Ev. Kızların yeni evi Güney Kore idi. Alışmışlardı aslında buraya. Ama en çokta Stray Kids 'e. Sürekli macera yaşadıkları, kendilerini bir türlü yanlarından alamadıkları Stray Kids, onların bir parçası olmuşlardı. Neredeyse hayatlarının her anını onlarla yaşıyolardı. Duyguları da bu yönde şekil almaya başlamıştı.
Mira mesela. Seungmin'e karşı hislerin de daha emindi. Hazel'in Felix 'e olan hislerinde gram azalma yoktu. Han ve Lena başka türlü ilerlemeye başlamışlardı. Anka ve Bang Chan hislerini doruklarında yaşıyorlardı. Changbin ve Ceylin, hâla açılamamış olsalarda birbirine gizliden gizliden çok seviyordu birbirini. Hyunjin, Alya'ya gerçekleri söyleyecekti ama Alya'da olan gerçekleri onu engelliyordu. Jeongin, Ekin'i deli gibi kıskanıyordu. Elbette Ekin'de onu. Ve Minho. Aşkından saçmaladığı Bahar'a karşı susuyor olsa da bir şekilde davranışları onu ele veriyordu.
Ama bu kez araya ayrılık girecekti. Kavuşamadan ayrılacaktı kimisi. Ve kimisi yeni bulduğunu yeni kaybedecekti.
Kızlar okulda okçuluk çalışıyorlardı.
Kızlar, okulda okçuluk çalışıyorlardı.
Seçil Öğretmen:- Japonya elemelerine az kaldı kızlar. Çalışmaları sıklaştırmamız lazım.
Ekin:- Biz her zaman hazırız hocam.
Seçil Öğretmen gülümsedi:- Biliyorum canım.
Lena:- Hocam, buraya gelirken içimde istemsizce bir korku oluyor. Birileri bizi çalışırken görecek diye.
Ceylin:- Al benden de o kadar.
Seçil Öğretmen:- Korkmayın kızlar. Kimliğiniz gizleniyor. Okçuluk olimpiyatlarına kadar da öyle kalması sağlanacak. Bazen ben de korkmuyor değilim. İki gün önce, Finlandiyalı okçular ölümden dönmüşler maalesef.
Lena:- Anneciğim! Ben ölmek istemiyorum.
Ekin:- Şu an bizim korkacak bir durumumuz yok Lena merak etme.
Seçil Öğretmen:- Öğrenci değişim programı ile geldiğimize dair tüm belgeler hazırlandı.
Bahar:- Şahsen, sekiz kişi olarak geldiğimiz için ben olsam anlardım.
Seçil Öğretmen:- O da ayarlandı. Sizinle birlikte gelen ve bu okulda okuyormuş olarak görülen beş öğrenci daha var. Ama başka okuldalar. Onlar gönüllü seçildiler.
Mira:- Ya biz sanıp onlara zarar verirlerse?
Seçil Öğretmen:- Veremezler çünkü onlar okçu değil. Sosyal medya hesaplarınız neden temizlendi sanıyorsunuz? Hepsi sizin güvenliğiniz için. Daha neler var neler.
Mira:- Helal olsun neler düşünmüşler.
Hazel:- Hocam iyi de yakalanmıyor mu bu suçlular?
Seçil Öğretmen:- Maalesef. Çok iyi saklanıyorlar. Şu an yapacağımız tek şey kimliğimizi açık etmemek.
Bahar:- Bence iyi bir dayak istiyorlar.
Seçil Öğretmen:- Dayak yok. Kendimizi açığa çıkaracak hiç bir şey yok. Normal çalışkan bir öğrenci gibi okuldan eve, evden okula.
Ekin:- Duydun mu Bahar?
Bahar:- Duydum.
Erkekler ise yurtta oturuyorlardı. Sohbet okulda Minho ve Bahar'ın halleriydi.
Seungmin ve Hyunjin, telefondan videoyu açıp izliyorlardı. Diğerleri de. Eğlenecek yeni bir şey bulmuşlardı elbette.
Bang Chan:- Ahahahss şunların haline bakın.
Felix:- Çok komikler ya.
Bang Chan:- Bana atsana, Anka'ya atayım.
Seungmin:- Hemen gönderiyorum.
Bang Chan, videoyu Anka 'ya gönderdi.
Changbin:- Bunlar, zehirlenmeselerdi, hayatta böyle bir araya gelmezlerdi.
Minho elindeki havlu ile yüzünü silerek girdi içeri.
Minho:- Kimin hakkında konuşuyorsunuz siz?
Han:- Bahar ve senin!
Seungmin, Han'ın ağzını kapattı.
Seungmin:- Komik bir video varda ona bakıyoruz.
Minho:- Ben de bakayım dedi ve telefona doğru yaklaştı. Hyunjin hemen kaçırdı telefonu, arkasına sakladı.
Hyunjin:- Boşver öyle çokta komik değil.
Minho:- Ama hepiniz gülüyordunuz demekki komikti.
Hyunjin:- Değil değil.
Minho:- Bu kaçamak hallerin şüphe ormanlarında yolumu kaybetmeme neden oluyor ona göre.
Seungmin:- Komik değil işte.
Minho:- Verin şu telefonu.
Hyunjin, telefonu yavaşça Minho 'ya uzattı.
Hyunjin:- Seungmin çekti dedi ve hemen en arkaya saklandı.
Seungmin:- Satıcı ne olacak.
Minho, videonun üzerine tıkladı. Sonra labaratuvardan çıktıklarında ki hallerini izlemeye koyuldu. Hatta izlemek şöyle dursun, yaptığı şeylerden dolayı bir şoktan çıkıp, diğerine giriyordu.
Minho:- Bunlar, bunları ben mi yaptım?
Jeongin:- Videoda ki sen olduğuna göre, sen yaptın.
Minho:- Yok artık. Bir de seni seviyorum diye bağırmışım dedi çekik gözleri daha da açılarak.
Felix:- Yapmışsın.
Minho:- Oradan izleyeceğinize durdursaydınızya!
Felix:- Bizi yanınıza yaklaştırmadılar ki.
Han:- Merak ettiğim dışarıda, böyle iseniz, içeride neler olduğu?
Minho, birden erkeklere baktı.
Minho:- Ben hiç bir şey hatırlamıyorum. Önemli bir şey olsa hatırlardım değil mi?
Bang Chan:- Bilmem ki?
Minho:- Yok olmamıştır. Olmamıştır. Olduysa, Bahar beni bu defa sağ bırakmaz.
Diğerleri güldüler.
Minho:- Bana bakın! Bu videoyu kızlardan kimse görmeyecek ona göre.
Jeongin:- Çok geç, az önce kızlara gitti video.
Minho:- Ne demek gitti ya?
Bang Chan:- Şey. Ben Anka'ya attım.
Minho alkışladı:- Aferin size. Sizin gibi arkadaşım varken düşmana hiç ihtiyacım yok ki dedi ve odadan çıktı.
Diğerleri gülmeye başladılar.
Hyunjin:- İyi ki videoya almışız.
Minho içeri girdi geri.
Minho:- Gülmeyin!
Hepsi birden sustular ve başlarını öne eğdiler.
Kızlar da evde odalarında oturuyorlardı.
Lena:- Kızlar! Ben korkuyorum.
Ekin:- Neden?
Lena:- Şu okçuları öldürmek isteyenlerden.
Mira:- Seçil Hoca anlattıya. Çok iyi gizlendik. Sadece çenemize sahip çıkmamız gerekiyor.
Lena:- Ay ne bileyim yine de korktum işte.
Bahar:- Sen korkma ben varım. Sana zarar vermek isteyen olursa ben onları döverim.
Lena:- Canım Bahar'ım benim.
Ceylin:- Sen yine de Bahar'a çok güvenme.
Lena:- Nedenmiş o?
Ceylin:- Minho'nun üzerine oturduğunu ne çabuk unuttun?
Bahar:- Hatırlatma şunu bana. Ona haddini bildirirdim de neyse.
Hazel:- Neden bildirmedin o zaman? Yoksa?
Bahar:- Yoksa moksa yok. Getirmeyin aklınıza öyle şeyler.
Lena:- Ya neden itiraz ediyorsun ki geçen zehirlendiğiniz de gördük birbirinize nasıl kur yaptığınızı. Lena, birden ağzını kapattı. Bahar yanındaydı ve gözlerini açmış, Lena'ya baktı.
Lena:- Ben bir şey demedim dedi incecik çıkan sesi ile.
Alya:- Ama çok tatlıydınız.
Bahar:- Minho ve ben tatlı hah! Güleyim de boşa gitmesin.
Anka'nın telefonuna mesaj geldi.
Anka:- Chan'dan mesaj geldi.
Mira:- Yine odadan mı çıkacağız?
Lena:- Benim uykum geliyor ya! Çok konuşuyorsunuz.
Anka:- Yok yok. Bi video atmış dedi ve açtı. Kızlar bu, Bahar ve Minho!
Bahar:- Hani! Dedi ve ayaklandı.
Anka:- Gel bak siz.
Bahar, Minho ve kendisini izliyordu. Tıpkı Minho gibi, gözleri açılmıştı onunda. Bahar ile beraber kızlarda izliyorlardı.
Hazel:- Ahaha bak siz bu haldeydiniz işte dedi ve ağzını kapattı.
Lena:- Sus bence.
Hazel:- Bence de.
Kızlar, gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. Bahar ise telefonun ekranına bakakalmıştı. Hatta donmuştu.
Video bitmişti ve Bahar, kıpırdamıyordu. Anka, elinden telefonu aldı. Eli de öylece kalmıştı.
Mira:- Bahar, iyi misin? Diye sordu omuzuna dokunarak.
Ekin:- Şoka girdi galiba.
Anka:- Bahar! Keşke izletmeseydik.
Bahar, birden yavaş yavaş devrildi dikildiği yerden yatağın üzerine.
Ceylin:- Kahrından öldü galiba.
Ertesi gün olmuştu.
Okula geliyorlardı. Bahçeden girdiler. Bahar, eli ile yüzünü kapatıyordu.
Ekin:- Saçmalama Bahar, gizlenecek ne var? İndir şu elini.
Bahar:- Ne mi var? Videoyu izlediniz siz de.
Hazel:- Saçmalama. Zehirlendiğiniz için oldu.
Mira:- Hem dua et ki size bir şey olmadı.
Bahar:- Bütün okula rezil oldum ya!
Karşıdan Minho ve erkekler geliyordu.
Minho:- Hihhhh Bahar!
Bahar:- Minho!
Minho, erkeklerin arkasına geçti. Bahar, Minho'ya bakıyordu.
Lena:- Bahar'ı tutun!
Mira ve Anka, Bahar'ın koluna girdiler.
Ekin:- Bana bak Bahar! Seçil hocanın dediklerini unutma.
Bahar:- Unuttum bile.
Ekin:- Bahar diyorum bak. Uslu duracaksın.
Minho:- Bu sefer beni çiğ çiğ yer bu kız.
Bahar, birden fırladı kızların kolundan ok gibi. Minho 'nun üzerine.
Minho:- Geliyor, ben kaçtım dedi ve koştu.
Bahar:- Gel buraya Minho!
Minho:- Hayatta gelmem.
Bahar:- Gel sen gel!
Jeongin:- Galiba bunu her gün yaşamak zorundayız.
Kızlar, güldüler.
Hazel:- Herhalde biz ne zaman Kore'den gidersek bu kovalamaca da o zaman son bulacak.
Seungmin:- Umarım, hiç bir zaman gitmezsiniz.
Mira, Seungmin 'e baktı.
Bang Chan:- Anka, ders başlayana kadar biraz dolaşalım mı?
Minho önde, Bahar arkada kovalaşıyorlardı.
Bahar:- Gel buraya çabuk gel!
Minho:- Yaa geleyim de parçala beni değil mi?
Bahar:- Evet nereden bildin!
Bahar, öyle bir koşuyordu ki Minho 'nun peşinden birden önünü görmedi ve okulun müdürüne çarptı.
:- Bahar! Ne bu koşturmaca?
Minho ileride kendisine gülüyordu. Müdüre hanım dönüp Minho 'ya baktı.
:- Minho! Gel buraya.
Minho koşarak geli yanlarına geldi.
Minho:- Buyrun hocam!
:- Siz yine kavga mı ediyorsunuz?
Bir an Bahar'ın aklından Seçil Öğretmen 'in dedikleri geçti. Kızların başını belaya sokmamaları gerektiği ve kendilerini gizli tutmalarını istediği o an.
Bahar:- Yok hocam biz, biz şey yapıyorduk.
:- Ne?
Bahar:- Şakalaşıyorduk.
Minho:- Hıı evet.
Bahar:- Hem ben Minho 'ya nasıl kıyayım hocam, şu tatlılığa bakar mısınız?
Minho:- Ben mi?
Bahar, Minho 'nun başını okşadı gülümseyerek.
Bahar:- Tabii. Şu çekik gözler, şu saçlar, şu boy pos. Bal resmen bal. Aııyy ağzıma acı bir tat geldi.
Minho ve müdüre hanım, Bahar'a bakıyorlardı.
Minho, elini Bahar'ın alnına koydu.
Minho:- Ateşin filan mı var senin?
Bahar:- Yok diye çemkirdi Minho 'ya.
:- Bunu içten söylediğini farz ediyorum.
Bahar:- Edin hocam edin.
:- İyi o zaman.
Müdüre hanım ayrıldı yanlarından.
Minho:- Sen iyi misin? Az önce saçlarımı okşadın.
Bahar, ellerini silkeledi.
Bahar:- Bana bak. Benden uzak duracaksın ona göre. Senin yüzünden başımı belaya sokamam.
Minho:- Haa durum anlaşıldı şimdi.
Bahar:- Minho bak zaten olanlardan dolayı sinirlerim tepemde ve tepemde ki o sinirleri yerinde tutmam gerekiyor, bir de benimle uğraşıp yenilerini ekleme dedi ve gitti.
Minho:- Bi an ne oluyor dedim. Senden insan olmanı bekleyen de kabahat zaten diye bağırdı arkasından.
Bang Chan ve Anka bahçe de yürüyorlardı.
Anka:- Bu sene kar gecikti değil mi?
Bang Chan:- Öyle oldu.
Anka:- Biz de Ankara'nın ayazı meşhurdur ama şu an Kore'de bayağı soğukmuş.
Bang Chan:- Üşüdün mü?
Anka:- Biraz.
Bang Chan, Anka'nın ellerini tuttu ve kendi avucunun içine aldı.
Bang Chan:- Isındın mı?
Anka utanmıştı.
Bang Chan:- İstersen sarılırım.
Anka:- Yok yok ısındı ellerim.
Bang Chan güldü:- Utandığına göre ısındın. Ben, seni görmediğim gün, özleminden ölecekmiş gibi hissediyorum. Nasıl böyle oldum bilmiyorum ama mutlu olduğumu hissediyorum. Böyle sanki damarlarımdan kan yerine sen geziyorsun sanki.
Anka güldü:- Betimlemelerin harika.
Bang Chan:- Anka, bu betimleme değil. Ben seni çok seviyorum. Bir şey olacakta ayrılacağız diye çok korkuyorum.
Anka, usulca çekti elini.
Anka:- İki sene sonra zaten ayrılacağız.
Bang Chan:- Düşünmek bile istemiyorum. O ihtimali kafamdan kaldırdım ben.
Anka:- Kabul etmesen de bu gerçek var.
Bang Chan:- Yine de...
Anka:- Yine de zamanımız var. Güzel anılar biriktirmek için.
Bang Chan:- Ben, gitsen bile senden asla vaz geçmeyeceğim. Gerekirse Türkiye 'ye yerleşirim ama seni bırakmam.
Anka gülümsedi:- Yapar mısın gerçekten?
Bang Chan:- Bunu bana mı soruyorsun?
Anka güldü:- Yaparsın. Lütfen yap.
Ders zili çalmıştı. Herkes içeri girdi. Hazel, Taemin'e kimya çalıştırıyordu yine. Ama bu sefer Taeyong 'un gözü kitapta değil, Hazel'de idi. Felix, sınıfa girdi ve onlara baktı. Sinirlendiği her halinden belli oluyordu. Sinirlenmekten daha fazlası. Kıskançlık.
Yerine geçip oturdu Felix. Ama gözleri hâla onlardaydı. Hiç ayırmadan bakıyordu. Han yanına geldi ve oturdu.
Han:- Felix, iyi misin?
Felix:- Değilim. İyi olmayı da düşünmüyorum.
Han:- Hakkın var dedi Taeyong ve Hazel'e bakarak.
Felix:- Ben bu çocuğu döverim bak demedi deme.
Han:- Saçmalama. Hazel'in gözünden daha da düşmek istemiyorsan, kendine hakim ol.
Felix:- Hazel'in gözünde miyim de düşeyim? Kız bana hislerinden bahsettiğinde onun hislerini görmezden geldim. Şimdi o mu beni görecek?
Han:- Yine de sakin kalmaya çalış.
Felix:- Yapamıyorum. Baksana Hazel'in içine düşecek.
Han:- Belki hisleri hâla aynıdır?
Felix:- Bana Taeyong 'dan hoşlandığını söyledi. Hangi hisler?
Hazel başını kaldırdı o an. Kendisine bakan Felix 'i gördü.
Hazel:- Neden bakıyor ki bana? Diye geçirdi içinden. Taeyong ise birbirine bakan Felix ve Hazel'e baktı. Bakışları her şeyi anlatır cinstendi.
Taeyong:- Anlıyorum dedi birden.
Hazel, Taeyong 'a döndü:- Neyi?
Taeyong, kitaba bir şeyler yazdı. Hazel okuyordu.
Taeyong "Sen Felix'e aşıksın" yazmıştı.
Hazel:- Ne, yok yok öyle bir şey.
Taeyong:- Hazel, ona bakışlarını görüyorum.
Hazel:- Yok dedim Taeyong dedi ve ayağa kalktı bir hışımla. Felix bir terslik olduğunu düşündü. Han'a baktı ve hemen Hazel'in yanına geldi.
Felix:- Ne oluyor? Seni rahatsız mı ediyor?
Hazel:- Hayır. Ders çalışıyoruz görmüyor musun?
Felix, Taeyong 'a baktı.
Felix:- Ne yaptın ona söyle çabuk.
Hazel:- Sana ders çalışıyoruz diyorum duymuyor musun? Rahat bırakır mısın bizi?
Felix, geri geri adımlar attı. Sonra geçip yerine oturdu.
Hazel sinirlenmişti. Sırasından çıktı ve ilerledi. Sınıftan çıktı ve koridor duvarına yaslandı. Gözünün önünde sadece Felix 'in biz sadece arkadaşız dediği o an geçiyordu.
Hazel:- Hem, arkadaşız diyo hem... Dedi ve sustu.
Kızlar, koridorda sınıfa geliyorlardı.
Mira:- İki saat şu Minho 'yu kovalamasaydın biz de bahçede ağaç kılığında seni beklemezdik.
Bahar:- Bu Minho çok oldu. Çok oldu! Benim bunu bir yerde sıkıştırıp dövmem lazım.
Ekin:- Saçmalama.
Bahar:- Ne saçmalama ne? Eve girdiklerinde bana dokundu. Sonra o zehirlendiğimiz de benimle ilgili saçmalaması. Bak ben, Minho ile ilgili bir şey daha yaşarsam, kendimi tutamam. Kendimi tutamazsam, onu tutarım, gebertirim.
Lena, karşısında duvara yaslanmış üzüntü ve düşünceler arasında boğulan Hazel'i gördü.
Lena:- Kızlar, Hazel orada.
Alya:- Ne olmuş ki? Hadi yanına gidelim.
Kızlar, koşar adım Hazel'in yanına geldiler.
Ceylin:- Hazel, iyi misin?
Hazel:- Değilim. Galiba değilim kızlar.
Bahar:- Biri bi şey mi dedi yoksa? İstersen çenesini dağıtayım.
Ekin, göz devirdi Bahar'a.
Lena, saçını okşadı Hazel 'in.
Lena:- Ne olmuş benim bal arkadaşıma. Kim üzmüş?
Bahar:- Üzeni üzerim!
Ekin:- Bahar!
Hazel:- Ya, ya ben kaçtıkça ondan, vicdan azabı gibi peşimde. Taeyong 'a ders çalıştırıyorum yanıma geliyor. Temizlik yaparken yanıma geliyor. Ya ben anlamıyorum.
Ceylin:- Anlaşıldı. Anlaşıldı da bu böyle ne zamana kadar devam edecek?
Hazel:- Taeyong 'dan hoşlandığımı bile söyledim. Söyledim alakam yok çocuk ile ama ben söyledim. Uzak dursun benden diye.
Bahar:- Belki, seni sevdiğini anlamıştır. Belki seviyordur seni.
Mira:- Bunu sen mi söylüyorsun?
Bahar:- Yani bilmiyorum ama pişman olmuştur belki sana söylediği şeyden. Şunu bana söylettiniz ya. Senin üzülmene dayanamam o nedenle söyledim.
Hazel:- Bana hisleri varsa bile olmaz bu iş.
Lena:- İyi de neden?
Hazel:- Seni sadece arkadaşım olarak görüyorum dedikten sonrası yok benim için. Benim ne kadar üzüldüğümü biliyor mu ki?
Ekin:- Belki yeni fark etmiştir. Hislerini, düşüncelerini. Hepimiz bir şeyleri geç fark ediyoruz unutma bunu.
Hazel, durdu. Kızlar her zaman ki gibi iyi gelmişti ona. Dolu dolu olmuş gözlerini ve göz ucunda akmak için bekleyen yaşları sildi.
Hazel:- Afedersiniz kızlar. Sizi de endişelendirdim. Saçma bir duygu patlamasıydı o kadar. Neyse, sınıfa geçelim bence.
Ekin:- Hadi gidelim.
Kızlar, sınıfa girdiler. Herkes geçip yerine oturdu.
Ders vaktiydi. Herkes tahtaya odaklanmıştı. Felix ise Hazel'e. Pişmandı. O gün Hazel'e söylediği "ben seni arkadaş olarak görüyorum" cümlesinin pişmanlığı vardı. Ama hiç bir art niyeti yoktu söylerken. O an Hazel'in farkında değildi. Gözü sonradan açılmıştı ama her şey için geç kalmıştı.
Seungmin, fotoğraf kulübünde idi. Çekimler için hazırlık yapıyordu. Bu gün okuldan sonra çekim yapacaktı. Hem de Mira ile. Aslında heyecanlıydı. Fazlasıyla heyecanlı. Mira'nın yanında olması, onunla ilgilenmesi hoşuna gidiyordu her aşık gibi.
Hyun, içeri girdi.
Hyun:- Hazırlanmışsın.
Seungmin:- Evet. Ön hazırlık her zaman iyidir diyen sizdiniz.
Hyun:- Hemen konuya gireceğim. Uzatmaya gerek yok.
Seungmin:- Konu Mira mı?
Hyun:- Mira'ya karşı ne hissediyorsun?
Seungmin:- O benim arkadaşım.
Hyun:- Sen bunu Mira'ya söyle. Ona bakışlarını gördüm.
Seungmin:- Yanlış görmüşsünüz.
Hyun, bir kaç adım ilerledi. Bir perdenin önünde durdu.
Hyun:- Mira, bana geçmişten gönderildi. Bana bir hediye, teselli, yeni bir şans olarak verildi.
Seungmin:- Ne demek istediğinizi anlamadım.
Hyun, perdeyi iki yana doğru açtı. Ortada bir tablo vardı ve tablo da ki kişi Mira idi ve Hyun, Mira'ya sarılıyordu belinden. Mira'nın üzerinde beyaz bir elbise ve etekleri uçuşuyordu. Kıvırcık saçları rüzgarda savrulmuş, Hyun ise yanağına yanağını dayamıştı.
Seungmin:- Ama bu siz!
Hyun:- Biz çok önceden beri birbirimizi seviyoruz. O benim her şeyim. Seni düzgünce uyarıyorum. Mira'dan uzak dur ve ona her ne hissediyorsan unutmaya çalış. O benim. O benim her şeyim.
Seungmin, elinde ki fotoğraf makinesini yavaşça masanın üzerine bıraktı. Neye uğradığını şaşırmıştı. Yok demişti çünkü Mira. Hyun ile aramızda bir şey yok demişti. Seungmin, tekrar baktı dönüp o tabloya. Sonra çıktı odadan hızla. Garip duygular içerisindeydi. Mira, kendisine yalan söyleyecek bir kız değildi. Ona kızsa mı yoksa gördüğü şeye inansa mı bilemiyordu.
Bahçeye çıktı. Soğukta. Üzerinde mont yoktu ama soğuk işlemiyordu sanki o an ona.
Seungmin:- İnanmak istemiyorum. Mira, bana yalan söylemez. Peki o fotoğraf. O fotoğraf neydi o zaman? Yanak yanağa hem de.
Dahyun bahçeye çıkmıştı. Seungmin 'i gördü. Yanına geldi.
Dahyun:- Seungmin!
Seungmin, Dahyun'a döndü.
Dahyun:- Bi sorun mu var?
Seungmin:- Yok. Sorun yok. Sorunun kendisi ben olduğum için, benden başka hiç bir sorun yok.
Dahyun, omuzuna elini koydu Seungmin 'in.
Dahyun:- Anlatmak ister misin?
Seungmin:- Ben anlamadım ki sana anlatayım.
Dahyun:- Ama ben seni anladım biliyor musun? Sen, Mira'ya karşı boş değilsin.
Seungmin, Dahyun'a baktı. Bunu ona söylemeli miydi? Yoksa içinde mi kalmalıydı bilmiyordu.
Dahyun:- Ben ve Mira. İkimiz de çok farklı iki karakteriz. Bir süredir neden ayrıldığımızı düşünürken, kendimi de gözden geçirdim. Sonra senin Mira'ya olan bakışlarını gördüm. Dedim ki Seungmin'in kalbini anlayabilen tek kız Mira. Ben seni anlayamadım. Senin hislerini hissedemedim. Ama Mira öyle değil. O senin gibi. O, farklı.
Seungmin:- Bunu neden söylüyorsun ki şimdi?
Dahyun:- Birincisi ben değiştim. Seni anlayabiliyorum. İkincisi, eğer tekrar denemek istersen yani istediğin zaman ben...
Seungmin:- Az önce dediğin gibi. Ben Mira'ya karşı boş değilim.
Dahyun:- Anladım. Ben, seni bekleyeceğim.
Seungmin:- Bekleme Dahyun. Bekleme dedi ve Dahyun'un yanından ayrılıyordu ki birden biraz uzağında Mira'yı gördü. O da kendisine bakıyordu.
Seungmin, hızla Mira'nın yanına geldi. Mira, üzülmüştü fakat belli etmemeye çalışıyordu.
Seungmin:- Mira!
Mira:- Şeyy. Ben seni arıyordum. Şu fotoğraf şeysi için.
Mira, duygularını saklamaya çalışıyor fakat elleri ve dili birbirine dolanmıştı.
Seungmin:- Modellik için mi?
Mira:- Bbb ben, evet. Şey diyecektim. Kız arkadaşın, bence model olarak onu kullan. Kızar sana gücenir.
Seungmin:- Mira sen ne diyorsun?
Mira:- Ayıp olur diyorum. Dahyun 'a. Hem o da çok güzel bir kız. Yani bir erkek için sevdiğinden başka hiç bir kadın güzel değildir değil mi?
Seungmin:- Sana bir şey soracağım.
Mira:- Seni dinliyorum.
Seungmin:- Bana yalan mı söyledin?
Mira:- Ne konu da?
Seungmin:- Hyun ve sen. Siz çıkıyorsunuz ve sen bana aranızda bir şey olmadığını söyledin.
Mira:- Ne? Yok öyle bir şey. Yalan değil. Aramızda doğru düzgün hiç bir şey yok.
Seungmin:- Bana hâla yalan söylüyorsun dedi sesi yükselerek. Kıskançlığının vermiş olduğu bir etkiydi bu.
Mira:- Sana onunla aramda bir şey yok dedim. Neden yalan söylediğini söylüyorsun ısrarla?
Seungmin:- Gel o zaman. Dedi ve Mira'nın elinden tutup fotoğraf kulübünün olduğu yere götürdü.
Mira:- Nereye götürüyorsun beni?
Seungmin:- Gel de kendi gözlerinle gör.
Seungmin, elinden tuttuğu Mira'yı çekiştirerek getirdi. O meşhur perdenin olduğu yere geldiler.
Seungmin:- Hala aranızda bir şey olmadığını mı söylüyorsun?
Mira:- Evet dedim ya!
Seungmin:- Bekle o zaman.
Seungmin, perdenin yanına gitti ve hızla araladı.
Mira'nın gözleri yerinden çıkarcasına açılmıştı. Çünkü fotoğraftaki kişi kendisiydi. Değildi ama kendisiydi aynı zamanda.
Seungmin:- Şimdi söyle.
Mira:- Ama ama bu benim!
Seungmin:- Bana neden yalan söyledin? Buna ne gerek vardı?
Mira:- Seungmin sana yalan söylemedim. Aramızda bir şey yok.
Seungmin:- O zaman bu ne?
Mira:- Bilmiyorum.
Seungmin:- Bilmiyorum. Bu ne kadar mantıklı bir cevap böyle dedi sinirden gülerek.
Mira:- Bak şimdi. Hyun ile aramda arkadaşlık da dahil hiç bir şey yok. Ayrıca ben onunla böyle bir fotoğraf çekinmedim. Ama bu bu kim?
Seungmin:- Ne demek bu?
Mira:- Ben Hyun ile böyle bir fotoğraf çekinecek kadar doğru düzgün bir araya bile gelmedim. Bu fotomontaj filan olmalı.
Seungmin:- Fotomontaj değil. Orjinal bir fotoğraf.
Mira, fotoğrafa yaklaştı. Dikkatlice baktı. Anlamaya çalışıyordu fakat aklına hiç bir ihtimal gelmiyordu.
Seungmin:- Ne yani bu sen değil misin?
Mira:- Ben değilim. Senin çektiğin fotoğraftan başka fotoğraf yok ben de. Bu olsa olsa bana çok benzeyen birisi.
Seungmin:- İyi de kim ki bu?
Mira:- Nasıl bir şeyin içine düştüm ben?
Seungmin:- Mira, bu durum beni tedirgin etti. Bu adamdan uzak duracaksın tamam mı? Bir şey olursa beni ara. Ben hemen gelirim.
Mira:- Tamam. Tamam ama kormam gereken bir durum mu?
Seungmin, Mira'nın endişeli halini rahatlatmak istedi.
Seungmin:- Hayır hayır korkma. Sadece bu neyin nesi onunla konuşacağım ben. Hyun sorunlu biri değil. Tamam mı için rahat olsun.
Mira, başını salladı.
Mira:- Teşekkür ederim. Yanımda olduğunu bilmek rahatlattı beni.
Seungmin:- Ben her zaman senin yanındayım. Bu arada bir şey daha söylemem gerek sana.
Mira, Seungmin 'e baktı.
Seungmin:- Dahyun ve ben çıkmıyoruz. O defter açılmamak üzere kapandı.
Mira:- Benim yüzümden mi?
Seungmin:- Hayır. Senin sayende aydınlandım diyelim dedi gülümseyerek.
Seungmin ve Mira olayı farklı bir yönde ilerlemeye başlamıştı. En azından bu tedirgin edici olaydan sonra, Mira Seungmin'den güzel şeyler duymuştu.
Sınıfta ise ortalık karışmak üzereydi. Jaemin ve Minho olayları baş gösterecekti yine. Zaten hiç durmak bilmiyordu.
Erkekler, sıralarında oturmuşlar muhabbet ediyorlardı.
Bang Chan:- İki sene sonra Kore'den giderlerse, daha doğrusu Anka giderse ne yaparım ben?
Minho:- Cidden öyle bir şey var değil mi?
Han:- Biz de gideriz.
Jeongin:- Gerçekçi olalım. Kore'den ayrılamayız.
Han:- Bana ne ben giderim.
Felix:- Zaten Hazel benim yüzüme bakmadığı için, çok bir şey değişmez. Yine özlem duyarım. Böyle yanımda özlüyorum, öyle uzakta da özlerim.
Minho:- Al benden de o kadar. Yine senin bir ihtimalin var benim o da yok.
Changbin:- Neden öyle diyorsun ki? Belli olmaz bu işler. Bir bakmışsın, Bahar'da sana aşık olmuş.
Minho:- Anca rüyam da. Ya da gaz filan solumamız lazım dedi gülerek.
Changbin:- Hatırlatma hâla gülesim geliyor.
Hyunjin:- Alya ile bir konuşsam, belki iki sene sonra o da beni severek gider buradan.
Jeongin:- Neden hala konuşmuyorsun ki?
Hyunjin:- Yediğim halttan dolayı. Ona açılacağım ama korkuyorum. İddiaya girdiğimi öğrendiğinde vereceği tepkiden korkuyorum.
Han:- Bence elini çabuk tut ve açıl. Bakarsın kalbi yumuşar da affeder seni.
Hyunjin gülümsedi:- Hakkın var. Ben onun için güzel bir sürpriz hazırlayayım. Ne dersiniz?
Felix:- Çok güzel olur.
Jaemin, yine sınıfa geldi. Gözleri Bahar'ı arıyordu.
Changbin:- Bu yine neden geldi şimdi?
Minho:- Derdi belli değil mi?
Bang Chan:- Sakin olun.
Minho yanına gitti Jaemin'in. Sınıfa gelmesi, özellikle Bahar için gelmesi onun tarafından hoş karşılanmamıştı.
Minho:- Senin canın dayak istiyor bence. Onun için gelmişsindir sen.
Jaemin:- Canımın istediğini sen veremezsin.
Minho, Jaemin 'in yakasından tutup duvara yasladı.
Minho:- Laflarına dikkat et.
Jeongin tuttu Minho 'yu. Arkasından, Hyunjin tuttu onu.
Hyunjin:- Sakin ol Minho.
Minho:- Bu buradayken olamam.
Jaemin, boğazını tutuyordu. Minho boğazını fena sıkmıştı çünkü.
Jaemin:- O benim. Sen olsanda olmasanda o kız benim.
Han:- Sen kendi sınıfına gitsene!
Jaemin:- Gitmiyorum çıkarsanıza!
Minho, kurtuldu ellerinden Hyunjin ve Jeongin 'in. Tekrar tuttu Jaemin 'i.
Minho:- Ondan uzak duracaksın. Anla artık bunu dedi ve sınıftan dışarı attı Jaemin 'i.
O anda Bahar ve Alya gözüktüler.
Bahar:- Anam kavga var! Koş Alya.
Alya:- Sen dur lütfen.
Bahar:- Duramam, bayılırım bilirsin.
Alya:- Bahar, bunlar seninkiler dedi oraya bakarak.
Bahar:- Benimkiler kim? Jaemin 'in üzerine atlayan Minho 'muydu?
Alya:- Koş koş!
Bahar ve Alya oraya geldiler. Jaemin 'in arkadaşları da hemen belirdiler orada. Stray Kids 'de tamamlandı.
Minho, Jaemin 'in üzerine oturmuş yumruk atıyordu.
Jaemin:- Bahar'ı seviyorum ve sen ne yaparsan yap onu seveceğim.
Minho:- Sevemezsin anladın mı? Sen ona layık biri değilsin. O kızı sana yar etmem.
Jaemin:- Sana ne benim aşkımdan?
Jaemin, üzerinden attı Minho'yu. Ona bir yumruk vurdu. Minho sendelemişti. O da Jaemin'e yumruk attı.
Minho:- Tertemiz kalbi var onun. Senin kirletmene izin verir miyim ben!
Bahar, araya girdi. Ayırdı onları.
Bahar:- Durun! Siz ne yapıyorsunuz?
Jaemin ve Minho ona baktılar. Nefes nefese kalmışlardı.
Bahar:- Şu halinize bakın!
Jaemin:- Tarafını seç artık.
Bahar:- Ne tarafından bahsediyorsun?
Jaemin:- Senin yanında olman gereken kişiden bahsediyorum.
Minho, yürüdü Jaemin 'in üzerine ama Jeongin tuttu onu. Kızlar, geldiler o an.
Bahar:- Beni düşürdüğünüz hâle bakın ya. Normal mi yani yaptığınız şu şey. Bir de taraf diyorsun. Ne tarafı? Kavga mı edeyim taraf seçip.
Jaemin, yanına geldi Bahar 'ın. Gözlerine baktı.
Jaemin:- Ona düşmanlık yapmak için yanımda ol demiyorum. Anla artık. Seni seviyorum!
Bahar olduğu yerde kalmıştı. Minho 'da. Bahar'a baktı. Vereceği cevabı duymak için baktı. Bahar'ın ise vicdanı harekete geçmişti sanki. Çünkü Jaemin 'in yüzü yara bere içindeydi ve bunun sorumlusu kendisiydi.
Bahar, Minho 'ya bakma gereği duydu birden. Neden bilmiyordu gözlerine baktı. Bir an kendisine yaptıklarını hatırladı. Başından aşağı su dökmesi, çelme takması, söyledikleri ve olan onca kötü şey. Minho ise şu an Bahar'ın bunları düşündüğünden adı gibi emindi. Jaemin, onca şeyden sonra hâla onu seviyordu. Ama Minho, onu her seferinde küçük düşürüyordu. Sonra Jaemin 'e döndü Bahar. Yutkundu.
Bahar:- Hadi, revire gidelim!
Minho kalakalmıştı. Başından kaynar sular döküldü o an sanki. Bahar, Jaemin 'in koluna girmiş onu revire götürüyordu. Oysa Minho onu sevdiği için yapmıştı bunu. Arkadaşları ona bakıyorlardı. Şaşkınlığı, hayal kırıklığı yüzüne yansıyordu. Başında ki kalabalık dağılmıştı.
Hazel:- Ama nasıl?
Ekin:- Galiba, Bahar tercihini yaptı.
Ceylin:- Hak vermedim değil. Hadi gidelim sınıfa.
Minho:- Beni Jaemin 'e tercih eden Bahar, değil miydi?
Bang Chan:- Belki de onu seviyordu.
Changbin:- Belki de. Bahar'a da hak vermelisin. Sen Bahar'a, neyse boşver.
Minho:- Ben, bu gün Bahar'ı tamamen kaybettim.
Hyunjin:- Biz de revire gidelim mi?
Minho:- Yüzümü yıkasam yeterli.
Han:- Gel gidelim beraber.
Minho ve Han, lavaboya geldiler. Tam içeri gireceklerdi ki Minho durdu.
Minho:- Revire gidelim.
Han:- Minho...
Minho:- Gidelim.
Minho içinde kalanları bitirmek istiyordu bu gün. Biteceğini umuyordu. Onları birlikte görmekten canı çıkarcasına acıyacağını bilse de gitmek istiyordu.
Han:- Peki.
Revire geldiler. Bahar, Jaemin 'in yanındaydı. Han ve Minho geldiler. Kapıda durdular.
Han:- Dayanabilecek misin?
Minho:- Hayır. Ama duymam lazım.
Jaemin:- Hemşire yok sanırım.
Bahar:- Gelir birazdan.
Jaemin:- Bahar, ben sana başta Minho 'ya düşman olmak için yaklaştım evet ama...
Bahar:- Biliyorum.
Jaemin:- Bahar, ben seni seviyorum.
Bahar, Jaemin 'in karşısında durdu.
Bahar:- Biliyor musun? Galiba kendi kendimle imtihan oluyorum.
Jaemin:- Ne?
Bahar:- Bunu bana Türkiye 'de biri söyleseydi, ağzını burnunu kırmıştım. Ama burası benim ülkem değil. İlk defa beni sevdiğini söyleyen birine karşı kendimi sabırla tutuyorum.
Jaemin gülümsedi:- İstersen vur. Acımaz. Reddedilmek kadar acıtmaz.
Bahar:- Vuramam. Yapamam. Beni seven sana, bunu yapamam.
Minho, duvara yaslandı. Başını dayadı.
Han:- İstersen gidelim.
Minho başını salladı sağa sola.
Bahar:- Yapamam Jaemin.
Minho, sonda gelecek kelimeden korkuyordu. Çok korkuyordu hem de. Elinden kaçırdığı sevgilinin başkasına gitmesinden korkuyordu.
Bahar:- Sana vuramam. Türkiye 'de ki Bahar ile bu Bahar arasında dağlar kadar fark var artık. Kendisini sevenlere tekme tokat girmiyor artık. Bu Bahar, birini sevmeyi öğreniyor galiba.
Jaemin:- Kim o?
Bahar durdu. Aklından geçen ilk kişiyi, kalbi söyleyecekken, susturdu kendini.
Jaemin, Bahar'a baktı. Cevap bekliyordu ondan.
Bahar:- Seninle çıkarım!
Jaemin:- Ne?
Bahar:- Sevgili olalım.
Son cümle. Minho 'yu yıkmak için yetmişti. Dayandığı duvar bile kendisini tutmuyordu sanki. Han ona baktı. O dışarıdan buz gibi yıkılmaz görünen Minho, ağaç misali devrilmişti sanki.
Han:- Minho! Hadi gidelim.
Minho:- Tamam, gidelim. Bu, bana yetti dedi ve Han ile birlikte gittiler.
Bahar ve Jaemin, konuşmaya devam ediyorlardı.
Jaemin gülümsedi:- Nasıl yani benimle çıkmak mi istiyorsun?
Bahar:- Beni bu halimle kabul edecek misin?
Jaemin:- Hangi halinle? Anlamıyorum demek istediğini.
Bahar:- Kalbimde biri ile. Üç kişilik bir ilişki kabul edebilir misin?
Jaemin:- Ama sevgili olalım dedin?
Bahar:- Tamam işte. Eğer beni başkasını severken kabul edersen çıkalım. Ayrıca, Minho'ya sataşmayı da bırakacaksın.
Jaemin:- Bahar ben...
Bahar:- Beni sevdiğini söylüyordun. Benim de sevdiğim var.
Jaemin:- Sırf Minho 'ya zarar vermeyeyim diye mi benimle çıkacaksın?
Bahar:- Evet neden şaşırdın? Dedim ya sana. Üç kişilik bir ilişki kabul edersen çıkarım seninle. Ama şartım Minho 'ya bir daha sataşmayacaksın.
Jaemin:- Peki ya ben?
Bahar:- Beni affet olur mu? Ben sana karşı bir şey hissetmiyorum. Bunu kabul et artık.
Jaemin, büyük hayal kırıklığına uğramıştı. Üstelik Bahar'ın kalbinde de biri vardı. Bu bilgi bile canını yakmaya yetmişti.
Jaemin:- Minho için, sevmediğin birine katlanmak ağır gelmeyecek mi sana?
Bahar:- Bırakta ağırlığını tartmak bana kalsın.
Jaemin:- Üçüncü kişi o değil mi? Minho.
Bahar:- O değil desem bana inanacak mısın?
Jaemin:- İnanmayacağım. Sen Minho 'yu seviyorsun.
Bahar:- Sen, burada hemşireyi bekle olur mu.
Jaemin:- Bahar, o mu?
Bahar:- Yapma bunu kendine. Unut beni. Bizden olmaz zaten. Benden kimse ile olmaz. Hem Minho ya da başkası olması fark eder mi? Ha eğer Minho'nun başına çökmek için soruyorsan bunu, kendini daha fazla benim gözümden düşürmekten başka hiç bir işe yaramaz.
Jaemin, başını öne eğdi.
O an da hemşire geldi.
Jaemin:- Ben yine de bekleyeceğim.
Bahar, çıktı odadan. Uzakta ilerleyen Minho ve Han'ı fark etti. Yanlarına koştu.
Bahar:- Minho, Han!
Han, Minho 'ya baktı. Bir şeyler uydurması gerekiyordu.
Han:- Ben de Minho'yu getirmiştim.
Bahar:- İyi yapmışsın da neden geri döndünüz?
Minho:- Gerek kalmadı.
Bahar:- Olur mu öyle şey, hadi gel pansuman yaptıralım.
Han:- Bi el at o zaman.
Bahar, tuttu Minho 'yu.
Han:- Benim bir işim vardı sen ilgilen.
Bahar:- Ama Han!
Bahar, Minho ile yürüdü odaya kadar. Yan odaya girdi. Onu da sedyeye oturttu.
Bahar:- Kaşın kanamış. Bir de gerek yok diyorsun.
Minho:- Gerek yok.
Bahar:- Ne var sanki kavga edecek?
Minho:- Sen git Jaemin ile ilgilen.
Bahar:- İlk ona yardım ettim diye kızdın biliyorum ama çocuğu ne hale çevirmişsin. Ağzı gözü kan olmuş. Farklı bir şey çalışmışsın. İki resim arasındaki farkı bul, sulu boya seti kazan gibi olmuş.
Minho gülümsedi.
Bahar:- Gülme boşuna. İyi bir şey mi yaptığın? Ondan sonra sokakta kıyıda köşede dövüyorsunuz birbirinizi. Daha ziyade o seni.
Minho:- Bundan sonra takılmaz bana merak etme. Sayende.
Bahar:- O ne demek?
Minho:- Bir şey demek değil boşver sen beni. İçinden nasıl geliyorsa öyle yaşa. Sevdiklerinle mutlu ol işte.
Bahar:- Ne demek istediğini anlasam bir de. Ama lütfen birbirinize girmeyin artık. Sana zarar vermesini istemiyorum. Sana zarar verince ucu bana patlıyor çünkü.
Minho:- Yine aynısını yapsa, alıp beni evine getirmez misin?
Bahar, birden Minho'nun ağzını kapattı. Telaştan.
Bahar:- Sus aman!
Birden elinin Minho'nun dudaklarında olduğunu fark edip çekti hemen.
Minho:- Ben senin dudaklarına dokundum diye kızıyordun. Sen de benimkine dokundun işte. Kızdım mı sana?
Bahar utanmıştı:- Başladın yine tuhaf tuhaf konuşmaya. Hemşireyi bekle gelir şimdi.
Bahar, çıktı odadan hızla. Minho gülümsedi ama acı dolu bir gülümseme.
Bahar, kızların yanına geldi.
Anka:- Sen ne yapıyorsun Bahar? Ne o Jaemin 'i alıp gitmeler filan?
Bahar:- Birinden birini almasaydım birbirini yerdi bunlar.
Ceylin:- Ama sen Jaemin'i seçtin.
Bahar:- İyi de ne var bunda? En hasar görmüş olanı o idi o nedenle onu götürdüm revire.
Ceylin:- İyi yaptın. Şu an da herkes senin Jaemin 'e karşı hislerin var zannediyor.
Bahar:- Ay bunlarda yakıştırmak için yer arıyorlar. Adımın çıkmadığı bi sınıftaki tahta kaldı. Önce Jaemin sonra Changbin. Hem yok öyle bir şey. Adam akıllı konuşmak için götürdüm onu.
Ekin:- Ne konuştunuz?
Bahar:- Seninle çıkarım dedim. Sevgili olalım dedim.
Mira:- Ne?
Hazel:- Şimdi Jaemin ile çıkıyor musunuz?
Erkekler duymuştu onları. Özellikle Hazel ve Mira'nın bağırarak verdikleri o tepkiden sonra.
Bang Chan:- Duydunuz mu? Bahar ve Jaemin çıkmaya başlamışlar.
Seungmin:- Minho, ne yapacak bunu duyunca?
Han:- Duydu bile. Revirde ve şu an çok kötü.
Jeongin:- Ne olacak bu çocuğun hâli?
Bang Chan:- Şu an sadece ona destek olabiliriz. Elimizden başka bir şey gelmez.
Bahar:- Az daha bağırın da Türkiye 'den de duysunlar.
Lena:- Sen ne dediğinin farkında mısın?
Minho, sınıfa girdi o an.
Bahar:- Sonra konuşuruz.
Minho, gelip yerine oturdu.
Han:- Daha iyi misin?
Minho:- Kaşım daha iyi. Kalbimin acısı bastırdı.
Hyunjin:- Yapma böyle.
Minho:- Artık yapmayacağım. Artık hiç bir şey yapmayacağım. Bu onun hayatı, onun seçimi. Ben bütün duygularımı revirin önünde bıraktım.
Bang Chan, omuzuna dokundu Minho 'nun.
Bang Chan:- Umarım, çok çabuk iyi olursun.
Bahar, Minho'nun yanına geçip oturdu. Minho, kitabını açtı ve okumaya koyuldu. Bahar, ona baktı çaktırmadan. Sonra önüne döndü.
Olaylı bir teneffüsden sonra derse dönmüşlerdi. Ama biz de karakter çok olduğundan olay da bitmek bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başıboş Çocuklar
FanfictionStray Kids ile bir lise hikayesidir İçinde,komedi,aşk ve arkadaşlık bulacaksınız. Bahar Çiçekleri hikayemi okudunuz mu? İşte bu hikaye Bahar Çiçekleri'nin 2021 versiyonudur. Bu hikaye okuyucularıma teşekkür etmek amacıyla yazılmıştır.