Steve yavaşça gözlerini açtı. Vücudunun ağrısı ona yeniden insan bedenine kavuştuğunu söylüyordu. Demek ki ruh transferi başarıyla tamamlanmıştı.Yerinde doğrulup odaya göz gezdirdi. Herşey antika ve zengin bir görünüme sahipti. Saksılarda bulunan çiçekler hem odaya hoş bir görüntü kazandırıyor, hem de kokusu insanda dinlendirici bir etki bırakıyordu.
Ayağa kalkıp pencereye yaklaştı ve dışarıya baktı. Gecenin karanlığında ve dolunayın ışığında güzel bir bahçe görüntüsü onu dışarıya çağırıyordu. Odada daha fazla duramadı ve kendini sarayın dışına attı.
Temiz havayı ciğerlerine çekince bir anlık sersemledi. Kendi Dünya'sındaki hava kirliliği yüzünden oksijenin nasıl bir his bıraktığını bilmeyen vücudu rahatlamıştı.
Yavaşça altın ve mermerlerle döşenmiş yürüyüş yolunda ilerledi. Bazı noktalarda bulunan vampir muhafızlar ona bakmıştı ama hiç birşey yapmamıştı. Kralın özel konuğu olarak sarayda dolaşmak konusunda serbestti. Ve çiçeklerin arasındaki yolda yürümek kesinlikle mükemmel hissettiriyordu.
"Yalnız kalmanı istemem. Sana eşlik edeyim mi Steve?"
Steve durup arkasına döndü. Tanıştığı kurt adam yanına gelmişti. Gülümseyerek "Teşekkür ederim Bucky. Gerçi sende kurt adamların kralısın. Bu durumda majesteleri demem gerekiyor sanırım."dedi.
Bucky sırıttı. "Hiç gerek yok. Ben vampirler gibi soğukkanlı değilim."
Bu söylediği Steve'in daha çok gülümsemesini sağladı. "Teşekkür ederim Bucky. Üzüntümün içinde kendimi iyi hissetmemi sağlıyorsun."
Bucky sıkıntılı bir şekilde iç çekti. "Sevdiğin adamı özlüyor musun?"
Steve çiçeklere doğru gözlerini çevirdi. "Onu sevip sevmediğimden emin olma fırsatım olmadan bunlar gerçekleşti. Bildiğim tek bir şey var. Ondan gerçekten hoşlanmıştım."
Bucky elini onun omzuna yerleştirip "Grant bunun için çok pişman. Bundan emin olabilirsin. Muhtemelen senin yüzüne bakacak yüzü bile yok. İstesen intikam alabilirdin ama yapmadın."dedi.
"Senin konuşmaların ve oğulları Chris'in bu konuda çok yardımı oldu. Ben kötü birisi değilim ve öyle davranamamda."
Bucky gülümsedi. "Melek olmadığına emin misin?"
Steve ona döndü. "Burada hiç meleğe benzeyen varlıklardan var mı?"
Bucky elini onun omuzundan çekip "Bilmiyorum. Varsa da bunu sadece kraliyet büyücüsü ve cadısı bilir. Ya da bir ihtimalle buz şeytanlarının kralı Loki."dedi ve sustu. Sonra Steve'i çiçeklerin arasına itip üzerine doğru uzandı.
"Wade!! Hemen buraya gel!!!"
"Yakalasana aşkım!"
"Wade! Çıplaksın!!!"
"Herkes en iyi malı görüyor işte!!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IN SEARCH OF BLUE EYES "SOUL CARRİER" (STONY)
FanfictionHEART STEALİNG BLUE EYES kitabının devamıdır. Anlayabilmek için önce onu okumanız gerekmektedir. B×B