16. Bölüm - 2. DEFİNE ARAYIŞI

86 11 0
                                    


"Dur ! Dur ! Miço benim !" diye bağardı kara denizci.
Kolumdan tutarak beni ayağa kaldırdı.

"Az kalsın vuracaktın beni." dedi.

Hiçbirşey diyemedim. Sırtıma dostça vurmasının ardından gemiye geldik.

Birkaç kişi güvertede halatları düzenlerken , kaptanlar ise kamarada olmalılardı.
İş birliği yapmayı kavramış gibiydiler.
Ancak bu sayede bu adadan kurtulabilirdik. Bekçi ile yaptığımız anlaşma içimi biraz rahatlatmış olsa da her zamanki tetikte hallerimizden vazgeçemezdik.

Ertesi gün sıkıcı bir çalışma vardı önümüzde define arayışına çıkmalıydık. Bekçinin imzaladığımız ateşkesi ihlal etmesi gibi bir durumun olma ihtimali olmasına karşın şimdilik bir saldırıda bulunma olasılığı azdı.
Kaptanın dediğine göre hiç de güvenilir bir insan değildi.

Richard ve iki kişi daha benimle birlikte barut ve silahları güverteye taşıdık. Güverteden ise küçük, eski o kayığa yeniden bindim. Biz sudan geçerek karaya geçebilirdik ancak barut ıslanmamalıydı. Tek kişi binmeliydi. Ben de daha çocuk sayıldığımdan en hafifi bendim.Silah ve barutların ıslanmaması için büyük bir çaba gösterdim. Karaya az kalınca kara denizci gelerek yardım etti ve silahları eline aldı. Bende barut dolu iki tahta kovayı elime akarak suyun içinden adaya doğru ilerledim.
Bir adam da kayığı çekerek kuma dayadı.

Kürekerin de karaya çıkartılması ile
ikinci bir arayışa çıkmak için hazırlandık.

Kaptan, Jim ve Richard ve asçının yardımcısı olarak çalışan Harry bir grup , kara denizci'nin komuta edeceği dört kişi daha, ben, 2.kaptan ve ihtiyar Oliver ile birlikte dağalacaktık.

Geriye kalan doktor ve iki adamda gemiyi bekleyeceklerdi. Herhangi bir kötü durum karşısında iki el ateş edecekler birkaç saniye sonra üçüncü kez ateş ettiklerinde bir sorun olduğunu anlamamız gerekti.

Doktorun yarası kaptandan daha ağardı. Bu yüzden onun gemide kalmasına karar verdik.

Doktor kolunu tutarak geldi ve kaptanın yarasına tekrar baktı. Daha sonra kendi koluna da bakmak için dümenin kenarında kolundaki sargıyı yenildi. "Ah." diyordu Kaptan kolundaki sargı kıpkırmızıydı.

"Beyler." dedi kaptan. "En hızlı şekilde define arayışına çıkmalıyız. Bekçinin hazineyi bulmasına izin veremeyiz.
Bahsettiğiniz 'Kaftan'nın hazinesi' ağaca giderek kaldığımız yerden devam edeceğiz."

Bunun üzerine daha önce gittiğimiz o yazılı ağacın yolunu tuttuk. Yoğun ağaçlarının arasında uzun yürüyüşün ardından ağacı bulmuştuk.

Dağaldık. 2.kaptan ve ihtiyar denizci Oliver sohpet ediyorlardı. Bende arkalarından geliyordum.

"Bilemiyorum William. Onun bu anlaşmayı ihlal etmeye cesaret edeceğini sanmam. Yapabileceği başka bir şey yok. Ancak tilki gibi sinsi oluşuna diyecek birşey bulamayacağım."dedi Oliver pürüzlü sesiyle.

Bekçiden bahsediyorlardı.

Başını salladı 2.kaptan. Düşünceli bir yüz ifadesi vardı yüzünde.

Tekrar konuştu ihtiyar Oliver.
"Kaftan hep şerefli bir korsan olmuştu. Tayfası onun için çok değerliydi. Onları en iyi denizci olabilmeleri için eğitti. Fakat bu becerikli tayfanın hepsi şerefli denizciler olamadı. Bunlardan biri de
Bill Wilson." dedi.

Ağaçlarını arasında ilerliyorduk ki
konuşma sesleri geldi ağaçların arasından.

Bunlar saldırıda bekçiyi yüzüstü bırakarak kaçan korsanlardı.
Belli ki hazineyi herkesten önce bulabilme umudu vardı içlerinde.

"Bu hazine kurtuluşumuz olacak." diyordu bir adam.

Bir diğeride anında onayladı.
"Kesinlikle !" dedi.

Beş kişiydiler. İzlemeye devam ettik bir süre. Onları öldürmemek en iyisiydi.
Zaten bekçi ile karşılaştıklarında işleri bitecekti diye geçirdim aklımdan. Bir süre sonra uzaklaştılar.

Haritada gezmediğimiz yer kalmamıştı sanırım. Yanındaki su çoktan bitmişti. Ellerimdeki kürekler ağar gibi gelmeye başladı. Sıcaktan adımlarım yavaşlamış, gözlerim ise kapanmaya çalışıyor gibiydi. Bu güçsüzlüğümü daha genç olmama veriyordum. 2.kaptan iyi görünsede Bay Oliver'in de benden kalır yanı yoktu.

Haritadan hazinenin tam olarak nerede olduğu belirtilmemişti ancak
daha önce çıktığımız avda hazinenin bulunmayacağı yerleri işaretleniştik.
Bu sayede tekrar tekrar aynı yerleri dolaşmayarak zaman kaybetmemeyi amaçladık.

•••

Aniden iki kurşun sesi yükseldi. Kulağımın dibinde sıkılmışçasına patlayan barutun sesi etrafa bakındık.

Kurşun 2.kaptanın bacağına girdi.
"Ah... Kahretsin !"dedi 2.kaptan.

Dehşetle kurşunların nereden geldiğini anlamaya çalıştık.

Silahımı kavrayıp ağaçların arasında bize ateş eden kişinin olduğu tarafa ateş açtım.

Bir inleme sesi geldi. Ağaçların arkasına koştum. Uzun boylu, kirli suratlı bir adamdı bu. Bekçinin adamlarından olabileceği aklıma geldi ancak bir isyancı yahut çarpışmadan kaçan bir denizci de olabilirdi.
Herşeye rağmen ölmüştü zaten.

2.kaptanın yanına döndüm.

"Sakin olun. Ben yaralanmaya alışığım."dedi şakaya çalan bir tavırla.

"Joe bana bir bez ver." dedi Oliver.

Gemiye geri dönme gibi bir durum söz konusu değildi. Çünkü gemiden belki kilometrelerce uzaktık. Bir ihtiyar ve yetişkin olmayan bir kişinin
(Bu ben oluyorum.) Bir seksen, iri yarı bir adamı taşımaya gücümüz tabiki de yetmedi.

Ona kolumdaki sargıyı çıkartıp verdim. Elimden bez parçasını alan Oliver 2.kaptana başını salladı.

İhtiyar Oliver akan kanın üzerine sıkı bir baskı uygulayıp anında bezi 2.kaptanın bacağına bağladı.

"Ah..." dedi acıyla 2.kaptan "Ah beni kim vurdu !"

Onu vuran kişinin öldüğünü söyledim. Ve beçinin adamı olma ihtimali söyledim.(ve tabi isyancı veya kaçak korsan olabileceğini de.)

Yardım çağrısı için önce iki el sonra bir el daha ateş ettim havaya.

Birlikte en yakındaki yardımı beklemeye koyulduk. Bu sırada acı ile yüzünü buluşturan 2.kaptanın inlemesini dinliyorduk.

***

Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum.

•GİZEMLİ ADA•     (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin