"Lütfen baba, lütfen, lütfen, lütfen."
"Olmaz dedim Minhyuk."
"Söz veriyorum söylediğin saatte Jooheon ile sapasağlam geleceğiz buraya."
Minhyuk Hyung söz verip duruyordu ama ne ben, nede babam inanıyordu o sözlere.
Vurulmamın üzerinden birkaç gün geçmişti ve azda olsa iyi hissediyordum. Minhyuk Hyung ise babamı bara gitmek konusunda ikna etmeye çalışıyordu. Ancak babam kabul etmiyordu. Bara gidersek Minhyuk Hyung'un içip rahatsızlanacağından endişeleniyordu. Hyungwon ise kapıda durmuş Minhyuk Hyung'un yalvarışlarına sırıtıyordu.
"Lütfen baba, hadi ama söz verdim."
"..."
"Hem Jooheon'da evden sıkılmıştır, değil mi Jooheon?"
"Hmhmm.."
"Aradığında hemen eve döneceğiz. Kabul ediyor musun?"
"Susacak mısın? İşim var gördüğün üzere."
"Sen cevap verene kadar yalvarmaya devam edeceğim baba."
"Off.. Neden bu kadar inatçısın?"
"Sana çekmiş olmalıyım."
"Ah peki, gidin. Ancak bir şartım var."
"Nedir o?" diyerek öne atıldı Minhyuk Hyung. Ben ona kıyasla daha sakindim. Bara istediğim zaman gidemesemde pek umursamazdım. Ama abim eğlenmeyi severdi.
"Hyungwon'da sizinle gelecek."
"Ne?! Neden ama? Onun barda ne işi var?"
"İçmediğinden emin olmam gerekiyor Minhyuk. Hyungwon, buraya gel."
Hyungwon kapının önünden ayrılıp yanımıza geldiğinde Minhyuk Hyung göz devirdi. Babam Hyungwon'a iş vermediği sürece ikiside iyi anlaşıyordu aslında. Ancak sorumluluk Hyungwon'a geçtiğinde...
"Jooheon ve Minhyuk ile bara gidip onun içki içmediğinden emin ol. Eğer Minhyuk rahatsızlanırsa sorumlusu sen olursun, anladın mı beni?"
"Anladım Bay Lee."
"Şimdi çıkın. Telefonla görüşmem lazım."
Üçümüzde odadan çıktığımızda babam arkamızdan kapıyı kapattı. Sessizlik içinde aşağı inip bahçeye çıktık. Hava kararmıştı. Bahçenin parmaklıklarına takılan dev lambalar sayesinde aydınlanıyordu etraf. Şoför kapıyı açtığında ben ve Minhyuk Hyung arkaya geçip oturduk. Hyungwon ve şoförde öndeki yerlerini aldığında yola çıktık.
Minhyuk Hyung hiç memnun görünmüyordu. Hyungwon'un gelmesini istemediği açıktı. Gelirse rahat eğlenemeyecekti. Ama ona kızamazdı çünkü Hyungwon sadece işini yapıyordu.
Yarım saatlik bir yolculuğun ardından bara vardık. Dışarıya kadar gelen müzik sesine alışmak her zaman olduğu gibi zordu. İçeri girdiğimizde müziğin sesi yükselmişti. Herkes her yerdeydi ve dans ediyorlardı.
"Ahhh işte gerçek eğlence. Evde kalıp babamın hikayelerini dinlemekten daha iyidir."
"O hikayeleri sevdiğini sanıyordum hyung. İlgili görünüyorsun."
"Sadece öyle görünüyorum." dediğinde barın önündeki sandalyelere oturduk. İkilinin arasındaki yerimi aldığımda barmen geldi.
"Ne alırsınız?"
"Şimdilik hiçbir şey."
Minhyuk Hyung etrafına bakınırken önüme döndüm. Ee.. Bütün gece böyle mi olacaktık?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
『ONE DAY』// {JooKyun}
FanfictieBabası kaçakçı olan ve lüks bir hayat süren Lee Jooheon, ailesinden farklı bir yol çizer kendine. Onunla benzer bir kaderi paylaşan Im Changkyun ile birlikte yalan ve suçtan kaçarak yeniden başlarlar hayatlarına. Main Ship : JooKyun Side Ship : Hyu...