23.Bölüm - KORSANA RAKİP

35 4 0
                                    

#pervasız(çekinmez)

***

Bekçi önce elimdeki haritaya, sonra etrafına usulca baktı. Garip bir düşünce ile bana dönen yüzü birazdan olacakların belirtileri niteliğindeydi.

Yavaşça yanıma yaklaştı. Mayınlarla dolu araziden arınmıştık bana söylediğine göre(yani büyük ihtimalle).

"O lanet iskeleti buldunuz değil mi?"sesi oldukça tekdüze, her zamanki kalın sesi en az Març adasındaki kadar gür bir o kadar da
sert çıkıyordu.

Sessizliğim onun yüzünde hiçbir değişikliğrie yol açmamakla birlikte halen bana bakıyordu. Karnını yokladı yine. Başı doğruldu, tepeden bakan bir kartal asilliğiyle.

"Peki o kaptan artığı haritayı nerede saklıyor?!" dedi sertçe. Gözleri durgun, başı kalkık ve burnundan solur şekilde.
Yaralı karnı halen nemli ve arada sırada elini hala bana bakarken karnına götürüyor.

"Kamarada." dedim.

Nerede olduğunu elbette ki bilmiyordum. Kaptanın bu konuda ne kadar hassas olduğuna ben dahil bütün mürettebat farkındaydık. İlk ve son defa haritayı elime aldığımda yarı silik, eski ve belli belirsiz kordinatlarla dolu bu harita ile ilgili pek az şey hatırlayabiliyorum.

"Nerede Joe nerede !?" diye bağardı aniden.

"Kaptan haritayı bizim görmemize pek müsade etmiyor." dedim bu sefer de.

İnanmamış ve kınar gözlerle beni seyretti biraz. Sonra yavaşça başını aşağı yukarı salladı.

"O zaman bulacaksın, arıyacaksın ! Yoksa ölüme hazırlık yap." dedi korku vererek.

İşte ölüm beni korkutmaya başladı o dakika.
Güvendiğim tek adamı öldürmüştü o. Kim bilir o bir vatan hainiydi. Belki bir hırsız veyahut bir sahtekâr. Herşeyin beklendiği biri olmaktan çekinmiyordu. Bu onu korkutuyor belki bazen acı bile veriyordu. Ama şu gerçekti ki o bir alçaktı. Hem de elini kana bulamaktan gram çekinmeyen,
ihanetler ve tutarsızlıklar dolu hayatında çok acımasız, haritayı beni kullanarak almayı düşünen ve kaptana iftirasından utanmayan bir alçaktı.

"Hayır ! Bay Martin(Aşçı)
buna razı olmazdı. Ki sana ağır darbe vurduğuna da eminim. Dakikalar önce adamların köpekler gibi birbirlerini öldürüyorlardı. Ve sebebi sendin. Sadakattır
Bay Bill Wilson. Canı gönülden bağlı olmayışın seni de bütün mürettebatını da canından edecek. Beni öldür istersen ! Umrumda değil ! Ben göreceğimi gördüğüme inanıyorum."

Gösterdiğim pervasızlıkla gözlerini içten içe bana bakmayı sürdürüyordu. Gözleriyle cesaretimi hem tebrik ediyor hem kendini kontrol etmeye çalışıyor gibiydi.

Kendime inanamıyor ama ciddiyetimi bozmadan bekliyordum.

Gözümü kıpmıştım ki aniden korkunç derecede bir yumruk ile yere serildim.
Bekçi ölüm çığlığı niteliğinde bağrışı ile dev gibi bir taşı kuvvetle mayınlara fırlattı. Mayınlardan ikisi ardarda patlayarak gözlerimi kamaştırırken bekçi dehşetle kollarımdan beni yere kilitledi.

Mayın parçaları etrafımızadan dökülürken gözlerini bile kırpmıyordu. Taşlar kafasının ardından uçarak fırlarken, başına düşecek en ufak taş parçasının bile nelere mal olabilebileceğini eminim ki o da biliyordu.

"Seni şuan ölürmek için bir sürü sebebim var !" diyerek silahını yeniden çıkartıp başıma dayadı.

Dizi ile göğsüme bastırıyorken canım fena yanıyordu. Kendince bana eziyet ediyordu.
Kemiklerimin ince ince sızladığını hissediyordum. Gözlerimi sıkarak direnmeye çalıştım. Rengimin attığını hissediyor, canımın acısına alışır şekilde rahatlık hissiyatı içinde gibi, kendimi hiç bu kadar güçsüz hissetmemiştim.

•GİZEMLİ ADA•     (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin