3.Bölüm- İlk tanışma

183 9 8
                                    

  Görsel; Min Ho ve Bahar    Kızların okulda ki İlk günleriydi ve büyük bir ilgi ile karşılanmışlardı Seul Lisesi'nin öğrencileri tarafından

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

  Görsel; Min Ho ve Bahar
 
  Kızların okulda ki İlk günleriydi ve büyük bir ilgi ile karşılanmışlardı Seul Lisesi'nin öğrencileri tarafından. Seçil Öğretmen ile okul müdürü Bayan Park So Dam 'ın yanına geldiler. Seçil Öğretmen ile el sıkıştıktan sonra biraz konuşup kızlara döndüler.
  Bayan So Dam:- Öncelikle okulumuza hoş geldiniz kızlar.
  Kızlar, Kore usulü hafif eğilerek selamladılar okul müdürlerini.
  Bayan So Dam, cana yakın bir kadındı. Güler yüzlü ve öğrencileri ile arkadaş gibi tatlış bir müdüre idi. Çocukları çok seviyor, onların sıkıntılarını gidermeyi kendisine bir borç biliyordu. Seçil Öğretmen'in Koreli versiyonuydu bir nevi.
  Bayan So Dam:- Ayy sizler ne tatlı kızlarsınız böyle! Okulumuzda Türk öğrenciler görmek bizim için bir şereftir.
  Seçil Öğretmen:- Çok teşekkür ederim. Biz de sizinle olmaktan mutluluk duyuyoruz. Kızlarım Kore'ye gelmeyi çok istiyorlardı. Burada olmaktan onlarda çok mutlular.
  Bayan So Dam:- Okçuluk turnuvası sayesinde sizinle tanışmak, Türk öğrencileri okulumuzda ağırlamak çok güzel. Hem okçulukta hem de derslerinizde başarılı olduğunuzu görmek isterim elbette. Turnuvanın birincilerinin bizim okuldan çıkmasıda büyük onur verir.
  Ceylin:- Kızlar, bizden birincilik bekliyor bu hanım galiba. Diye fısıldadı.
   Lena:- Valla burada işimiz daha zor desenize.
  Hazel:- Okulda Kore'nin en iyisi, okçulukta dünyanın en iyisi, Allah yardımcımız olsun.
  Seçil Öğretmen:- Ben kızlarıma güveniyorum. Onlar çok çalıştılar.
  Kızlar, gülümsediler, öğretmenlerinin kendilerine güven veren ses tonu ile söylediği cümleyle.
  Bayan So Dam:- Evet kazanmak güzeldir, bazen önemlidir de. Ama en güzeli eğlenmek kızlar. Bir işten mutlu oluyorsanız, bu size yeter başarmak için. Bizim içinde sizlerin burada mutlu olması, Kore'yi sevmesi önemli. Umarım sizler içinde böyle olur. Başarı belki burada olmaz ama hatıralar insan hayatında büyük yer kaplar. Özellikle de mutlu hatıralar. Bak yine çenem açıldı sizleri sınıfınıza götüreyim de hemen dersinize girin.
  Bu arada sınıfta da Minho'nun gıcık olduğu kız konusu konuşuluyordu. Öfkelenmişti ve hırsını alamadıkça daha da öfkelenmeye devam ediyordu.
  Min Ho:- Kızı gördünüz değil mi? Kim o ha? Kim bana böyle bir hareket yapabilir ki? Gösteririm ben ona.
  Bang Chan:- Min Ho fazla sinirlenmiyor musun?
  Min Ho:- Biri sana dil çıkarsa sen ne yaparsın Chan?
  Felix:- Sen de kıza dik dik baktın. Gözlerinle tehdit ettin resmen hepimiz gördük.
  Min Ho:- Ben öyle yaptım da o boş mu durdu sanki? Hangi sınıfta onu bulmalıyım. Bu hareketinin sonucunu öğrenmeli.
  Changbin:- E ne diyelim kendine yeni bir oyuncak buldun.
  Min Ho:- Oyuncak değil düşman.
  Hyunjin:- Bu işin altından başka bir şey çıkmasın Minho?
  Min Ho:- Ne işi?
  Hyunjin:- Kızı beğendin mi yoksa? Şimdi, sen öyle herkes gibi, romantizmle filan uğraşacak biri değilsin. Duygularını ifade etme şeklin biraz farklı. Yoksa onu beğendin mi?
  Han güldü:- Neden olmasın?
  Min Ho:- Saçmalamayın. Onu bir bulayım, biliyorum yapacaklarımı. Benim kim olduğumu, öğrenecek.
  Ders öğretmeninin gelmesi ile yerlerine dağıldılar sekizi de.
  Kızlar, Seçil Öğretmen'e el sallayıp Bayan So Dam ile odadan çıktılar. Sınıflarına doğru ilerliyorlardı.
  Hazel:- Okul müdürmüz pek tatlı bir kadın.
  Alya:- Evet bende çok sevdim.
  Bayan So Dam:- Okulu nasıl buldunuz kızlar?
  Ekin:- Çok güzel bir okul.
  Bayan So Dam:- Umarım size Türkiye'de ki okulunuzu aratmayız. Bence çok seveceksiniz burayı. Öğrencilerimiz yabancı öğrencileri çok severler.
  Kapıyı vurdu Bayan So Dam ve kızlarla beraber sınıfa girdi. Dersin öğretmeni oturduğu masadan ayağa kalkıyordu ki Bayan So Dam, eliyle oturmasını işaret etti.
  Bayan So Dam:- Rahatsız olmayın lütfen. Yeni öğrencilerimizi teslim edip gideceğim.
  Kızlar tahtanın önünde sıralandılar. O an Hyunjin karşısına baktı. Sonra yanında ki Jeongin'i dürttü. O da fark etmişti kızları. Diğer yandan Bang Chan ve Seungmin de onları gördüler. Felix, en ön sıradaydı. Arkasına dönmüş, Changbin ile konuşuyordu. Changbin, Felix'e ve yanında ki Han'a kızları işaret etti. Han ise Felix'e Min Ho'yu işaret ediyordu. Min Ho, defterine bir şeyler karalıyordu. Başını kaldırıp karşısına baktı. Birden Bahar'ı gördü. Bahar'da onu.
  Min Ho:- O kız!
  Bahar:- Sen!
  Min Ho öğretmenine çaktırmadan parmağını salladı Bahar'a.
  Bahar "ne var ne?" diye mırıldanarak dikleniyordu Min Ho'ya gizliden gizliden.
  Lena:- Hihh! Şimdi sen bu çocukla aynı sınıfta, vay başımıza gelenler.
  Ekin:- Bahar, verdiğin sözü unutmayacaksın değil mi arkadaşım?
  Bahar:- Değil. Ben bunu yerim!
  Mira:- Bahar sakın! Dedi ve kolunu tuttu.
  Bayan So Dam:- Çocuklar, arkadaşlarınız Türkiye'den öğrenci değişim programı ile geldiler Güney Kore'ye. İsimleri; Mira, Lena, Alya, Hazel, Ceylin, Anka, Ekin ve Bahar. Dedi tek tek kızları göstererek.
  Hyunjin ellerini çenesine dayadı:- Ahh Türk'müş bu kızlar. İlk defa yakınımda Türk kızları var.
  Seungmin güldü arkadaşının bu şıpsevdi hallerine.
  Min Ho:- Bahar ha!
  Han:- Çocuklar, kızlar Türk ona göre. Türk misafirperverliğine uygun davranacağız.
  Changbin:- Sende mi Han?
  Han:- Neden olmasın oğlum kızlar çok tatlılar be!
  Bayan So Dam:- Kızlar, cam kenarı komple sizin. Daha sonra bir yer ayarlaması yaparsınız.
  Kızlar, erkeklerin oturduğu sıranın yanından geçip sıralarına doğru ilerlediler.
  Min Ho:- Gösteririm şimdi ben sana!
  Han:- Min Ho, her ne yapacaksan yapma!
