21. Bölüm-DENİZLERİN KATİLİ:BİLL WİLSON

85 5 0
                                    


Sabaha az kalmakla birlikte sabahın ayazı insanın içlerine kadar giriyordu. Güneş henüz yüzünü göstermeye başlamıştı.

Jason ileri adım atarak Thomas'ın kalbine cebinden çıkarttığı silahı dayadı.

"Vay be Jason !" dedi Thomas hayal kırıklığı ifadesi ile.

"Bağışlamak zor bir iş Thomas daha önce yaptıklarına göz yummuştum.
Sen ihanete meyilli bir korsansın.
Şerefim üzerine yemin ederim ki benim sadık oluşum sorgulanamaz ! Bana verilen emir içimizdeki düşmanları temizlemektir. Ben sadece bir kosan değilim Thomas, bir doktor ve babayım da. Gerekeni yaparım."
Dedi bütün cümleleri imalıydı ve acımasızca Thomas'a bakıyordu.

"Sen şeref defterini çoktan kapamışsın. Bill eğer bize de ihanet ediyorsa onu öldürmek için saniyeleri
bile sayarlar."dedi Thomas.

Silahının tetiğini yavaşça iten Jason'u gören Thomas'ın yüzü hiç değişmedi.

Bill'in sadık olmayışı dakikalar önce dost olan iki adamı birbirine düşürmüştü. İnanmak istemiyordum.
Birazdan yanı başımda bir cinayetin daha işlenmesine inanmak istemedim.

Beni tutan adam beni bırakmıştı artık. O da şoktaydı galiba. Sadece endişe ile izliyordu. Thomas kaderine razı gibi kafasını aşağıya eğmişti.

Jason tetiği çeker çekmez ani sızı ile bağaran Thomas yorgun gözleriyle son kez Jason'un merhametsiz yüzüne baktı.

Az önce sırtını yasladığı kişi ölümüne sebebiyet verecekti. Gaddarlık dolu olduğunu tahmin ettiğim hayatında
kendisi de canice hayatını kaybedeceği aklına bile gelmezdi.

Onlarca düşmanı olduğu düşüncesi pek bariz iken o arkadaşı tarafından
kalbinden yaralanmıştı. Kuru otların üzerine düşüp bayıldı. Kalbini çevreleyen koyu kan ile öylece duruyordu Jason'un ayağının dibinde. Jason acımasızlığını gözünü kırpmadan belli etmişti.

Jason Thomas'ın yanına dizlerinin üzerine çöktü. Kanlarını umursamazca Thomas'ın ceketini araladı. Cebinde küçük bir defter,
silah, birkaç gümüş para ve suluk benzeri bir kap vardı.
Boynunda bir anahtar olduğunu sezen Jason altın rengi anahtarı boynundan çekip aldı.

Beni tutan adam Thomas'ın yanına geldi. Beni unutmuşlardı. Kaçmanın tam zamanıydı. Önümde işlenen cinayetten sonra korku ve panik içimde filizlenirken Jason'a kilitlenmiştim. Oldukça sakindi.
Silahını kemerindeki kılıfa koyduktan sonra etrafına bakındı.

Dakikalar öncesine kadar Thomas'ın koçu olan yani beni tutan adam tereddütle Thomas'ın göğsüne eğilip atmayan nabzına baktı.

Jason umursamazca Thomas'dan aldığı eşyaları ceplerine dolduruyordu. Deftere bir göz geçirdikten sonra onu da ceketinin
geniş cebine attı.

Jason arkasını döndüğü sırada bir anlık içgüdü ile ağaçların arkasına geçip var gücümle koşmaya başladım.

Kalbimin sesi kulağımda iken adamların bana bağarmaları yükseldi.
Arkamdan ateşlenen silah sesleri gelirken yönümü bilmeksizin koşuyordum.

"Seni elime geçirdiğimde derini yüzeceğim !" diye bağardı Jason ardamdan.

Bir patikaya giremeden ilerlerken
yokuş aşağı birkaç metre yuvarlandım. Kollarını çizen dalların üzerinden kalkarak ellerine batan küçük dikenleri elimin tersi ile ittim.
Sıcağın etkisiyle başımdaki terleri sildim.

Tekrar bir el ateş edilmesi ile fırladım ve ateş edildiğini duyduğum yerin tam tersi yönüne koşar adımlarla yürümeye başladım.

Ağaçları sıyırarak giderken, nefesimi bile düzenleyemeden yüzünü göremediğim bir adamın beni tutup yere yatırmasıyla yorgunluğum ile hareket bile edemedim.

Kim olduğunu anlamaya çalışırken başıma gelebilecek en kötü olasılık ile karşılaştım.

Bekçinin beni sezen yüzünü gördüm.
"Joe !" diye bağardı şaşkınlıkla.

Yanında kimse yoktu.
Bana kirli yüzüyle bakarken kalbimin duracağını sandım bir an. Omuzlarımdan beni yere iter biçimde tutarken kaşlarını çattı.

"Senin burada ne işin var?" dedi bekçi. Sesi bu kez tekdüzeydi.

Soluk alışımın hızı ile korktuğumu
kestirdi. Ben yutkunurken o konuşmaya başladı.

"Sen genç bir adamsın artık. Korkmamalısın, korkamazsın ! İşte o korkunun alevi ateşlenen bir barut kadar tehlikelidir." dedi.

Beni bir hamlede ayağa kaldırdı. Kemerinin arka kısmındaki silahını çıkartıp doldurdu, ardından tekrar yerine koydu. Bu arada kaçma ihtimaline karşılık bileğimden sıkarak beni tutuyordu.

Halen kaşları çatık şekilde bana bakarken korkmamak için her ne kadar savaş versemde gencecik yaşımda ölmek, zavallı annem ve kız kardeşimi başı boş bırakmak ve denizler üzerine kurulu hayatımın bitmesi düşüncesi çok acı vericiydi.

Ben kaçmak için kendimi yana atacakken beni dönderip sımsıkı arkamdan tuttu. Dirseğim ile karnına vurdum bu kez. Acı ile geri adım atsada halen bileğimi sıkıyordu. Kendini toparlayıp öfkeyle bağarak beni ağaca olabildiğince sertçe yasladı.

"Denizler aşkına !" diye bağardı.

Eliyle boynundaki kemerini yana itip kanayan karnına cebinden çıkarttığı bir bezi bağlamaya çalıştı. Bir bıçak yarasına benziyordu. Canının çok fazla yandığı yüz ifadesininden belliydi. Muhtemelen daha önce yaralanmış ve vurmamla tekrar kanamıştı.

"Bu iğrenç yara benim tayfamdan birinin işi. Tabiki şimdi canını verdi ! Denizlerde eskittiğim bu kemerimden çıkan kaç silah onlarca insanı öldürdü biliyor musun? Çığlık çığlığa bağarırıken acıyan canlarını kurtarabilmek için her yolu denediler ve o şerefsiz de öyle. Ama bağışlamak bana çok gelir."
dedi. Bazen yarası nedeniyle yüzü buruşuyordu

"Seni kurtarmıştım !" dedi sonra.

"İhanet edemezdim." diyebildim sadece.

Haklı olduğumu belirtecek şekilde başını salladı.

"Benim de en büyük hatam da ihanetti. Kaftan'ın gemisinden para uğruna kaçmıştım. Gençtim, ani kararım pahalıya patlamıştı. Pişmandım, ama çok geçti. Sadece gerekeni yaptığımı sanıyordum."dedi.
Sesi buruktu.

***

Beğeni ve yorum yapmayı unutmayın.

***

•GİZEMLİ ADA•     (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin