Siz bölümü okumaya başlamadan önce bir konuda bilgilendirmek isterim. Aşağıda yazılı olan hayat Tony'nin eskiden yaşadığı Dünya'da geçmiyor, başka bir paralel evrendeki Dünya'da geçmektedir. Kafanızda ona göre kurun lütfen.
İyi okumalar...
***
Dünya, yıl 2020
Alarm saatinin çalışı bir anda onu uyandırdı. Yine tuhaf bir rüya görmüştü. Dünya da daha önce görmediği ağaçların arasında koşmuştu. Gökyüzü inanılmaz parlaktı. En azından buradaki gibi hava kirliliği yüzünden oluşmuş olan bulutlar yoktu. Tuhaf ama güzeldi. Gerçi rüyalarda mantıkta aranmazdı.
Yatağında doğrulup kollarını yukarı ve yanlara doğru hareket ettirdikten sonra ayağa kalktı. Dizüstü bilgisayarındaki şarkı listesine bir göz attı ve sevdiği bir şarkıyı çalmaya başladı. Ses verdikten hemen sonrasında banyoya giderken şarkıya eşlik etti.
(Merak edenler için söylüyorum. Karakterimiz medyadaki şarkıyı dinleyip söylüyor.)
Sabahları şarkı söylerken duş almak kesinlikle güne en iyi şekilde uyanmasını sağlıyordu. Banyo kapısının dışından tırmalama ve acıklı köpek sesleri gelince duşunu bitirme vaktinin geldiğini anladı. Büyük havluyu beline sardı. Küçük havluyu da başına atıp banyodan çıktı. Yavruyken alıp baktığı çok sevdiği can dostu Bucky kulaklarını dikmiş dili dışarıda ona bakıp ön patilerini birbirine değdiriyordu.
(Kafanızda siyah alman kurdu olarak oluşturun lütfen. Öyle görünüyor çünkü. Bkz. Google.😂)
Gülüp onun kulaklarının arkasını kaşıdı. "Merak etme, hemen giyinip sana yemeğini vereceğim dostum."
Bucky onu anlamış gibi havlayarak cevap verdi. Dolaptan sportif ve rahat olan kıyafetlerini çıkartıp hızlıca giyindi ve sonra köpeğiyle birlikte mutfağa indi.
Bucky taslarının önünde hemen hazır ola geçti. Sahibi onu fazla bekletmedi. Bir kaba en sevdiği yaş mamadan koydu. Diğer tasa da sürahiden biraz su döktü. Bucky hızla kafasını tasa daldırdı.
"Görende seni aç bırakıyorum sanır."
Bir süre onu izledikten sonra "Ben şimdi gidiyorum. Ben yokken yemek için kuru mama makinasına müracaat oğlum. O saatinde sana yemek verecek."dedi. Gitmeden önce makinayı bir kontrol etti ve sonra anahtarlarıyla diğer şeylerini alıp evden çıktı.
İç çekerek merdivenlerden indi. Sporcu olarak bu merdivenlerden şikayet etmemeliydi ama bazen gerçekten yorucu oluyordu. Binadan çıkınca arabasına bindi ve çalıştırarak sürdü.
Midesi guruldayınca bir kez daha iç çekti. Bekâr bir hayat sürmek kolay değildi. Örneğin; sabahları gözlerini açtığında yüzünü izleme keyfini süreceği, 'günaydın' deyip öpücük verebileceği, kendisine kahvaltı hazırlayan güzel bir bayan yoktu hayatında.
Gerçi her zaman düz düşünen biri de değildi. Yani yalnızlığını paylaşacağı kişinin illâ bayan olması gerekmiyordu. Kafasına göre birisi olması yeterliydi. Sorun görünüşünde değildi. Gayet yakışıklı biriydi. Çok sevgililik teklif eden olmuştu. Güzel bir işi de vardı. Ama doğru kişiyle karşılaşmamıştı. Saçma bir fikre saplanıp kalmıştı. Gerçekten seveceği kişiyle birlikte olmak hayatını onunla geçirmek istiyordu. Böylesine acımasız bir Dünya da öyle birini bulmak zor bir ihtimaldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IN SEARCH OF BLUE EYES "SOUL CARRİER" (STONY)
FanfictionHEART STEALİNG BLUE EYES kitabının devamıdır. Anlayabilmek için önce onu okumanız gerekmektedir. B×B