İnsanın ait olduğu yer vardır. Gönlünün, bedeninin ve ruhunun. Sevdiğin sevildiğin yerdir ait olduğun yer. Bağlandığın, burası benim dediğin yer, senindir. Kızlar, o yerin sadece Türkiye olduğunu düşünüyorlardı ilk geldiklerinde. Ama şimdilerde Güney Kore 'yi de benimsemişlerdi. Henüz gezme fırsatı bulamamışlardı ama sevmeye çoktan başlamışlardı. Bir kişi hariç. O da Bahar. Kore'yi sevmişti sevmesine de bir türlü alışamamıştı. İçinde bir şeyler ille de Türkiye diye fısıldıyordu kendisine. Hele de Türk Konsoluğuna gittiğinden beri.
Herkes birden fazla yere ait olabilirdi ama Bahar, sadece Türkiye 'yi sevebilirdi. Yine de aklını ve kalbini kontrol altına alması gerekiyordu. Ne de olsa iki sene boyunca Kore'de kalacağını biliyordu. Ama davranışları, iç dünyasını ve kendisini ele veriyordu.
Ceylin ve Alya ve Mira odaya girdiler. Duvarlarda ki posterlere bakıyorlardı.
Ceylin:- Bahar, bunlar ne? Odayı bunlarla doldurmuşsun.
Bahar:- Türkiye posterleri. Bak Galata Kulesi.
Mira:- Duvar da bi geyikli halı eksik. Dedi gülerek.
Bahar:- Hakikaten. Burada ondan bulabilir miyiz?
Alya:- Tabii canım burada herkes ondan satıyor.
Bahar:- Ben bir bakayım. Olmadı, annemlerden, alıp kargo ile göndermelerini isterim.
Ceylin:- Sen ciddi misin?
Bahar:- Saat kaç? Dur ben annemleri arayayım. Dedi ve çıktı odadan.
Hazel geldi arkalarından.
Hazel:- Sizin oda Almancı gurbetçi odası gibi olmuş.
Mira gülümsedi:- Bırakın dursun biraz. Kız özlemiş gidersin bakalım Türkiye özlemini.
Ceylin:- Geyikli halıda ciddi mi sizce?
Kızlar güldüler.
Okul günüydü. Kızlar, sınıfa doğru yürüyorlardı.
Han, Lena'nın yanına geldi.
Han:- Günaydın.
Kızlar:- Günaydın.
Han:- Yarın ki saray gezisine geliyorsunuz değil mi?
Lena:- O yarın mıydı?
Han:- Haberiniz yok muydu?
Alya:- Bütün okul, günlerdir bu gezi işini konuşuyorlar. Haberimiz vardı da yarın olduğunu bilmiyorduk.
Han:- Yani geliyorsunuz.
Ceylin:- Aşk olsun kaçırır mıyız hiç.
Lena:- Zaten geldik geleli buraları gezme fırsatı bulamamıştık. İyi oldu.
Ekin:- Ayy Kore tarihinden bir parça dinlemek güzel olacak. Kralların icraatları, yönetim sistemleri, savaşları, yenilikleri...
Mira:- Oraya ders çalışmaya gitmiyoruz gezip geleceğiz.
Ekin:- Biraz bilgi öğrensek fena olmaz değil mi?
Bahar:- Biraz mı? Az önce saydıklarının biraz bilgi olduğuna emin misin acaba?
Ekin:- Aman be sizde.
Han:- Yarın Namsan Kulesi' ne de gidecekmişiz.
Lena:- Harika. Kızlar, Seçil Öğretmen gönderir bizi değil mi?
Hazel:- Gönderir tabii.
Han:- Sevindim. Sen olamasaydın, oranın tadı çıkmazdı.
Lena gülümsedi utanarak.
Han:- Neyse. Sınıfta görüşürüz. Dedi ve Lena'ya el sallayarak gitti.
Lena:- Çok tatlı değil mi? Hele de o yanakları. İnsanın mıncıklayası geliyor.
Bahar:- Kendine gel istersen. Ne o öyle mıncıklamak filan? Sapıtma.
Lena:- Ben ne dedim ki şimdi?
Anka:- Klasik Bahar boş ver takılma sen.
Jaemin karşıdan geldi Bahar'ın yanına.
Jaemin:- Bahar, birazcık konuşalım mı?
Bahar:- Ne konuşacağız?
Jaemin:- Gel işte!
Bahar:- Peki dedi ve Jaemin ile birlikte gitti.
Lena:- Bana diyene bak. Ama Han çok tatlı değil mi kızlar?
Anka:- Öyle öyle. Haydi sınıfa gidelim.
Jaemin ve Bahar, koridorun bir kenarında konuşuyorlardı.
Bahar:- Evet? Seni dinliyorum.
Jaemin:- Ben, yarın. Yarın ki geziye yani beraber gidelim mi diyecektim.
Bahar:- Ayrı ayrı mı gidilecekmiş?
Jaemin:- Yok bütün sınıflar karışık işte.
Yuna, Min Ho 'nun yanına geldi. Merdivenlerde karşılaştılar.
Yuna:- Min Ho!
Min Ho:- Efendim Yuna dedi onu görmezden gelerek.
Yuna:- Yüzüme neden bakmıyorsun?
Min Ho:- O kadar yaptığın şeyden sonra mı?
Yuna:- Ben mi?
Min Ho:- Suçsuz kızları sıkıştırmak ve kendini bilmez çocuklara yem etmek sana bir şey hatırlatıyor mu? Benim böyle bir arkadaşım yok.
Yuna:- Beni boşa suçluyorsun. Sonućta o kız ile düşman olan sendin. Ben senin için onunla uğraştım.
Min Ho:- İyi benim için bir daha o kızla ve başka bir kızla da uğraşma olur mu? Dedi ve önden önden gitmeye başladı.
Bir an da durdu. Arkasından gelen Yuna'da. Jaemin ve Bahar 'a baktı.
Bahar:- Madem bütün sınıf karışık da biz neden seninle ayrı gidiyoruz?
Jaemin:- Anlamıyor musun? Yoksa bunu bilerek mi yapıyorsun?
Bahar:- Bir şey mi anlayacağım?
Bahar, Jaemin 'e baktı. Birden kendine geldi. Başında ki ampul yanmıştı.
Bahar:- Şey gibi mi?
Jaemin gülümsedi:- Evet. Sevgili gibi.
Bahar:- İyi de benim sevgilim yok ki.
Jaemin sıkılmıştı. Bahar'ın omuzlarından tuttu.
Jaemin:- Benimle ve sevgili gibi anladın mı?
Yuna:- Hala o kızın yaptıklarımı hak etmediğini mi düşünüyorsun?
Min Ho, Yuna'ya baktı kızarak. Kendisine gaz vermeye çalışıyordu ama Min Ho ona uymayacaktı. Belki birazcık. Belki birazcıkdan da biraz fazla.
Bahar, omuzunda ki ellere baktı.
Bahar:- Sen ve ben sevgili değiliz. Ve ben oraya ne seninle ne de başka biri ile sevgili olarak gitmeyeceğim.
Jaemin:- Bahar ben...
Bahar:- Lütfen bir daha lafını dahi açma. Dedi ve sınıfa gitti. Min Ho ve Yuna'da ilerlediler.
Jaemin:- Neden bu kadar inatçısın neden?
Kızlar, sıralarına oturdular.
Mira:- Hafta sonu Hyun ile buluşacağım. Ne giyinsem acaba?
Ceylin:- Sana şöyle güzel bir şeyler alalım ne dersin? İyi bir alışveriş yapalım olmaz mı?
Mira:- Ceylin, masraf yapmadan gitsem olmaz mı?
Ceylin:- Olmaz. Bakımlı bir bayan, kıyafetleri ile de bakımlı olandır.
Mira:- Senin yine alışveriş canın istedi galiba.
Ceylin:- Olabilir. Bildiğim çok özel bir butik var oraya gideriz. Koreli ünlüleri giydiriyormuş.
Mira:- Butik, biz!
Ceylin:- Evet biz.
Mira:- Ceylin, canım arkadaşım biz sadece birer öğrenciyiz. Anlayabiliyorsun değil mi?
Ceylin:- Neyimiz eksik bizim burada ki ünlülerden?
Mira:- Paramız.Butiklerden giyinecek paramız yok bizim.
Ders zamanıydı. Tüm sınıf odaklanmış, öğretmeni dinliyordu. Min Ho, Bahar'a baktı.
Bahar:- Ne bakıyorsun? Diye fısıldadı.
Min Ho:- Şaşkınım.
Bahar:- Ne konuda?
Min Ho:- Sen geçen ki kavga da beni savundun.
Bahar:- Herhalde savunurum. Ezerim ama ezdirmem.
Min Ho:- Senden başka bir şey de beklenemezdi zaten.
Bahar:- Seni sevdiğim için savunduğumu zannetme sakın.
Min Ho:-Yok canım ne zannetmesi.
Min Ho gülümsedi ve diğer tarafa döndü.
Seungmin, defterine tahtadakileri geçiriyordu. Aynı şekilde yanında oturan Mira'da. Seungmin, usulca döndü ve Mira'ya baktı. Kıvırcık saçları yüzüne öyle güzel yakışıyordu ki. Kendini kaptırmaması imkansızdı sanki. Hatta o kaptırmıştı bile. Elini çenesine koyup, Mira'yı izlemeye başladı.
Seungmin:- Hyun ile çıkmanı istemiyorum.
Mira, Seungmin 'e baktı.
Mira:- Bana mı dedin?
Seungmin, irkildi birden.
Seungmin:- Onu sesli mi söyledim ben? Düşünüyorum sanıyordum.
Mira:- Neyi?
Seungmin:- Şeyi. Gezi, yarın ki geziyi diyirdum.
Mira:- Ama Hyun dedin?
Seungmin:- Hadi be, öyle mi dedim? Hyun işte canım. O da geliyor mu diye sormuştum.
Mira gülümsedi:- Bilmem. Bu öğrenciler için ya gelmez bence.
Seungmin:- Oh iyi bari.
Mira:- Ama Dahyun gelir ha? Dedi gülerek.
Seungmin:- Tabii canım gelir. Öğrenci ne de olsa.
Mira:- Hadi yine iyisin.
Seungmin gülümsedi:- Şu iç sesime biraz daha dikkat etsem iyi olacak.
Ders arasıydı. Yuta, Anka'nın yanına geldi.
Yuta:- Günaydın.
Anka:- Sana da.
Yuta:- Şey Anka, geçen gün olan şeyden dolayı özür dilerim. Bu iki oldu. Kavgaya seni de dahil etmek yani. Seni öyle bir olayın içine sokmamalıydım. İstemeden oldu. O anda yanlarından Bang Chan ve o kız geçtiler. Bang Chan Anka'ya bakmasa da Anka göz ucuyla baktı ona.
Mira:- Ayy bir an tüylerim diken diken oldu.
Ceylin:- Benim de.
Bahar:- Her an kavga edeceklermiş gibi.
Hazel:- Kızlar, ben Kuki'nin yanına gidiyorum.
Ekin:- Sen mi?
Hazel:- Evet.
Alya:- Peki ya Felix? Üzülme sonra.
Hazel:- Merak etmeyin hallettim onu. İçimde ki her şeyi arkadaşlığa dönüştürebileceğime inanıyorum.
Lena:- Buna sevindim. Üzülmeni hiç birimiz istemeyiz dedi gülümseyerek.
Hazel:- İyi ki yanımdasınız. Dedi ve gitti.
Yuta:- O kavga senin yanında olmamalıydı.
Anka:- Sorun değil olur öyle şeyler.
Yuta:- Biraz uzakta konuşalım mı?
Anka:- Peki dedi ve Yuta ile gitti.
Kızlar yürüyorlardı bahçede. Bir kenara geçip durdular.
Alya:- Bu çocuk, Anka'nın yanına gelince içimi huzursuzluk kaplıyor.
Ekin:- Jeongin 'de onun hakkında pek iyi şeyler söylemedi. Aslında bir şey söylemedi ama konuşmasından ne olduğu anlaşılıyordu.
Hazel, Kuki'yi beslemeye gitmişti. Felix, ondan önce gelmişti bu sefer. Kuki ile oyun oynuyordu. Hazel gülümseyerek baktı ona.
Hazel:- Çok tatlısın. Bir kızı kolayca etkileyebilecek bir havan var ama bana bir o kadar uzaksın. Çok uzak. Seni unutmam gerekiyor, biliyorum böyle dip dibe iken zor olacağını ama zorun üstüne gitmedikçe, başaramayacağımı da biliyorum.
Kuki'nin ve Felix'in yanına geldi.
Hazel:- Bakıyorum da çok eğleniyorsunuz dedi gülümseyerek.
Felix:- Kuki sıkılmış oyun oynamak istiyor.
Hazel:- Haylaz seni kaçamadın değil mi oradan?
Kuki, Hazel'in kucağına çıktı. Hazel onu okşamaya başladı.
Felix:- Sana çok bağlandı.
Hazel:- Ben de ona. Onu görmeyince sanki gün eksikmiş gibi geçiyor.
Felix:- Yine de burada uzun zaman kalamaz. Bir gün yakalanacak diye çok korkuyorum.
Hazel:- Keşke bakacak bir yerimiz olsaydı.
Felix:- Bizim yurda alsam, yasak. Kaçmaması için önlemler alsak iyi olacak.
Hazel:- Şimdilik kalsın burada. Nasılsa bulunur bir yolu. Canını sıkma. Dedi ve omuzuna dokundu.
Felix:- Haklısın. İyi ki sen yanımdasın.
Hazel gülümsedi.
Ceylin ise sevgilisi ile bahçe turundaydı.
:- Yarın, saray gezisi var.
Ceylin:- Biliyorum.
:- Benim özel arabam ile gitmeye ne dersin? Öğrenci otobüsü çekilmez şimdi. Hem baş başa oluruz.
Changbin, yanlarından geçti usulca ve kulağını onlara vererek. Hatta bir ara durup dinledi.
Ceylin:- Ama ben kızlardan ayrılamam.
:- Senin gibi özel ve güzel bir kız okul servisinde mi gidecek oraya?
Ceylin:- Bende aynı fikirdeyim ama daha ilk günlerden senin arabana binemem.
:- Özel dakikalar yaşarız.
Ceylin durdu. Kolunu çıkardı kolundan çocuğun.
Ceylin:- Özel derken?
Changbin:- Aptal kız sana asılıyor işte diye geçirdi içinden.
:- Mini bir tur olur işte. Otobüste nereyi göreceksin yolda? Ama araba öyle mi? Rahat konforlu.
Ceylin:- Ay beni düşünüyorsun demek.
Erkekler bahçeye geliyorlardı.Changbin ise koşar adım ayrıldı oradan. Kızların yanına geldi.
Changbin:- Bahar!
Kızlar, direkt ona baktılar. Changbin, gelip, Bahar'ın bileğinden tuttu ve uzaklaştırdı.
Ekin:- Ne oluyor?
Bahar:- Changbin ne yapıyorsun?
Changbin:- Gel benimle durum acil.
Min Ho ve diğerleri onlara bakıyorlardı.
Min Ho:- Ne yapıyor bu Changbin? Dedi ve bir iki adım ileri atıldı.
Hyunjin:- Bizimki hedef mi değiştirdi yoksa?
Jeongin:- O ne demek?
Hyunjin:- Bahar ve Changbin ha?
Min Ho önce Hyunjin 'e sonra da Changbin ve Bahar'a baktı.
İşin garibi bunu gören sadece erkekler değildi. Jaemin'de görmüştü.
Jaemin:- Demek onun için kabul etmedi beni.
Bahar:- Changbin, ne yapıyorsun Allah aşkına?
Changbin:- Bahar, bu çocuk niyeti bozmuş. Ceylin hakkında bir şeyler düşünüyor.
Bahar:- Nasıl şeyler?
Changbin:- Yani, nasıl anlatsam? Dedi utana sıkıla.
Bahar:- Hihhh! Changbin ne yapacağız? Dedi telaşla.
Changbin:- Ceylin benim uyarılarımı pek takmıyor.
Bahar:- Ben, uyarsam, sen erkek düşmanısın der biliyorum.
Changbin:- Hani demiştin ya Ceylin 'i takip edelim diye, öyle yapacağız. Hatta sen bana, ben sana numaramı vereyim. Bunlar buluşmaya filan kalkarlarsa, beni ararsın.
Bahar:- Bu çocuk iyi bir dayak istiyorda yapamıyorum işte. Sonuçta yabancı öğrenciyim ve hareketlerime dikkat etmem gerekiyor.
Changbin:- Sen o işi bana bırak tamam mı? Kızlara bir şey söyleme. Telaş yapmasınlar. Bu işi Ceylin kırılmadan ben halledeceğim. Onunla ilgili farklı düşünceleri olduğunu duyarsa kalbi incinebilir.
Bahar:- Tamam ver numaranı.
Birbirlerine numaralarını verdikten sonra, ayrıldılar.
Jaemin, onları görmüştü. Artık Bahar'ın Changbin ile olduğundan hiç bir şüphesi yoktu. Tabii kendince.
Anka:- Konuşmak istediğin konu neydi?
Yuta:- Ben artık sana duygularımı açmak istiyorum.
Anka huzursuz olmuştu sanki. Adım atacak gibi oldu ama Yuta omuzlarından tuttu.
Yuta:- Yanımda mutlu olmanı istiyorum, huzursuz değil. Bang Chan 'ın iftiraları yüzünden benden uzaklaşmanı istemiyorum. Bir hata yapmış olabilirim ama bir hata. Olayı büyütüp seni benden uzaklaştırmak istiyor. Onun yüzünden, benimle yemeğe çıkmak istemediğini de biliyorum. Çünkü bana güvenmiyorsun. Kendimi, masumiyetim, sana nasıl kanıtlayabilirim bilmiyorum.
Anka:- Hayır, alakası bile yok. Sen de yaptığın şeyden pişmansın ben bunu biliyorum.
Yuta:- Yani bana inanıyorsun öyle mi?
Anka:- Elbette. Kendini ispatlayacağın bir durum söz konusu değil. Hem, hem ileriki haftalarda seninle buluşup bu konuda konuşabiliriz.
Yuta gülümsedi:- Gerçekten mi?
Anka:- Bir şeyleri konuşmanın vakti geldi sanırım. Senin ve benim için.
Yuta:- Neden şimdi değil de ileriki haftalarda?
Anka:- Derslerimiz çok ağır. Üstelik biz yabancıyız ve üstesinden gelmek biraz zor oluyor benim için. Dersler biraz daha hafiflediğinde ben de kendime izin verebilirim.
Yuta sevinmişti:- Sen ne zaman istersen. Ben seni beklerim.
Anka:- Teşekkür ederim anlayışın için.
Erkekler sınıfa girdiler. Arkalarından da Changbin. Geçip sırasına oturdu.
Min Ho, Changbin 'e baktı. Han ise Min Ho 'ya. Anlamıştı kafasında onunla ilgili bazı sorular olduğunu.
Han:- Changbin, bu gün ki tavrın da neydi öyle?
Changbin:- Tavır mı?
Han:- Bahar'ı çekiştirip götürmeler filan. Neler oluyor bizden gizli?
Changbin telaşlanmıştı ve bu diğerlerinin gözünden kaçmamıştı.
Min Ho, Han'a baktı. Han'da ona. İç sesini okumuştu sanki.
Changbin:- Yok, sadece biz, yani...
O anda Bahar gelip yanına oturdu Min Ho'nun. Changbin 'e baktım. Bir an göz göze anlaştılar.
Jeongin:- Siz ne konuşuyorsunuz gözlerinizle? Bize de anlatın da bilelim.
Hyunjin, kolunu sandalye ye attı.
Hyunjin:- Yoksa siz ikiniz çıkıyor musunuz?
O anda Ceylin ve kızlar Bahar'a baktılar. Bahar ve Changbin 'de birbirine.
Bahar:- Hayır canım o da nereden çıktı.
Ceylin:- Bahar? Dedi bir anda ağzından kaçmıştı.
Changbin:- Arkadaşça konuşamaz mıyız?
Bahar:- Hem siz yanlış anladınız. Changbin benden Biyoloji sözlüsü için yardım istedi. Değil mi Changbin?
Changbin:- Evet? Bahar bu monuda çok iyi ya ondan.
Min Ho dahil kimse pek inanmamışlardı bu yalana ama eşelemediler de.
Min Ho:- Tabii. Bahar, çalıştırsın seni. O Biyoloji dersinde sınıf birincisi.
Bahar:- Ay iltifat etti ilk defa bana!
Min Ho, arkasına döndü.
Mira:- Changbin ve Bahar mı?
Hazel:- Düzeltiyorum. O soru şöyle olmalıydı. Bahar ve bir erkek mi?
Mira:- Ay doğru!
Jaemin'in ise içi içini yiyordu resmen. Sırasında oturmuş, defterini kıvırıyordu hırsından.
Jaemin:- Min Ho ile olmasını istemezken, bir de bu çocuk çıktı. Changbin ve Bahar ha! Nasıl olabilir? Nasıl? Ben onunla ilgili hayallee kurarken hemde.
Yuna yanına geldi.
Yuna:- Ne o, ne bu haller?
Jaemin:- Beni yalnız bırak.
Yuna:- Bir şeye mi kızdın sen?
Jaemin:- Beni yalnız bırak dedim.
Yuna:- Anladım. Bahar ve Min Ho değil mi? Ne yalan söyleyeyim benimde canım sıkılıyor bu duruma. Bir şey yapmalıyım.
Jaemin:- Bahar ve Min Ho değil. Changbin.
Yuna:- Ne?
Jaemin:- İkisi arasında bir şey var. Telefonlarını aldılar birbirlerinin.
Yuna:- Bak sen şu bacaksıza. Üç erkek birden. Birde benim erkeklerle işim olmaz diye ortada geziniyor. Bu kızı yola getirmek gerekiyor artık.
Jaemin:- Sacmalama Yuna. Sakın ona dokunma.
Yuna:- O benim olanlara dokunuyor ama.
Jaemin:- Senin olan bir şey yok burada anla artık.
Yuna:- Ama sen benimdin o kız gelmeden önce. Min Ho ve diğerleri de.
Jaemin:- Sen nasıl bir insansın anlamıyorum. Tamam okulun en güzel kızı sensin mutlu musun şimdi? Dedi ve kalkıp gitti.
Yuna:- Sana yapacağımı bilirim ben bacaksız.
Kulüp çalışmaları vardı bu gün. Alya, dans kulübündeydi. Hyunjin, Felix ve Min Ho 'da oradalardı.
:- Evet arkadaşlar. Bu gün arkadaşlarınızdan bir kpop şarkısında gösterecekleri performansı izleyeceğiz. Dedi dans hocası.
Hyunjin, Felix ve Min Ho, çalan müzik ile birlikte dans gösterilerine başladılar. Alya onlara bakıyordu.
:- Ne o? Etkilendin mi onlardan?
Alya:- Çok güzel ve profesyonel dans ediyorlar.
:- Hem de çok yakışıklılar değil mi?
Alya güldü:- Evet.
:- Bizim okulun gözdeleridir onlar. Hatta üçü Dans Racha diye geçerler dans kulübünde.
Alya:- Taktir edilesi bir yetenek.
:- Öyle. Hem yakışıklı olup, hem de bu derece yetenekli olmak. Örneğin Hyunjin. Hem resim yapıyor, hem dans ediyor hem de çok güzel şarkı söylüyor.
Alya:- Şarkı da mı?
:- Ne sandın? Stray Kids 'in kendilerine ait bir müzik grubu bile var.
Alya:- Bilmiyordum. Harikalar gerçekten.
Dans gösterisi bitmişti nihayet. Hyunjin, Alya'ya göz kırpıp yerine geçti nefes nefese.
:- Sana göz kırptı. Bana yapsaydı bu hareketi, çoktan bayılmıştım.
Alya:- Arkadaş olarak canım sende ilahi.
:- Evet arkadaşlar. Bir daha ki derse herkes kendine bir partner seçecek ve belirledikleri bir dans üzerine bize performans sunacaklar. Bence eğlenceli bir etkinlik olacak. Aynı zamanda not olarak da okul durumunuza yansıyacak. Hatta ne yapalım biliyor musunuz? Bunu okula gösteri olarak sunalım. Bir dans şenliği!
Alya:- Eeee benim partnerim kim olacak?
Hyunjin arkasından geldi.
Hyunjin:- Bana ne dersin?
Bir anda herkes onlara baktı. Kıskançlık dolu bakışlar. Çünkü çoğu kız buraya onun için gelmişlerdi. Ama Alya en şanslıları idi.
Alya:- Ben mi?
Hyunjin:- Evet ne var ki?
Alya:- Ama Hyunjin ben bu dans işinde henüz yeniyim pek bilgim yok.
Hyunjin:- Ben seni çalıştırırım kabul mü?
Alya:- Ama ben...
Hyunjin:- Hadi ama benim de bir dans arkadaşına ihtiyacım var. Kötü not almak istemiyorum.
Alya gülümsedi:- Peki tamam. Ama yapamazsam kızmak ta da gülmek yok.
Hyunjin:- Korkma gülmem. Dedi gülerek.
Ekin ve Jeongin 'de kitap kulübündeydi.
Jeongin gelip Ekin'in yanına oturdu. Ekin yine kitapların içinde kaybolmuştu.
Jeongin:- Merhaba!
Ekin:- Merhaba.
Jeongin:- Yine dalıp gitmişsin.
Ekin:- Burada yapılması gereken şeyi yapıyorum. Kitap okumak.
Jeongin:- Başka bir kulübe girmeyi düşündün mü hiç merak ediyorum.
Ekin:- Merakını dindireyim hemen,girdim tabii. Matematik kulübü, satranç Kulübü, bilim Kulübü, Korece Kulübü...
Jeongin:- Tamam, tamam. Dahası da var galiba.
Ekin:- Yok bu kadardı. Biz de boş değiliz beyefendi.
Jeongin:-Aldım cevabımı.Yanlış anlama hemen. Bizim müzik kulübümüzde var. Oraya da gelir misin diye sormak istemiştim ama bizim ciddi Ekin'i miz kitaplardan başka bir şey düşünmediği için, terslemeyi tercih eder.
Ekin:- Müzik kulübü mü?
Jeongin:- Evet. Hatta bir grubumuz bile var. Stray Kids. Dans edip şarkı söylüyoruz.
Ekin gülümsedi:- Siz ne kadar sürprizlerle dolusunuz?
Jeongin:- Tabii. Ne sandın.
Ekin:- Sinema davetinden sonra, şimdi de konser daveti mi bu?
Jeongin:- Nasıl anladın?
Ekin:- Konu oraya doğru gidiyorken kısa keselim dedim.
Jeongin:- Anlamana sevindim.
Ekin:- Sen galiba benim derslerden zayıf almamı istiyorsun.
Jeongin:- O da nereden çıktı?
Ekin:- Ne kadar boş iş varsa, beni davet ediyorsun.
Jeongin:- Sinema ya da konser boş iş mi?
Ekin:- Çalışkan bir öğrenci için evet boş iş.
Jeongin:- Arada bir kendine vakit ayırmanın nesi boş anlamadım. Ayrıca sinema için söz verdin unutma.
Ekin:- Sözüm söz de...
Jeongin:- De ne oluyor?
Ekin:- Yani ne bileyim işte. Üç saat film izleyeceğime üç saatte dünya bir matematik sorusu çözebilirdim.
Jeongin:- Matematik camiası üç saatlik yokluğundan yerle bir olmaz merak etme sen. Dedi gülerek.
Ekin güldü:- Sen geç dalganı.
Jeongin:- Bir daha de, ama, fakat ve benzeri sözleri duymak istemiyorum. Ayrıca yarın Saray gezisi de var unutma.
Ekin:- Ona geliyorum canım itiraz etmem.
Jeongin:- A tabi unutmuşum. Tarih değil mi?
Ekin:- Aynen. Hadi artık kitabına dön. Burası kitap kulübü. Çenemizi nasıl boşa çalıştırırız kulübü değil.
Jeongin güldü ve kitabına döndü.
Bahar ve Mira evde oturuyorlardı. Ayaklarını uzatmışlar. Lena ise mutfakta pirinç keki yapıyordu yine.
Mira:- Senin bu gün Müzik kulübün yok muydu?
Bahar:- Öğretmen gelmeyecekmiş. Senin Botanik?
Mira:- Bu gün iptal. Ben senin Tekvando kulübüne gideceğini sanıyordum. Müzik ne alaka?
Bahar:- O gıcık Min Ho yüzünden. Tekvando kulübünün başkanıymış beyefendi.
Mira:- Korktum desene?
Bahar:- Evet korktum ama ondan değil. Elimden bir kaza çıkmasından. Her an beni deli etme potansiyeline sahip.
Mira:- Aman sakin ol.
Bahar:- Çalışıyorum.
Lena elinde pirinç kekleri ile geldi.
Lena:- Kızlar, ne yaptım bakın?
Bahar ve Mira:- Pirinç keki.
Lena:- Yarın sabah Han'ın sırasına bırakacağım.
Bahar:- Bu mevzu vereğinden fazla uzamadı mı?
Mira:- Sayenizde pirinç kekinden tiksindim.
Lena:- Ama çocuk yılmadan her gün bundan koydu masama. Hem yazık, yurtta kim bilir nasıl yemekler yiyorlardır yurtta. Acaba sushi filan da mı yapsam?
Mira:- Abartma istersen.
Lena:- Ne var sanki. Yesin çocuklar.
Bahar:- İstersen bir de yaprak sar. Dedi gülerek.
Lena:- İyi fikir. Burada nereden bulabilirim acaba yaprak?
Bahar ve Mira birbirine baktılar.
Nihayet ertesi gün olmuştu. Kızlar ve erkekler hazırlanmışlardı geziye gitmek için. Herkes okulun bahçesinde toplanmıştı. Kızlar ise diğer öğrencilere nazaran daha mutlulardı.
Alya:- Yaşasın sonunda gidiyoruz!
Bahar:- Türkiye 'ye mi?
Alya:- Hayır saraya gezmeye.
Bahar:- Ne var bunda sevinecek?
Ekin güldü.
Alya:- Hanbok giyeceğiz orada inanamıyorum.
Ceylin:- Eveeeet çok güzel olacak. Hep giyinmek istemişimdir.
Erkekler biraz uzakta bekliyorlardı.
Alya:- Ben de.
Mira:- Ne yalan söyleyeyim ben de.
Ekin:- Ee nerede kaldı bu otobüs?
Ceylin:- Ben belki sevgilim ile giderim.
Bahar, Changbin 'e baktı. Changbin "hayır"dercesine başını salladı sağa sola.
Bahar:- Saçmalama. Ne işin var elin çocuğunun arabasında? Sapık mı? Salak mı? Kaza mı yapar? Delirtme beni.
Ceylin, Bahar'ın bu ani çıkışına anlam verememişti.
Ceylin:- Şaka yaptım. Ben de ilk günden baskasının arabasına binecek değilim de sen neden atarlandın şimdi?
Bahar:- Ne atarı. Araba kullanmaya filan bilmez kaza yapar. Senin için endişeleniyorum herhalde. Bir Ceylin kolay yetişmiyor değil mi?
Ceylin güldü:- Bak bu doğru.
Bahar, Changbin 'e göz kırptı. Changbin ise gülümsedi Bahar'a. Min Ho ise ikisine bakıyordu gizliden.
Min Ho:- Ne var sizin aranızda? Diye düşündü.
Herkes binbir heyecan otobüsü beklerken, otobüs hakkında kötü haber gelmişti.
:- Çocuklar, maalesef kötü bir haberim var.
Herkes öğretmenin seslendiği tarafa baktı merakla.
:- Maalesef otobüs firması ile olan anlaşmayı iptal etmek zorunda kaldık. Geziye gidiş iptal!
:- Ne yani gidemiyor muyuz şimdi?
:- Ama biz bu günü heyecanla bekledik.
Bahar güldü:- Sevgilileriyle gidecek olanlar otobüs planı ile birlikte bozuldular.
Ekin:- Bahar gülmesene. Kötü bir durum bu.
Lena:- Ya ama neden ya!
Alya:- Derslerden ara verip, bi gezi yapacaktık sanki. Şansa bakar mısınız?
Mira:- Bir de hanbok giyeceğiz diye seviniyorduk. Ama yaa!
Jeongin:- Kötü oldu bu. Kızlar, ne kadar da heyecanlılardı.
Changbin:- Ceylin Hanım'ın peşinden koşturmak zorunda kalmayacağım en azından diye düşündü.
Hyunjin:- Aynen. Biz de biraz hava alırdık fena olmazdı.
Orada ki gençelerden birinin aklına bir fikir geldi. Öğretmenin yanına gelip fikrini söyledi.
:- Olabilir aslında. Evet çocuklar, şimdi şöyle yapıyoruz. Okula özel arabası ile gelenler ve ehliyeti olup ailelerinden araba isteyecekler bu araba işini size bırakıyorum. Herkes telefonlara sarılmıştı.
Bang Chan:- Biz ne yapıyoruz?
Changbin:- Ben bizim için ablamı arayıp iki tane araba kiralatıyorum.
Seungmin:- Şunu üç mü yapsak? Dedi kızları göstererek. Galiba onlar kaldılar.
Changbin:- O iş bende.
Jeongin:- Aramızda ailesi zengin birisi olması güzel bir şey dedi gülerek.
Anka:- Eee biz ne yapacağız?
Bahar:- Herkes araba ayarlayacağına hemen bir otobüs şirketi ayarlasalar daha iyi değil mi?
Ekin:- O iş öyle hemen halledilen bi şey değil ki? Gezinin zamanından gider. Bu okula ki çoğu öğrenci zengin bir aileden. Her bir arabaya dört, beş öğrenci sığsa tamam bu iş.
Hazel:- Bizim sığacak bir arabamız yok ama.
Ceylin:- Benim biricik sevgilim var. Onunla gideriz.
Bahar:- Senin sevgilini indirir biz süreriz herhalde. Hadi beş kişi sığdık diyelim. Diğer üçümüz tavanda mı gelecek?
Ceylin:- Ben ön koltukta giderim. Sen istersen tavanda gel. Dedi ve erkek arkadaşına doğru gidiyordu ki Changbin onu çevirdi.
Changbin:- Nereye?
Bahar:- Erkek arkadaşı ile gidecekmiş hanımefendi.
Changbin:- Araba işini biz ayarladık. Gelin haydi.
Ceylin:- Gerçekten mi?
Changbin:- Min Ho ve Bang Chan arabaları almaya gittiler.
Kızlar bekliyorlardı. Bang Chan, gelip Anka'nın ve kızların önünde durdu.
Bang Chan:- Kızlar, buraya gelin.
Anka:- Senin götüreceğin başkaları vardır.
Bang Chan:- Başkalarını götürseydim, şu an arabada onlar olurdu.
Hazel, Ekin ve Alya birbirine baktılar. Anka'nın koluna girip arka kapıyı açtılar.
Hazel:- Haydi Anka, biz arkaya oturalım.
Anka:- Ama biz...
Alya:- Burada bekleyecek değiliz herhalde. Dedi ve Anka'yı iteleyerek arkaya oturdu. Ön koltuğa da Hyunjin binmişti.
Diğer kızlar, Min Ho'nun kullandığı arabayı bekliyorlardı. Nihayet gelmişti.
Ceylin:- Diğerleri nerede?
Mira:- Bang Chan 'ın kullandığı arabaya bindiler.
Changbin ve Min Ho yanlarına geldiler araba ile. Changbin önden indi ve arka kapıyı açtı.
Changbin:- Buyrun hanımlar.
Mira, Lena ve Ceylin arkaya oturdular.
Ceylin:- Eee arka doldu.
Lena:- Biraz sıkışalım.
Changbin:- Bahar, sen öne otur. Ben diğerleri ile gelirim.
Bahar, Min Ho 'ya baktı.
Bahar:- Onun kullandığı arabaya binmem ben. Şoför acemi gibi sürüyor. Hem önde ne işim var benim?
Min Ho:- Ne o beğenemediniz mi hanımefendi?
Bahar:- Beğenemedim.
Min Ho:- Kal orada o zaman. Bizim dönüşümüzü beklersin artık. Nasılsa kimse almaz seni. Dedi gülerek.
Bahar:- Aman ben de pek hevesliyim sanki birinin arabasına binmeye.
Mira:- Kavga etmeyin. Bahar, bin işte ne var?
Bahar:- Asla. Buna muhtaç olmaktansa, yürüyerek giderim daha iyi.
Lena:- Ya başladılar yine.
Changbin:- Bahar, yabancı birinin arabasına mı bineceksin?
Min Ho:- O yürüyerek gelecekmiş. Bırak yürüsün. Biraz kilo verir. Dedi ve açık olan ön kapıya uzanıp kapattı.
Bahar:- Sen kendine bak. İnip yürümesi gereken biri varsa o da sensin.
Min Ho:- Güleyim de boşa gitmesin. Ben direksiyona boşa geçmedim güzelim, arabayı kullanıyorum bir kere. Gereksiz biri değilim.
Bahar:- Yaa sorma. Gereksizkiğinin bütün dünya farkında. Oksijen israfı.
Min Ho:- Gelme zaten. En azından çok konuşan biri olmazda sessiz sedasız gideriz. Kafamız dinlenir biraz.
O anda arkaya bir araba gelip durdu. Korna çalıyordu ve bu Bahar'a idi.
Ceylin:- O arabada ki kim?
Bahar:- Jaemin!
Mira:- Jaemin'e bak sen. Sırf Bahar için araba bulmuş.
Min Ho, dikiz aynasından arkaya baktı. El frenini çekti hızla ve arabadan indi. Bahar'ın yanına geldi, hızla ön kapıyı açıp, Bahar'ı içeri iteledi. O sırada Jaemin, arabadan inmiş, Bahar'ın yanına geliyordu ki durdu arabanın yanında.
Bahar:- Ne yapıyorsun sen ya?
Min Ho:- Bin şu arabaya hemen.
Bahar:- Min Ho, dursana!
Min Ho önce Bahar'ı öne bindirdi zorla sonra da Changbin 'i arkaya Ceylin 'in yanına sokuşturdu resmen. Sonra da kapıyı örtüp, direksiyona geçti. Arabayı çalıştırdığı gibi ilerledi.
Jaemin:- Min Ho!
Ceylin:- Ya biraz çekilsene!
Changbin:- Nereye çekilebilirim acaba?
Ceylin:- Kıyafetimi kırıştırıyorsun!
Bahar:- Changbin arkaya oldu mu hiç? Hem niye itiş kakış bindirdin bizi arabaya? Birde önde ben.
Min Ho:- Sus ve otur oturduğun yerde. Bak mis gibi gidiyorsun işte.
Bahar:- Kızlar siz iyi misiniz orada?
Changbin:- Kızlar gayet iyi. Benim popom arabanın kapısından dışarı fırlayacak neredeyse.
Ceylin:- Popon o kadar büyük ki yarısı dizlerimin üzerinde.
Changbin:- Dua et hepsi değil.
Mira ve Lena gülüyorlardı.
Ceylin:- Gülmeyin sizde!
Bahar:- Bari Changbin öne geçsin.
Min Ho istifini bile bozmadı ve sürmeye devam etti.
Saray yolculuğu başlamıştı. Anka, Chan'ın arabasında idi. Direksiyon da da Bang Chan. Arada bir dikiz aynasından bakıyordu Anka'ya. Anka'da gizliden gizliden ona.
Ekin:- Bu otobüs işini gelirken hallederler değil mi?
Hyunjin:- Bilmiyorum neden sordun?
Ekin:- Bu şekilde nasıl geri dönceğiz?
Bang Chan:- Bizden rahatsız olmayın, rahat olun lütfen.
Ekin:- Rahatsızlık olur mu hiç? Sadece zahmet veriyoruz size.
Hyunjin:- Sorun yok. Chan'ın dediği gibi rahat olun.
Anka dile gelmeye karar vermişti.
Anka:- Şey, teşekkür ederiz. Bizi düşünüp arabaya aldığınız için.
Hyunjin, Bang Chan 'a baktı. Bir cevap vermesi gerekiyordu en azından "rica ederim" demek gibi.
Bang Chan:- Arkadaşlar bu günler içindir değil mi? Her ne kadar arkadaş sayılmasakta.
Anka, başını diğer tarafa çevirdi. Bu söz birazcık üzmüştü sanki kendisini.
Anka:- Senin şu yanında ki kız, o gelmiyor mu bu gün?
Bang Chan:- Hangi kız?
Anka:- Hep dibinde ya hani elin için revire geldiğinde yanında olan.
Bang Chan:- Nayeon'u diyorsun sen.
Anka:- Adı her ne ise işte dedi mırıldanarak.
Bang Chan:- Yok bu gün hasta o gelemeyecek.
Anka:- İyi bari.
Bang Chan:- Neden sordun ki şimdi onu?
Anka:- Hep dipdibe gezdiğiniz için, insan bi merak ediyor işte. Neyse. Geçmiş olsun.
Bang Chan:- İletirim. Senin ki yok bu gün?
Anka:- Kim benim ki?
Bang Chan:- Sevgili Japon arkadaşımız, Yuta.
Anka:- Bilmem görmedim. Senin kadar iç içe olmadığım için, gelmemesinin de sebebini bilmiyorum.
Ekin:- Ne yapıyor bunlar karşılıklı birbirlerini sorguya mı çekiyorlar? Diye fısıldadı.
Hazel:- Karşılıklı sorgu değil de kıskançlık gibi geldi bana.
Alya:- Anka, bildiğin sorguya çekiyor bence.
Bang Chan:- Onunla aramızda özel bir ilişki varda o yüzden biliyorum.
Alya:- Aa demek özel bir ilişki sizinkisi. Allah mutlu etsin ne diyeyim.
Hyunjin:- Ee Alya dans için ne zaman çalışmaya başlıyoruz? Dedi ortamda ki gerginliği dağıtmak için.
Alya:- Mümkünse hemen!
Hazel:- Ne dansı bu?
Hyunjin:- Dans kulübünde ödev verdiler. Biz de ikimiz partner olacağız. Ama dans türü seçemedik henüz.
Alya:- Bahar olsaydı buna Halay ya da Ankara misket diye cevap verirdi. Dedi gülerek. Buna Anka bile gülmüştü.Ve sonra Chan'ın Anka'ya bakışları yinelendi. Anka'nın da ona.
Bu arada Min Ho'nun kullandığı arabada da mini bir kaos ortamı söz konusuydu.
Ceylin:- Changbin, biraz zayıfla istersen.
Changbin:- Ne o beğenemedin mi beni?
Ceylin:- Senin yüzünden arkaya on kişi oturmuş gibi olduk. Üçü biz, yedisi sen.
Changbin:- Ay ne komik. Sen espri yapma istersen.
Mira:- Kavga etmeyin gidiyoruz işte bir şekilde.
Ceylin:- Sen rahatsın tabii. Dizlerinde oturan bir Changbin yok.
Changbin:- Onlar kilo değil bir kere kas. Bak! Dedi ve kol kaslarını gösterdi.
Ceylin:- Gördüm, gözüme sokmana gerek yok.
Bahar ise arabada sessiz sedasız gidiyordu. Şu an en çok konuşması beklenen kişi o olsa da gayet sessizdi. Kaçamak bakışlarla Min Ho 'ya baktılar. Direksiyon da, gözünde gözlükleri ile çok karizmatik görünüyordu.
Min Ho kendisine baktı.
Min Ho:- Ne o neden bakıyorsun?
Bahar:- Arabayı düzgün kullanamıyorsun da ona. Biraz güzel kullan.
Min Ho:- Bana mı dedin?
Bahar:- Oturttun beni buraya, bütün tümsekleri zıplayarak geçtik. İçim dışıma çıktı.
Min Ho:- Bilseydim, seni arkaya oturturdum. Bagaja.
Bahar:- Aman ben çok meraklıyım senin kullandığın arabanın ön koltuğunda oturmaya.
Min Ho:- Bir seyden de memnun kal!
Bahar:- Sen olunca işin içinde zor biraz.
Kavga dövüş saraya gelmişlerdi. Zar zor arabadan indi Ceylin ve Changbin. Hepsi birbirini bulmuşlardı.
:- Evet çocuk erkekler ve kızlar ve beni takip edin bakalım. Simdi Hanboklarımızı kiralamaya gideceğiz.
Mira:- İşte beklediğim o an.
Ceylin:- Arabada çektiğim çileye değecek galiba.
Ekin:- Haydi kızlar, gidelim.
Erkekler hanboklarını giyinmişlerdi. Eski Kore'den günümüze gelen bir beyefendi olmuşlardı adeta. Stray Kids 'in sekizine de birden o kadar yakışmıştı ki kıyafetleri.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başıboş Çocuklar
Fiksi PenggemarStray Kids ile bir lise hikayesidir İçinde,komedi,aşk ve arkadaşlık bulacaksınız. Bahar Çiçekleri hikayemi okudunuz mu? İşte bu hikaye Bahar Çiçekleri'nin 2021 versiyonudur. Bu hikaye okuyucularıma teşekkür etmek amacıyla yazılmıştır.