Steve sonunda Bucky ile yeşilin içindeki kaleye varmıştı. Kulede ki muhafızlar onları görür görmez kapı muhafızlarına haber vermişti.Ağır çift kanatlı kapılar onlar için açıldığında Bucky önden adım attı. Uzun süredir evim dediği yerden uzakta kalmak zorunda kalmıştı. Grant'ın abisi olduğunu öğrenmiş olsa da kendisini büyüten kurt adamların kral ve kraliçelerine yürekten bağlıydı. Kendi öz çocukları gibi bakıp büyütmüşlerdi çünkü.
"Evim evim güzel evim."
Steve onun yüzünde rahatlamayla oluşan ifadeye baktı. Burayı gerçekten sevdiği çok belli oluyordu. Hâlbuki Eldar krallığında yaşamaya hakkı vardı ama burayı tercih ediyordu. Demek ki ev duygusunu tattıran yer o kişi için her zaman çok önemliydi. Öyle olmasa altından saray varken neden burada olmak isteyebilirdi ki?
Sam üzerinde siyah resmi üniformasıyla onların karşısına gelip kralına başıyla selam verdi. "Evinize yeniden hoşgeldiniz kralım."
Bucky'nin yüzünde bir tebessüm oluştu. "Teşekkür ederim Sam. Evde olmak güzel bir duygu. Ziyafet için hazırlıklar ne durumda?"
"Bitmek üzere efendim. Siz ve misafiriniz odanıza yerleşip yıkanana kadar bitmiş olur. Büyük küvete suyunuz şu anda dolduruldu efendim."
"Güzel."
Bucky hızla yürüyerek gidince Steve Sam'e bir bakış attı. "Size eşlik edeceğim bay..."
"Adım Steve Rogers. Steve de lütfen. Resmiyeti bir kenara bırakalım."
"Peki Steve. Beni izle lütfen."
Steve sessizce onu takip etti. Bir an önce yıkanıp uyumayı düşünüyordu. Ziyafete katılamayacak kadar yorgundu çünkü ve Bucky'nin bunu anlayışla karşılayacağını umut ediyordu.
***
Sam tarafından getirildiği odaya baktı. Yatağın üstünde beyaz bir kürk vardı. Odaya ilk girdiğinde de zaten bu dikkatini çekmişti. Yaklaşıp elini kürkün üzerinde gezdirdi. Çok yumuşaktı ve âdeta onu uykuya davet eder gibiydi.
Daha sonra bakışları odanın ortasındaki tahtadan yapılma küvete kaydı. İçindeki sudan buhar çıkıyordu ve üzerinde yüzen bitkilerden odaya rahatlatıcı bir koku yayılmaktaydı. Küvetin kenarına da yünlü bir havlu konmuştu.
Beklemeksizin üzerindekileri çıkarıp hemen küvete girdi. Vücudu sıcak suyun etkisi ile anında rahatladı. Bitkileri eline alıp vücuduna sürtmeye başlayınca ağrıyan kemiklerinin bile bir anda iyileştiğini hissetti. Acaba bunlar şifalı bitkiler miydi?
"Sonra Sam'e sorarım."
Kendi kendine bunları deyip başını küvete yaslayarak gözlerini kapadı. Bugüne kadar yaptığı hiç bir banyo bu kadar rahatlatıcı olmamıştı. Yine de uyumamaya dikkat etti ve su ılımaya başlar başlamaz hemen küvetten çıkıp havluyla kurulandı. Cildi bitkilerin sayesinde daha temiz ve güzel kokuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IN SEARCH OF BLUE EYES "SOUL CARRİER" (STONY)
FanfictionHEART STEALİNG BLUE EYES kitabının devamıdır. Anlayabilmek için önce onu okumanız gerekmektedir. B×B