  Min Ho Bahar'a bakıyordu. Tam yanından geçiyordu ki ayağını uzattı, Bahar'ın takılıp düşmesi için. Bahar o an fark etti Min Ho'nun ayağını ve sertçe bastı üzerine. Ayağı resmen ezilmişti Min Ho'nun. Çığlıkta atamıyordu ki erkekliğe laf gelmesin diye.
  Bahar sertçe bastıktan sonra kendinden emin bir şekilde, saçını savurdu ve haddini bildirmiş bir yüz ifadesi ile gülümseyerek yerine geçti ve oturdu. Kızlar ona bakıyorlardı kendisini uyaran gözlerle.
  Bahar geçti ve Mira'nın yanına oturdu.
  Bayan So Dam:- Kızlarda geldiğine göre ben artık gideyim. Sizlere iyi dersler. Dedi ve çıktı sınıftan.
  Han ve diğerleri gülüyorlardı acı ile kıvranan ama kimseye çaktırmayan Min Ho'ya.
  Jeongin:- Min Ho, bu kız seni bayağı uğraştıracak galiba. Dedi gülerek.
  Min Ho:- Ne gülüyorsunuz?
  Han:- Ayağın kırıldı mı bir bak istersen.
  Min Ho:- Ayağımın bir şeyi yok.
  Changbin:- Yüzün hiç öyle demiyor ama.
  Kızlar ise Bahar'ı sıkılamakla meşguldüler.
  Ekin:- Bahar sen bize ne için söz verdin acaba?
  Bahar:- Benim suçum mu? Çocuk kaşınıyor resmen.
  Hazel:- Tamam da sen sakin kalmaya çalış. Bizim burada olma sebebimizi unutma. Türkiye'ye madalya götürmek.
  Bahar:- Ya ama ne yapayım? Gördünüz ne yaptığını.
  Lena:- Tamam uyma sen ona.
  Teneffüs vaktiydi. Kızlar ayaklandılar bahçeye çıkmak için. O an Min Ho geldi ve Bahar'ın önüne geçti. Arkasında arkadaşları ile.
  Min Ho:- Kimsin sen ha?
  Bahar arkasına baktı, sonra döndü önüne.
  Bahar:- Bana mı dedin?
  Min Ho:- Burada senden başka gıcık biri var mı?
  Bahar:- E sen varsın! Dedi sonra da güldü.
  Min Ho:- Bana bak. Sen buraya gelip, benimle alay edemezsin anladın mı? Ayrıca o dil çıkarmayı da unutmadım. Sen bundan sonra benim, düşmanımsın. Kendine dikkat et.
  Bahar:- Ayy çok üzüldüm. Senin düşmanım olman çokta umurumda sanki. Ne yapacaksan yap elini ardına koyma. Dedi ve Min Ho'nun üzerine doğru yürüdü.
  Min Ho:- Bak sen. Pekte cesursun. Yazık olacak sana. Dedi ve o da Bahar'a doğru yürüdü. Onlar kavga ededursunlar Bang Chan'ın dikkatini Anka çekti o an. Ona baktı uzun uzun. Yüzünde minicik bir gülümseme belirdi. Changbin, ona baktı ve "ne oluyor?" dercesine başını salladı.
  Sadece gülümsedi ve Anka'yı işaret etti.
  Ortalık hafif hafif karışmaya başlıyordu.
  Bahar:- Bana bak bana. Sen beni kolay lokma mı sandın ha?
  Ekin:- Bahar! Dedi uyarırcasına.
  Bahar:- Ne yapacaksın? Beni mi döveceksin?
  Min Ho:- Prensip olarak, kadın dövmüyorum ama olacaklardan da ben sorumlu değilim. Bana meydan okuyan sensin. Bahar! Dedi ve gitti arkadaşları ile. Bang Chan giderken dönüp Anka'ya baktı son bir kez.
  Mira:- Hayda! Bak sen şimdi olana.
  Bahar:- Bir şey olmaz merak etmeyin. Bu da diğerleri gibi dayağını yer, oturur.
  Lena:- Bir ara birbirinize gireceksiniz diye çok korktum.
  Ekin:- Bu çocuk fenaya benziyor Bahar, duracağını hiç sanmıyorum.
