"Tabii." dedi Bay Lee saatine baktıktan hemen sonra. Ağzındaki lokmayı yuttuğunda devam etti sakin bir tavırla. "Yardımınız için teşekkür ederim. Birazdan malları alması için birini göndereceğim."
İş..
Göz ucuyla onu izlerken yutkundum. Harekete geçme zamanı gibi duruyordu.
"Bay Lee."
"Evet?" dedi elindeki çatalı ağzına götürürken. Babasına seslenmeme rağmen bana bakan Jooheon olmuştu. Ne söyleyeceğimi merak ediyor olmalıydı. Uzatmadan konuştum bu sebeple.
"Bir iş varsa halledebilirim efendim. Hızlıca."
"Bir iş var ancak senin için değil." Cevabımı almış olsamda bu yeterli değildi. Buna rağmen sessizce durup söylediklerini dinledim. "Yeni biriyle olan ilk siparişim bu. Bu yüzden, Hoseok bununla sen ilgileneceksin."
"Ama baba, biliyorsun bugün için planlarım vardı."
"Ne planları?"
"2 hafta önceden söylemiştim. Kabul etmiştin üstelik. Kendime biraz vakit ayırmam gerektiğini söylemiştin ya."
"O bugün müydü..?"
"Baba!" Minhyuk heyecanla ellerini masaya vurarak bağırdı. Yüzündeki sırıtıştan belliydi ne kadar hevesli olduğu. Babasının ona şaşkınca bakmasıyla boğazını temizleyip konuştu. "Ben bütün gün boşum." İşte bu planlarımı bozabilir..
"Bay Lee."
"Sus Hyungwon." dedi Minhyuk hızlıca Hyungwon'a dönerken. Anlaşılan onunda planları bozulacaktı. Ahh.. Hiçbir şey yapmama bile gerek kalmamıştı. Onlar işi bana vermeye adım adım yaklaşıyorlardı.
"Minhyuk, Hyungwon'a olan tavırlarını artık düzelt." Babası soğuk bir tavırla konuştuğunda oğlu kaşlarını çatarak arkasına yaslandı. "Hyungwon benim gözümde başka bir oğlum, çalışan olsa bile ona bağırmaya hakkın yok."
"Önemli değil efendim... Tek söylemek istediğim, Minhyuk'un bugün hastanede bir randevusu olduğuydu."
"Aghh.." Genç, kafasını arkaya yatırarak nefretle soludu. Aman ya, bu adam bana küçük çocukları hatırlatıyor. Ama haksızda sayılmaz. Sürekli hastane ve ilaçlarla bir arada olsam bende kafayı yerdim.
Bayan Lee sohbete dahil olarak "Birlikte gideceğiz, kahvaltıdan sonra." dedi oğluna. Bu aşamada genç adamın itiraz etme gibi bir hakkı olmadığı için önündeki tabağa bakmaya başladı.
"Jooheon'da ev ile ilgileneceğine göre... Oraya benim gitmem gerekecek."
"Efendim," bana baktı. Yutkundum ve devam ettim. "ben gidebilirim."
"..."
Kısa bir süre bakışlarını üzerimde tuttu. Hemen ardından da kahvaltısına geri döndü. Göz ucuyla Jooheon'a baktım. Babasına bakakalmıştı. Ih.. Açıkçası böyle bir adam babam olmadığı için mutluyum. Şuana kadar ciddi bir sorun göremesemde Bay Lee'yi sevmek için hiçbir sebep bulamamıştım.
(...)
"Pekala, Changkyun gitmene izin veriyorum."
"Gerçekten mi?!"
"..."
"A-ah şey yani tabii efendim. Siz sadece ne yapmam gerektiğini söyleyin."
"Bugünkü ürünler deneme amaçlı getirilecek. Toplam 3 koli, 75 paket."
"... Tamam."
"Gümrükten geçen malları malikaneye gelince kontrol edeceksin. Öğlen 3'te alıcı buraya gelecek. O saate kadar kolileri buraya getir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
『ONE DAY』// {JooKyun}
FanficBabası kaçakçı olan ve lüks bir hayat süren Lee Jooheon, ailesinden farklı bir yol çizer kendine. Onunla benzer bir kaderi paylaşan Im Changkyun ile birlikte yalan ve suçtan kaçarak yeniden başlarlar hayatlarına. Main Ship : JooKyun Side Ship : Hyu...