Chris bahçedeki çalıların arasında babası bile kovalamaca oynuyordu. Neşeli gülüşleri her yerde yankılanıyor ve onu kovalayan Tony Eldar'ın güneş ışınlarının da tazeleyici hissi ile kendini çok iyi hissediyordu."Baba! Hadi ama... Gel yakala beni."
Tony sırıttı. "Şimdi görürsün sen." Hızla hareket edip bir anda tam önüne çıktı.
Kısa bir anlığına şaşkınlığa uğrayan minik Chris durup geriye koştu. Tony onun âni reflekslerinden ve hızından etkilenmişti. Tıpkı sarışın babası gibiydi.
"Seni yakaladığım zaman yiyeceğim. Bu kadar tatlı olman Eldar için kesinlikle tehlikeli."
Çocuğun sevimli kahkahası yankılandı. Oğluyla oynamak kesinlikle hoşuna gitmişti. Onu güldürmek anlatılamayacak kadar mükemmeldi.
Chris kısa bir anlığına geriye bakarak koştuğunda birinin bacağına çarparak durdu. Başını kaldırdığında uzun zamandır beklediği diğer babasını gördü ve hemen bacağına sarıldı.
"Baba..."
Steve Bucky'le saraya yeni gelmişti ve kesinlikle böyle birşey beklememişti. Onun sarılışıyla içi bir tuhaf olmuştu.
Tony'e kısa bir bakış attığında onun üzüntüsünü gördü. Kendi bedenine dönemediği için belli ki Grant'ı çocuğa göstermemişlerdi. Bakışları yeniden çocuğa döndü. Güzel mavi gözleriyle kendisine bakan çocuğu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordu. Ne de olsa bu gerçekten Grant'ın bedeniydi.
"Merhaba küçük kopyam..."
Chris gülümsedi. Kollarını çekip ona doğru uzattı. Steve onun kucağa gelmek istediğini anlayıp eğilerek onu kolları arasına aldı. Çocuk anında kollarını boynuna sararak yanaklarına öpücük kondurmuştu. Bu bedenin kalbi atsaydı muhtemelen gümbürtüsüyle kendini belli ederdi.
Çocuğun kendine has bir kokusu vardı ve bu sanki biraz Tony'den biraz da Grant'tan aldığı birşeydi.
"Seni çok özledim baba."
Tony ağlamamak için kendini tutuyordu. Bucky'de üzgün bakışlarla onları izliyordu.
Steve gülümsemeye çalışarak "Bende seni özledim. Yanında olamamak çok acı vericiydi. Ama bundan sonra böyle olmayacak. Hep birlikte kalacağız."dedi. Grant değildi ama bunları söyleyebileceğini tahmin etmişti.
"Bir daha gitmek yok o zaman."
"Yok. Şimdi bir işim var. Gece iki baban arasında yatabilirsin."
"Gerçekten mi?"
Steve onun yanağına bir öpücük kondurdu. "Gerçekten..." Sonra yere bıraktı.
Chris gülümseyerek diğer babasının yanına koştu ve onun tarafından kucağa alındı.
Steve Tony ile kısa bir bakışma yaşadı ve sonra Bucky ile oradan uzaklaştı. Bir sevdiği olmazsa öyle bir çocuğa nasıl kavuşacaktı ki? Hüzün yeniden tüm ruhunu ele geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IN SEARCH OF BLUE EYES "SOUL CARRİER" (STONY)
FanficHEART STEALİNG BLUE EYES kitabının devamıdır. Anlayabilmek için önce onu okumanız gerekmektedir. B×B