Sorgu Meleği

126 12 10
                                    


Miyoung ve Luna, Jimin'in peşinden eve girdiğinde akıllarında olan tek şey nasıl bu işten yırtacaklarıydı. Miyoung, Minho'ya nasıl basıldığını düşünüyordu.

Jisung'un ayarladığı çocukla görüşmüştü bugün ve çocuk beklediğinin aksine komik birisiydi, asla sıkılmamıştı görüşme boyunca. Ama tabii ki sevgili olacağı biri değildi asla. İkisi birlikte çocuğun arabasına doğru sohbet ederek yürürlerken üstlerine gelen araba farıyla durmuşlardı. Hayır üstlerine araba gelmiyordu. Duran bir arabanın ışıkları üstlerine yakılmıştı. Farı yakan kişiyi görmeye çalışırlarken, farı yakan kişi farı söndürdü ve Miyoung ile yanındaki çocuk şoförü görmüş oldu. Farları yakan kişi Minho'dan başkası değildi. Miyoung şokla ona bakarken, Minho arabadan çıkmış ve onlara doğru ilerlemeye başlamıştı bile.

"İyi eğlenceler. Bölüyorum ama Miyoung'u almam gerek. Kusura bak, bir daha da olmasın." Minho, Miyoung'un kolundan tutup arabaya doğru ilerletmeye başlamıştı. Miyoung ise çocuğa dönüp özür dilemeye çalışıyordu. Tabii Minho buna da engel olup onu hemen arabaya oturttu ve kapısını kapattı. Miyoung çocuğa onu arayacağına dair işaret ederken Minho arabaya binmişti.

"Ara bakalım o çocuğu neler oluyor!"

"Sana ne acaba? Ararım ararım! Ne yapabilirsin ki?"

"Ara bakalım, görürsün o zaman ne yapıyorum!" Minho'nun lafıyla gaza gelen Miyoung hemen telefonunu çıkardı ve gün içinde numarasını aldığı çocuğu aradı. Minho sinirle arabayı kenara çekip Miyoung'un elinden telefonu aldı ve aramayı sonlandırdı.

"Söylediklerim sana şaka mı geliyor Miyoung?" Miyoung'u kollarından tutup kendine çevirmişti. Aralarındaki mesafe azdı.

"Söylediklerini ciddiye alamıyorum üzgünüm. Fazlasıyla zaman aşımına uğruyorlar çünkü."

"Ne demek istiyorsun?"

"Diyorum ki, söylediklerinin arkasında durmuyorsun. Ya da hareketlerinin..."

"Miyoung daha açık ol, delirtme beni!"

"Delirsene lütfen. Ben delirdim artık çünkü!"

"Eve gidelim görürüz kim delirdi!" Minho arabayı tekrar hareket ettirip eve sürmeye başladı. Eve geldiklerinde hala bağırışıyorlardı.

"Hayır sana ne oluyor?" Sana ne ya!"

"Ne demek sana ne?"

"Anam mısın, babam mı? Ya da abim?"

"Hiçbiri değilim!" Onlar kavgayla içeri girerken Jimin, Luna ve Bangchan'ın bahçe olduğunu fark etmemişlerdi bile. Jimin'in sesiyle kendilerine gelmişlerdi. Minho, Jimin'den güç alıp ona her şeyi söyleyecekken Miyoung durumu anlamış ve bağırmıştı. Luna'yı da alıp eve kaçmışlardı. Geride bıraktıkları beyler ise Jimin başta olmak üzere durumu çözmeye çalışıyorlardı. Minho önce Chan'la konuşmaya karar verip susmuş ve Jimin'i geçiştirmişti. Chan aynı şekilde. Hepsi eve girdiklerinde Chan ve Minho hemen odalarına çekilmiş Jimin'in duşa girmesini beklemişti. Jimin duşa girdiği an soluğu birbirlerinin yanında almışlardı. İkisi de kendi olaylarını anlatmışlardı.

"Bir de gülüşüyorlar mıydı?"

"Sorma! Seninki de baya öpüp duruyor."

"Hatırlatma sinirim tepeme çıkıyor!" Yaklaşık 2-3 saat daha durum analizi yaptıktan sonra durumu Jimin'e anlatmaya karar verdiler. Yoksa bu kızları kendine çekmenin yolları yoktu onlara göre. Ama tabii ki yanılıyorlardı. Eğer adam akıllı gidip her şeyi itiraf etseler kızlar dünden razılardı zaten. Ama tabii ki çocuklarımız bildiklerini okudular ve her şeyi Jimin'e anlattılar.

Chocolate Bar | bcHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin