"Nereden çıkardın Hyunwoo'nun bana ihanet ettiğini? Biz yıllardır ortağız. Arkamdan iş çevirecek biri değil kendisi."
"Baba.. İnan bana, bizzat kendi gözlerim ile gördüm."
Herkes oturmuş, sadece babamı ve beni dinliyordu. Açıklaması zor olmuştu. Changkyun gittikten sonra yeniden eski halime dönmüş, babam karşısında sessiz kalmıştım. Bunu yaptığıma cidden inanamıyorum.. Cidden güçsüzsün sen Jooheon.
"Yeter artık Jooheon burada oyun oynamıyoruz biz. Sabah olunca yola çıkacağım yoksa tutuklanmam uzun sürmez. Hoseok, ben dönünceye kadar her şey sana emanet."
"Tamam baba."
"Hani ev ile ilgilenmek benim işimdi? Sen gittiğine göre buralara benim bakmam gerekiyor."
"O antlaşma şuandan itibaren sona erdi."
"Neden?" Ayağa kalktım. "Hyunwoo'yu arayıp onun tek bir sözüne can gönülden inanırken neden bana inanmıyorsun? Veya inanmadığını söylerken neden Changkyun'u kovuyorsun baba söylediklerin yaptıkların ile çelişiyor!"
"..."
Bu defa cidden sinirlenmiştim. Bana, öz oğluna değil birkaç senedir ortağı olan o adama güveniyordu. Delirmiştim. Olayı dinlemeden Changkyun'u kovmuştu ve şuan nereye gittiğini bile bilmiyordum. Babam kaşlarını çatarak karşıma geçtiğinde annem ve abilerim ayaklandı endişeyle. Umurumda değil. Ne olursa olsun sonumun iyi bitmeyeceğini biliyordum. Bana ceza vermesi hiçbir şeyi değiştirmezdi. Changkyun ile bir çok ortak yönümüz olduğunu fark etmiştim o kendinden bahsettiğinde. Evet, ikimizde ailelerimiz tarafından istenmeyen 2 ruhtuk. Tek fark, benim aileme olan bağlılığımdı.
Ve bu farkı yok etmek için sabırsızlanıyorum.
Başımı dimdik tutarak gözlerinin tam içine baktım.
"Sen bana sesini mi yükseltiyorsun?"
"Evet baba, sesimi yükseltiyorum. Çünkü neden biliyor musun? Öz babam bana değil de bir şerefsize inanıyor. Bırak beni dinlemeyi, elimdeki kanıtı bile görmedin."
"Ne kanıtı? Neyden bahsediyorsun sen?"
"Görmek mi istiyorsun? Sana göstereceğim baba. Ama şunu bil ki bu saatten sonra yaptığın hiçbir şeyin altında kalmayacağım."
Minhyuk Hyung beni uyarmak istercesine omzumu tuttuğunda derin bir nefes verdim. Babam ilk kez bu kadar sinirli ama aynı zamanda sabırlı görünüyordu.
Telefonumdaki fotoğrafı açıp babama gösterdiğimde önce emin olamamıştı. Ama her şey ortadaydı. O koliler bize aitti. Yavaşça telefonu elimden aldı ve ekrana daha dikkatli baktı.
"Şimdi inanıyor musun bana?"
"Ne yaptın sen? Ha?"
Göz devirdim. "Sana anlatmam neyi değiştirir? Zaten inanmayacaksın. Gidip Hyunwoo ile konuş."
"Bana cevap ver Jooheon!"
"..."
"Bu işin şakası yok! Üzerimde yeterince yük varken işimi zorlaştırma!"
"İşini mi zorlaştırıyor baba? Ben olmasaydım daha fazla para kaybedecektin!"
"İyi, istediğin övgü mü? Teşekkür mü? Ne istiyorsun Jooheon miras mı?!"
"... Boşversene, asla memnun kalmayacaksın benden. İstediğim şey özgürlük ve sen bunu bana vermiyorsan kendim alacağım."
Koltukta duran ceketimi alıp babama döndüm. Dişlerini gıcırdatırken hayatımda ilk kez ona karşı geldiğim için cesur hissediyordum. Sinirle elini kaldırdığında Hoseok Hyung onu durdurdu. O babamı durdurduğunda ceketimi giyinerek kapıya yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
『ONE DAY』// {JooKyun}
FanfictionBabası kaçakçı olan ve lüks bir hayat süren Lee Jooheon, ailesinden farklı bir yol çizer kendine. Onunla benzer bir kaderi paylaşan Im Changkyun ile birlikte yalan ve suçtan kaçarak yeniden başlarlar hayatlarına. Main Ship : JooKyun Side Ship : Hyu...