  Bahar güldü:- Durmasın. İyi ya bana da eğlence çıkar. Dedi ve önden önden gitmeye başladı.
  Alya:- Elin oğluna laf söylüyoruz ama bizimki de az değil.
  Anka:- Hadi biraz bahçeye çıkalım.
  Ekin:- Ben okulun kütüphanesine bir göz atmayı düşünüyorum kızlar. Siz çıkın ben gelirim olur mu?
  Hazel:- Yine kitaplara dalma olur mu?
  Ekin gülümsedi:- Merak etmeyin!
  Kızlar bahçeye çıkmışlardı. Bahçenin bir kenarına geçip durdular.
  Ceylin:- Güzel okul. Ama nedense insan kendini yalnız hissediyor.
  Bahar:- Henüz sevgilin yok ya ondandır. Dedi gülerek.
  Ceylin:- Ne biliyorsun?
  Bahar:- Var mı?
  Ceylin:- Sabahki çocuk. Öğle arasında okulun kafesinde bir şeyler içeceğiz.
  Anka:- Hızlı ve öfkeli.
  Ceylin:- Ne yapayım güzel olmak benim suçum mu?
  Bahar:- Kızlar, biraz dolaşalım mı bahçede?
  Lena:- İlk günden kaybolmayalım? Malum biraz büyük. Dedi tedirginlikle.
  Hazel:- Korkma hemen burada da kaybolacak değiliz ya.
  Lena:- Ne bileyim yine de biraz dursak mı burada?
  Alya:- Siz Hazel ile gidip gezin. Biz Lena ile bekleriz burada.
  Hazel:- Haydi gidip dolaşalım biraz.
  Bahar:- Biz yokken erkeklerle filan konuşmak yok ha! Gebertirim sizi. Kimseye aşık olmak yok.
  Alya güldü:- Tamam olmayız abi.
  Mira:- Gözün arkada kalmasın git dolaş.
  Bahar ve Hazel kızların yanından ayrıldılar okulun bahçesini dolaşmak üzere. Kızlar, Lena ile beraber bahçe de sohbet ediyorlardı.
  Anka:- Keşke bizde okulun kafesine gitseydik de bir şeyler içseydik.
  Lena:- Henüz yerini bilmiyoruz ki.
  Anka:- Araya araya bulurduk nasılsa.
  O anda erkeklerde dışarı çıktılar. Kızların biraz uzağında durdular. Durur durmaz da Bang Chan, Anka'yı fark etti. Elleri cebinde onu seyretmeye başladı.
  Felix:- Kendine düşman yapmakta hiç gecikmiyorsun.
  Min Ho:- Kız beni deli ediyor!
  Hyunjin:- Aşkından mı? Dedi gülerek.
  Min Ho:- Ne aşkı? O kız sevilir mi hiç? Yabani keçi ne olacak.
  Felix:- Ders başlamadan, ben gidip köpeğimizin mamasını verip geleyim.
  Seungmin:- İyi olur hayvancağız biz yokken aç kalmasın.
  Jeongin:- Ben de kütüphaneden kitap alacaktım onu alayım. Dedi ve Felix ile birlikte ayrıldılar oradan.
  Bang Chan ise hâla sessizce Anka'yı izliyordu. Diğerleri dönüp ona baktılar.
  Changbin:- Bang Chan, nereye bakıyorsun sen? Dedi ve baktığı yere dönüp baktılar.
  Hyunjin:- Bu kızlara mı bakıyorsun?
  Bang Chan:- Çok güzel değil mi? Dedi ve sonra dediği şeyin farkına varıp toparlandı.
  Min Ho gülümsedi:- Güzel mi? Hangisinden bahsediyorsun?
  Bang Chan:- Ben, ben yani...
  Han:- Gevelemesene ağzında hangisi?
  Hyunjin:- Bang Chan yoksa o kızlardan birinden hoşlanmaya mı başladın?
  Bang Chan:- Yok, ne hoşlanması.
  Seungmin:- Gözlerin öyle söylemiyor ama.
  Bang Chan, Anka'yı işaret etti.
  Bang Chan:- O.

Başıboş ÇocuklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin