları anlattı. Çok dikkatli olmalısın evlat bu
yolculuk çok tehlikeli."
Ve odadan çıktı. Daha yolculuğun on ikinci gününde hem kendi başımı hem de herkesin başını belaya sokacaktım...Tek dileğim ölmeden eve dönebilmek mi olacaktı?...
***
EGER HİKÂYEYİ BEĞENDİYSEN BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN. HER YORUM BENİM İÇİN ÇOK KIYMETLİ .
DEVAMINI OKUMAYI UNUTMA
Gerçek macera diğer bölümlerde .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•GİZEMLİ ADA• (Tamamlandı)
Phiêu lưu"Onu bulduğumda ölmek için köpek gibi yalvaracak ! Canını en acı şekilde alacağım !" dedi Jason. Kimden bahsettiği ise merak konusuydu. "İnan bana şimdiye çoktan leşi çıkmıştır." dedi Thomas kaşları gözüyle birleşmiş gibi aşağıya indirmiş ve sinirli...