En Güzel Hediye

271 18 40
                                    

Hafta içi çılgın bir yoğunlukta geçerken Miyoung'a ve ufak da olsa Minho'ya hediye almıştım. Miyoung'un hediyesi beni bir miktar zorlamıştı ama sonunda küçük(!) grubumuzu kapsayan anlamlı minik bir hediye ve fotoğraflar, yanında ikimizi kapsayan zibilyon tane fotoğraf ve son olarak da onun ölmeden önce yapılacaklar listesinin güncel haliyle birlikte onları yavaşça yapması için ufak tefek torpiller ayarlayıp, listedeki bütün maddeleri bir kavanoza koymuş yanına da boş bir kavanozu yaptıklarını atması için almıştım. Bence anlamlı ama tatlı hediyelerdi. Minho'ya da kedileri için oyuncaklar almıştım. Tatlı şeyler. Bu sırada kızlarla parti için sade ama şık elbiseler ayarlamıştık. Queen tabii ki Miyoung'tu ama biz de fena değildik bence kıyafet konusunda.

Kıyafet alışverişinden sonra Jungkook'lara gittiğimiz için eşyalarımızı orada bırakmış ve partiye orda hazırlanmaya karar vermiştik. Şimdi de biricik kuzenlerimin evine doğru yol almıştım. Kızlardan erken gidip kahvaltı edecektim kuzenlerimle. Kapıyı çaldım ve yerimde hafifçe dans ederek beklemeye başladım. Kapı açılınca hiçbir şey yapmıyormuş gibi durdum hemen. Jimin beni görünce gözleri kaybolana kadar güldü, tıpkı benim gibi.

"Hoş geldin güzelim."

"Hoşbuldum yakışıklı." Ona sarılıp içeri adım atmıştım hemen. Gözüm evi taradı.

"Ev ahalisi nerede?"

"Jungkook yukarda, annemler şehir dışında iş seyahatindeler."

"O zaman akşam partilemeye devam?"

"Bakarız. Bir partiye gidelim de."

"Bir şeye de hemen olur de be çocuk! Nerede benim öteki yakışıklım o beni hemen onaylıyor."

"Buradayım bebeğim bana mı seslendin?" Jungkook merdivenler inerken saçını havluyla kuruluyordu. Biriciğimi görünce gözlerim parladı hemen. Gidip ona da sarıldım ve mis gibi kokan yanaklarını öptüm bebek gibi.

"Bence burada bir bebek var o da sensin. Mis kokulu bebiş!"

"Kızım bir dur ya iltifat etmeye de gelmiyorsun. Koskoca adamım ne hale soktun beni."

"Ay koca bebek seni. Hadi gel de şu sinsi Jimin'i akşam partilemek için ikna edelim."

"Ben buradayım biliyorsun değil mi Luna?"

"Aaa! Jimin ben de diyordum ki benim canım kuzenim kesin akşam evini bize tahsis edip partiye devam ettirir. Değil mi Jungkook?" Abartılı sesimle birlikte Jungkook'u dürttüm.

"Bence eder, o etmezse biz ederiz boş ver miniş."

"Ufalsın da cebine girsin! 1.70'lik kıza da miniş demezsin be! Aman iyi akşam bizdeyiz tamam! Hadi şimdi kahvaltıya. İşim gücüm var benim."

"Partiye geç kalmadığın sürece her işini yapabilirsin sinsirellam. Bu arada kızlar da birkaç saate gelirler haberiniz olsun."

"Ne kadar birkaç saat?"

"Bilmem ki yazarım birazdan." Bu son cümlemiz oldu çünkü üçümüzde çok açtık ve kahvaltıyı resmen silip süpürmüştük. Kızlara kahvaltım bitince mesaj atmış ve yaklaşık 2 saat sonra geleceklerini öğrenmiştim. Onlar duş alıp gelecekleri ve benim almadan geldiğimi hesaba katarsak onlar gelene kadar duş almaya karar vermiştim. Jungkook'un odasındaki duşa girdiğimi onlara haber verdikten sonra hızlı bir duş aldım. Jungkook'un odası bugün bizim hazırlanma odamızdı.

Duştan çıkıp giyindikten sonra sabah yanımda getirdiğim bigudileri kafama sarmaya başladım. O sırada kapı çalmıştı ama kızlar olduğunu düşünüp yukarı gelmelerini bekledim. Saçlarımı sarmam bitince kimsenin gelmediğini fark ettim ve ben aşağı gitmeye karar verdim. Aşağıya inmeden önce ortak banyoya girip saçlarımı biraz kurutmayı düşündüm.

Chocolate Bar | bcHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin