Sabah olmuştu. Yorucu bir saray gezisinden sonra, erkekler, yataklarına, yastıklarına ve yorganlarına sarılmış uyuyorlardı. Neyse ki bu gün okul yoktu ve dinlenebilirlerdi. Jeongin gözlerini araladı yavaşça. Ayağa kalktı, cama yaklaştı.Dışarı baktı. Hava iyiden soğumaya başlamıştı. Sonra da Hyunjin açtı gözlerini.
Hyunjin:- Günaydın.
Jeongin:- Günaydın. Sen erkenden kalkmazdın nedir seni bu saatte ayağa diken şey?
Hyunjin:- Bu gün dans kulübü için Alya ile prova yapacağız.
Jeongin:- Hmm demek Alya bu erken uyanmanın sebebi.
Hyunjin güldü:- Biliyorsun hiç bir kız için uykumu bölemem. Sadece ödev.
Jeongin:- Hadi öyle olsun bakalım. Yine de dikkat et olur mu?
Hyunjin:- Neye?
Jeongin:- Kendini kaptırmamaya.
Hyunjin:- Kaptırmam merak etme sen. Dedi ve ayağa kalktı.
Jeongin:- Hyunjin, bir de geçmişte olan şeyi başkasına ödetme olur mu? Masum bir kızın canını yakmak adil olmaz.
Hyunjin, Jeongin 'e baktı. Sonra gidip elini yüzünü yıkadı.
Bang Chan:- Sabah sabah muhabbet mi ediyorsunuz siz?
Jeongin:- Hyunjin, Alya ile dans çalışacakmışta.
Bang Chan:- Sen de geçmişi hatırlattın öyle değil mi?
Jeongin:- Ben sadece onu uyardım.
Bang Chan:- Haklısın. Yaşadığı şey yüzünden tüm kızlardan nefret ediyor. Bu intikam için Alya'yı kullanması çok daha kötü olur. En azından Alya için.
Kızlar ise çoktan kalkmışlardı. Ellerinde eldiven, silme bezi, önlerinde süpürge ve kova ile hazır olda duruyorlardı.
Ekin:- Evet arkadaşlar hazır mıyız?
Bahar:- Hazırız komutanım.
Ekin:- Güzel. Şimdi herkes görev yerine. İşte aksaklık, savsaklama,gevşeme istemiyorum. İşinizi ciddiyet ile yapın ve mükemmel olsun. Yerde, masada ve camda bir tane toz parçası görürsem...
Bahar:- Yalatırsınız komutanım.
Ekin:- Hayır tabiiki..Yeniden silmek zorunda kalırsınız.
Alya parmak kaldırdı.
Ekin:- Söyle asker.
Alya:- Yalnız benim çıkmam gerekiyordu efendim. Dans kulübü için gösteri hazırlayacağım.
Ceylin:- Olmaz. Bir asker eksik temizlik aksar. Hafta sonu etkinliğimiz kalır. İşler bitince gitsin.
Alya:- Hayin.
Hazel:- Kızın işi var gitsin işte. Biz yaparız.
Ekin:- Tamam asker sen gidebilirsin.
Alya, elinde ki silme bezini Ceylin 'e attı.
Alya:- Sağolun komutanım. Size katılmak isterdim ama gitmem gerek. Dedi sevinerek ve odasına koştu.
Lena:- Ne kadar şanslı.
Alya, odadan seslendi.
Alya:- Benim işimi Ceylin 'e verin.
Ceylin:- Hayır, sakın! Alya seni öldüreceğim.
Ekin:- Konuşmak yok derhal işlere hadi bakalım.
Bahar:- Okul tatil bu gün. Bari biraz dinlenseydik?
Ekin:- İşler bitince dinlenirsiniz.
Kızlar hep bir elden temizliğe girişmişlerdi. Evin neredeyse her yerini mis gibi yapmışlardı.
Mira:- Seçil Öğretmen gelince çok memnun kalacak.
Bahar:- Yazık çok çalışıyor. En azından dinlenmiş olur.
Mira:- Aynen.
Hazel:- Kızlar, camlar bitti nasıl olmuş?
Lena:- Bal dök yala. Kendimj izliyorum şu an.
Hazel gülümsedi:- Sağol.
Bu arada Alya'da dans kulübüne gelmişti. Hyunjin, diğer kızlara dans hareketlerini çalıştırıyordu.
Min Ho ve Felix, yanına geldiler:- Merhaba.
Alya:- Merhaba. Sizde mi çalışmaya geldiniz?
Felix:- E bizde bu kulüpteyiz.
Min Ho:- Hyunjin birazdan gelir yanına.
Alya:- O bayağı meşgul gibi dedi hafif kıskanarak.
Felix:- Kızlar evde mi?
Alya:- Evet temizlik yapıyorlar.
Min Ho:- Yerden bitme hanıma dikkat edin de ortalığı birbirine katmasın yine.
Alya güldü:- Ama Min Ho uğraşma arkadaşım ile.
Min Ho güldü:- Onunla uğraşmak benim hayatımın anlamı oldu. Resmen terminatör gibi geziyor ortada.
Alya:- Bahar duymasın.
Min Ho:- Özellikle duysun diye sana söylüyorum ya.
Alya:- Tamam iletirim dedi gülerek. Bu arada sizin dans partneriniz var mı?
Felix:- Henüz bulamadık.
Alya:- Burada ki bütün kızlar, ikinizle de eş olmak için can atıyorlar.
Felix:- Yok canım.
Alya:- Öyle tabii.
Min Ho:- Benim mazeretim var. Tekvando turnuvası var okulda. Ona hazırlanacağım.
Alya:- Yaa bu çok güzel. Biliyor musun? Bahar'da çok seviyor tekvandoyu.
Min Ho:- Bilmez miyim?
Alya:- Çok severek yaparken, yarıda bırakmak zorunda kaldı. Geçirdiği bir kazadan dolayı.
Min Ho:- Kaza mı?
Alya:- Evet. Şu an bacağının biri hala sıkıntılı. Diz kapağının arkası. O nedenle bıraktı. Bir de annesine söz verdi tekvandodan uzak duracağım diye.
Min Ho:- Üzüldüm onun için.
Hyunjin yanlarına geldi o anda.
Hyunjin:- Alya, gelmişsin neden seslenmedin?
Alya:- Çok meşguldün. Kız arkadaşlarınla.
Hyunjin:- Yardım ediyordum.
Felix:- Siz çalısmaya başlayın biz dışarıdayız. Dedi ve Min Ho ile çıktılar.
Hyunjin:- Bazen beni kıskandığını düşünüyorum.
Alya:- Ben mi? Ne alakası var şimdi? Provalara başlamak için dedim.
Hyunjin:- Anladım. Ben, hangi dans türünü seçeceğime karar veremedim. Sen düşündün mü?
Alya:- Beraber düşünürüz dedim.
Hyunjin, yere oturdu. Alya'da onun yanına.
Hyunjin:- Tam not alacağımız bir şey olmalı.
Alya:- Ne olabilir?
Hyunjin:- Tango nasıl?
Alya, şöyle bir geçirdi gözünün önünden Hyunjin ve kendisini.
Alya:- Olmaz. O çok sey.
Hyunjin:- Tutku ve aşkın dansı derler.
Alya:- Yok almayayım Tutku filan. Başka bir şey düşün.
Hyunjin:- O zaman, Çaça?
Alya:- Ben öyle sağımı solumu sallayamam. Geç onu da.
Hyunjin:- İyi de ne olsun istiyorsun?
Alya:- Fazla yakınlaşmayacağımız bir şey. Ay, tango yaptığımızı düşündüm de. Kızların önünde. Hihh! Bahar, sahneye fırlayıp ikimizi de parçalar. Yok, seni parçalar, benim de burnumdan getirir dansı. Onu bağlamadan yapamayız.
Hyunjin güldü:- Neymiş bu Bahar!
Alya:- Sen onu bilmezsin. Türkiye 'de erkek arkadaşlarımıza neler yaptı biliyor musun? Size dokunmadığına dua edin siz. Yurt dışında diye uslu duruyor.
Hyunjin:- Sarayın merdivenlerinde gördüm canım. Senin, erkek arkadaşın mı vardı?
Alya:- Evet. Bahar katletmeden önce.
Hyunjin:- Yakışıklı mıydı?
Alya:- Çok. Bana da çok güzel davranıyordu. Romantik, hoş görülü ve saygılı biriydi.
Hyunjin, kıskanmaya başlamıştı görmediği birini.
Hyunjin:- Sen de aşıktın galiba ona.
Alya:- Neden sordun?
Hyunjin:- Bu kadar iyi bahsettiğine göre ondan, boş değildin herhalde.
Alya:- Boş olsam neden çıkayım ki onunla.
Hyunjin:- Yani hala?
Alya, Hyunjin 'e baktı.
Hyunjin:- Şey yani. Unutamamışsın herhalde.
Alya:- Boşver şimdi onu. Hadi dans bulalım biz.
Hyunjin:- Hala onu mu seviyor acaba? İyi de ben buna neden taktım ki şimdi? Kalbinde hala o var kesin. Boş değil. Belki de onunla görüşüyordur. Belki onda Alya'yı seviyordur. Ahh kafamın içi ne çok konuşuyor böyle? Diye düşündü.
Alya:- Hyunjin, ne düşünüyorsun.
Hyunjin:- Ben, dansı düşünüyordum. Buldum, vals yapmaya ne dersin?
Alya:- Vals mi? Sen ve ben mi? İkimiz mi?
Hyunjin:- Evet, ikimiz. İstersen tüm okulla birlikte yapalım.
Alya:- Alay etme lütfen.
Hyunjin:- Herhalde ikimiz. Yoksa sen şu Türkiye 'de ki aşkın ile mi yapmak istersin o dansı?
Alya:- O ne alaka?
Hyunjin:- Ne bileyim? İkimiz mi diye sordun ya.
Alya:- Hyunjin ne diyorsun sen?
Hyunjin:- Ben bir bilsem? Neyse haydi kalk çalışmaya başlayalım.
Kızlar da evde temizliği bitirmiş, ayaklarını uzatmış oturuyorlardı.
Ekin:- Oh ne güzel oldu.
Hazel:- Biz de yorgunluktan öldük ama.
Mira:- Bu yorgunlukla bir de Hyun ile buluşmaya gideceğim. Keşke bu haftaya söz vermeseydim.
Ekin:- Yarın değil mi buluşmanız?
Mira:- Evet ama ben bunun yorgunluğunu bir hafta çekerim.
Ceylin:- Bizim de moda çalışmaları başlayacak. Gidip dikeceğim elbiseyi yasarlamam gerekiyor.
Bahar:- Ha şöyle bak, erkeklerle gezip tozacağına oturup güzel güzel kıyafet tasarla. Beni de yorma.
Ceylin:- O gün yaptığını hatırlatma istersen.
Bahar:- Ay afedersin ağzımdan kaçtı.
Lena:- Ben acıktım.
Anka:- Haydi kalkıp bir şeyler hazırlayalım.
Pazar günüydü ve Mira Hyun ile buluşmak için hazırlanıyordu. Kızlar, hazırlanmasına yardımcı oluyorlardı.
Mira:- Ceylin, sence bunu mu giyinmeliyim yoksa şunu mu? Diye sordu elindekileri göstererek.
Ceylin:- Mavi olan.
Hazel:- Saçlarını açık bırakalım. Seni çok daha güzel gösteriyor.
Lena:- Bir de makyaj yaparsak hazırsın.
Bahar:- Bir de Hyun çıktı başımıza. Ona da bir oyun oynamalı.
Mira:- Bahar bak sakın! Uzak dur erkeklerden.
Bahar:- Asıl siz uzak durun. Oturun dersinize çalışın, okçuluk çalışın. Ne var bunlarda ya!
Alya:- Allah'ım şu kıza da bir sevgili nasip et de düşsün yakamızdan.
Bahar:- Doğru düzgün dua etsene! Sevgili mevgili ne saçmalıyorsun?
Mira:- Bize çektirdiklerini çekersin inşallah!
Bahar:- Yarın Hyun'un arabasına bomba koyayım da gör sen öyle dua etmeyi.
Mira:- Yaparsın sen.
Anka:- Ee bu arada nereye gidiyorsunuz?
Mira:- Okulun yanında ki kafeye.
Anka:- Acaba ne diyecek sana? Aşkını mı itiraf edecek sence?
Mira:- Bilmem.
Hazel:- Peki sen ne hissediyorsun onun hakkında?
Mira:- Bilmiyorum. Yani henüz hissettiğim bir şey yok öyle.
Alya:- Doğruyu söylemek gerekirse çok yakışıklı çocuk. Öğrencileri bile ona aşıkmış duyduğuma göre.
Mira gülümsedi:- Kaptırma kimseye diyorsun yani.
Alya:- Aynen öyle.
Mira:- Dikkat ederim.
Mira, Hyun ile buluşmaya gelmişti. İkisi de masaya oturdular.
Hyun:- Çok güzelsin yine. Gözümü senden almak istemiyorum.
Mira gülümsedi:- Teşekkür ederim. Beni utandırıyorsun.
Hyun:- Sanki benim için yaratılmış, benim için dünyaya gelmiş gibisin. Sanki tanrının bir hediyesisin bana.
Mira:- Ay deme öyle.
Hyun sürekli iltifat ediyordu Mira'ya ama Mira bu şekilde kendisini pek rahat hissedemiyordu.
Garson yanlarına geldi.
Hyun gülümsedi:- Ne içersin?
Mira:- Portakal suyu.
Hyun:- İki adet portakal suyu lütfen.
O anda Seungmin ve Dahyun girdiler oraya. Mira onları görmüştü. Seungmin'de Mira ve Hyun'u. Birbirlerine el salladılar.
Mira, Seungmin 'i görünce biraz daha rahatlamıştı. Nedenini bilmiyordu ama rahatlamıştı işte.
Dahyun:- Buraya gelmek güzel oldu.
Seungmin:- Arada kendimize vakit ayırmak güzel oluyor. Bu arada senin benimle gelmene erkek arkadaşın bir şey demez değil mi?
Dahyun:- Erkek arkadaşımdan ayrıldım.
Seungmin:- Neden?
Dahyun:- Bana göre biri değildi. Daha romantik biri olmalı benim erkek arkadaşım. Örneğin senin gibi.
Seungmin, şaşırdı o an.
Seungmin:- Ben mi?
Dahyun:- Evet, neden şaşırdın ki?
Seungmin:- Yani biz arkadaş yani...
Dahyun, Seungmin 'in elini tuttu.
Dahyun:- Seungmin, ben çok önceden beri senin bana olan hislerini biliyorum.
Mira, çaktırmadan onlara bakıyordu. Hyun ise ona bir şeyler anlatıyordu.
Seungmin:- İyi de neden bir şey söylemedin bana?
Hyun:- Mira, nereye bakıyorsun?
Mira:- Bir arkadaş gördüm de onlara. Neyse sen devam et. Dinliyorum ben seni dedi ve Seungmin ve Dahyun 'u izlemeye devam etti. Bir yandan onlara bakıyor, bir yanda Hyun ile ilgileniyordu.
Dahyun:- Sen, bana karşı hep sessizdin. Ama son zamanlarda benim için yaptığın şeyleri görünce ben de senden etkilendim. Yalan söyleyemem. Senden hoşlanmaya başladım dedi utanarak.
Hyun:- Mira, artık ben bir şeyleri netleştirmek istiyorum.
Mira:- Neleri?
Hyun:- Mira ben senden hoşlanıyorum.
Seungmin ve Mira:- Ne?
Seungmin:- Hyun, Mira'dan hoşlanıyormuş.
Mira:- Dahyun Seungmin 'den hoşlanıyormuş.
Bir an ikisi de birbirine baktılar ve gerisin geri önlerine döndüler.
Mira:- Sen ne dedin?
Hyun:- Senden hoşlanıyorum.
Mira:- Ama daha erken değil mi?
Hyun:- Geçen ki konuşmamızda da aynısını demiştin. Erken değil. Hele de duygularımızı açmak için.
Dahyun:- Sen ne diyorsun Seungmin? Bizden söz ediyorum.
Seungmin:- Dahyun iyi de sen nasıl?
Dahyun:- Ben hislerimi sonradan anladım. Seni beklettiğim için, görmezden geldiğim için özür dilerim.
Seungmin gülümsedi ama karışık bir gülümsemeydi. Mutluluk, hüzün ve hatta hissizlik gibi bir şeydi. Galiba akıl karışıklığı idi yaşadığı. Mira'ya baktı.
Hyun:- Peki, sen benimsin hakkımda ne düşünüyorsun? Artık geç kalmayan. Biz de mutlu olmayı hak ediyoruz değil mi?
Seungmin, Mira'dan gelecek cevabı bekliyordu resmen. Dahyun 'da Seungmin'den.
Dahyun:- Artık duygularımı bildiğine göre, sen ve ben sevgili olabilirizndesi utanarak.
Seungmin:- Biz mi? Şey olabiliriz.
Dahyun yerinden kalktı ve Seungmin 'e sarıldı. Seungmin, ise garipti.
Mira, onlara baktı. Sonra da Hyun'a.
Mita:- Biraz zaman ver ban lütfen. Henüz seni tanımıyor. Hislerime gelince evet seni beğeniyorum ama bu sana evet demek için yeterli değil. Beni anlıyorsun değil mi?
Hyun gülümsedi:- Sen karakterli bir kızsın. Elbette sana zaman vereceğim. Aramızda ki ilişki karşılıklı olana dek beklerim elbette. Acele ettiğim için kızma bana. Benim için ne kadar önemli olduğunu bir bilsen, sen de uzak kalamazsın bana karşı. Yine de ben beni çözene kadar beklerim seni.
Mira gülümsedi:- Çok anlayışlısın.
Okul günüydü. Herkes bu gün Ceylin'i konuşuyordu. Çünkü okulda yune en güzel kız öğrenci seçmeleri vardı. Öğrencilerin kendi aralarında, eğlencesine yaptıkları bir anketti. Kızlar, bahçeye giriş yapmışlardı. Herkes Ceylin'e bir pop star gibi davranıyordu. Özellikle de erkekler.
Anka:- Ne bu kalabalık yine?
Alya:- Duymadın mı? Okulun en güzel kızı seçmelerinde Ceylin birinci olmuş. Yine!
Ceylin:- Arkadaşınız ile gurur duyun bence.
Bahar:- Niye nobel bilim ödülünü mü kazandın?
Ceylin:- Hayır güzellik ödülünü.
Bahar:- Tabii o daha önemli dünya için.
Mira:- Ceylin 'in dünyası için herhalde.
Anka:- Tebrik ederiz arkadaşım.
Ceylin:- Sağol tatlım.
Ekin:- Zeka daha önemli bence.
Bahar güldü:- Kendi zeki ya ondan diye fısıldadı.
Mira:- Sus duymasın.
Alya:- Siz ikiniz sussanıza dedi Mira ve Bahar' a.
Ceylin:- Ne yani ben salak mıyım?
Ekin:- Öyle demek istemedim elbette. Ama zekaya önem veren kimse yok bu devirde. Varsa yoksa güzellik. Bir de güzel olmak için çabalayan onca kız. Bu uğurda da yapılan ölümcül diyetler ve güzellik uğruna başkalarının üstünden para kazanan kozmetik sanayi. Zekanın, insanın parası ve hayatı ile olan hiç bir sorunu yok.
Lena:- Bence önemli olan kalp güzelliği. Kalbi güzel olmayan biri çekilmez olurdu bence. Güzün ne kadar güzel olursa olsun için iyi olmadıkça hiç bir önemi kalmıyor.
Ceylin:- Kalpsiz miyim ben?
Hazel:- Senin de alınganlığın üzerinde bu gün. Senin için demiyoruz. Ama bence hem kalbi, hem aklı hem de kendisi güzel olan biri fena olmazdı.
Bahar:- Öyle biri varsa haber ver. Hem ne demişler, her güzelin bir kusuru vardır. Hatta güzellik göreceli bir şeydir. Akıl ve kalp güzelliği sabit olabilir ama bana güzel olan sana olmayabilir. Anladınız mı?
Ekin:- Bahar haklı. Örneğin, Hyunjin. Çok yakışıklı. Aptal biri de değil ama kalbini bilemeyiz değil mi?
Alya:- Hyunjin mi?
Ekin:- Örnek olsun diye dedim. Okulun en yakışıklı çocuğuya.
Anka:- Boş verin saçma bir anket işte. Herkesin kendince güzel bir yanı var. Klasik Kore güzellik algıları.
Lena:- O değil de acaba okulun ikinci güzeli kim? Ya da üçüncü.
Sınıfa gelmişlerdi. Yine Ceylin 'e hediyeler yağıyordu. Ceylin ise durumundan oldukça memnun herkese güler yüzlü davranıyordu. Changbin, sınıfa girmişti. Ceylin ve etrafında ki herkesten hatta erkeklerden oldukça rahatsız olmuştu. Gereksiz bir sevgi gösterisi vardı burada.
Ceylin:- Herkese teşekkür ediyorum. Beni sevdiğiniz için.
Changbin:- Sen bunun sevgi olduğunu mu düşünüyorsun?
Ceylin:- Aman katışmadan durma iki dakika.
Changbin:- Sınıfta soluyacak hava bırakmadınız kalabalıktan.
Ceylin güldü:- Yeni bahanen mi?
Changbin:- Ne bahanesi?
Ceylin:- Benim popülaritemi kıskanıyorsun. E haklısın. Bu okula gelir gelmez, sizden daha popüler oldum. Koskanma canım. Ama ne yaparsın, kızlarda akıllandılar artık. Ne yapsınlar seni? Senin yolunu gözleyen kızların belki üç katı erkek benimle çıkma hayali kuruyorlar. Üzülme canım. Bak sana mektuplardan birini okuyayım. " Ceylin. Sen bu güne kadar gördüğüm en güzel kızsın. Seninle çıkmak için can atıyorum. Lütfen sesimj duy ve bana bir şans ver. " Adını soyadını yazmış. Şuna bak telefon numarası da var.
Changbin ciddileşti birden. Ceylin 'e bir seyleri fark ettirme zamanı gelmişti.
Changbin:- Erkeklerin, seninle birlikte olma hayali kurmaları çok mu önemli?
Ceylin, bozuldu o an ama Changbin'in bunu görmemesi gerekiyordu ve bir şekilde üste çıkması gerekiyordu.
Ceylin:- Senin için, kızların seninle birlikte olma hayali kurmaları ne kadar önemli ise benim için de o kadar önemli.
Changbin:- Benim için okulun en yakışıklısı ya da en popüleri olmak önemli değil. İnsanların benimle çıkmak istemeleri de önemli değil. Kızların beni arzulamaları asla ama asla önemli değil. Sevdiğim kişinin kalbinde bir numara olmak benim için yeterli. İnsanların kalbinde sırf yakışıklı olduğum için değil, iyi biri olduğumu düşündükleri için yer edinmek isterim.
Bahar:- Ne güzel konuşuyor.
Mira dürttü Bahar'ı.
Ceylin:- O nedenle mi bu okulda ki öğrencilere zorbalık yapıyorsun?
Changbin:- Ben hatta biz kimseye zorbalık yapmıyoruz. Kimseyi ezmiyoruz.
O an Anka ve Chan birbirine baktılar. Hatta Han ve Lena.
Ceylin:- Artık o kadar alışmışsınız ki size normal geliyor bu iş galiba. Yaptığınız kötülüğün farkında bile değilsin. Ayrıca benim okulda beğenilmem, sevilmem kimseyi ilgilendirmez. Kızlarda erkekler de sevebilir beni. Hatta sadece erkekler bile sevebilir ve bu seni alakadar etmez.
Changbin kızmıştı. Ceylin'in elinde ki gülleri aldı ve yere attı.
Ceylin, gözlerini açmıştı şaşkınlıktan.
Ceylin:- Ne yapıyorsun sen?
Changbin:- Erkeklerin seni arzulamaları hoşuna mı gidiyor? Bununla mı övünüyorsun? Bu güllerin hepsi seni seven insanlar tarafından gelmedi. Bu güller senin hakkında farklı düşünceler, farklı hayaller kuran erkekler tarafından geldi. Seni tanımayan insanların sırf güzel olduğun için, seni elde etmek istediklerini belirttikleri için gönderdikleri güller. Böyle popüler olmak istiyorsan ol o zaman. Git kaç tane sevgili yaparsan yap. Dedi ve sınıftan çıkıp gitti.
Bahar:- Vallahi çok güzel konuşuyor!
Mira:- Bahar!
Ceylin, sessiz kalmıştı. Yere eğildi ve kucak dolusu güllerini aldı.
Erkekler Changbin'in peşinden çıktılar dışarı. Kızlar kalmışlardı sınıfta.
Ceylin:- Kıskanç zorba. Beni kıskandığı için böyle yapıyor.
Bahar:- Bence konuştukları gayet mantıklıydı.
Ceylin:- Başlama Allah aşkına. Neresi mantıklı? Dedi ve güllere baktı tekrar. Changbin 'in haklı bir tarafı vardı aslında. Ceylin 'de farkındaydı ama gururundan hatta birazda egosundan ödün vermemek adına kabul etmiyordu onun haklılığını.
Jaemin, Bahar'ın yanına gelmişti.
Jaemin:- Saray gezisinde göremedim seni hiç.
Bahar:- Ben de seni.
Jaemin:- Aslında bu aralar hiç göremiyorum seni. Sanki benden kaçar gibisin.
Bahar:- Yok canım, o da nereden çıktı?
Jaemin:- Bilmem, öyle hissettiriyorsun bana.
Bahar:- Bir şey demek ister gibisin.
Jaemin, Changbin ile gördüklerini sormak istiyordu aslında Bahar'a. Ama bir türlü ağzına gelmiyordu kelimeler. Ters tepmesinden korkuyordu ya da duyacaklarından.
Jaemin:- Şu an kalbin boş değil mi?
Bahar:- Neden sordun?
Jaemin:- Sordum işte.
Bahar:- Boş. Yani kalbimde kimse yok.
Jaemin:- Bana yalan söylemiyorsun değil mi?
Bahar:- Sana neden yalan söyleyeyim ki? Olsa var derim. Kimse yok.Uzun zaman da olmasına müsaade etmeyeceğim.
Jaemin:- Çok sevsende mi?
Bahar:- Sevgi değimiz şeyin, zamanını biz bilemeyiz değil mi?
Jaemin:- Peki beni sevme ihtimalin?
Bahar:- Bence bu konuyu burada kapatalım dedi ve gidecekti ki Jaemin önüne geçti.
Jaemin:- İşte yine kaçıyorsun benden.
Bahar:- Jaemin, olmaz. Ben sana o düşündüğün şeyleri hissedemem.
Felix ve Seungmin az ileride onları duyuyorlardı. Hatta dinliyorlardı.
Jaemin:- Neden peki neden?
Bahar:- Sen beni, kendine Min Ho 'ya karşı iş birliği yapacağın bir ortak olarak görüyorsun da ondan.
Seungmin:- Bu konuşma nereye gidiyor sence?
Felix:- Galiba Jaemin 'in duygularına.
Jaemin:- İlk başta öyleydi evet ama...
Bahar:- Ama da bırak Jaemin. Gerisini söyleme lütfen. Seni kırmak istemiyorum dedi ve uzaklaştı oradan.
Felix:- Neden devamını söylemesine izin vermedi ki?
Seungmin:- Çünkü, Jaemin 'in duygularını biliyor.
Alya ve Hyunjin için dans provası zamanıydı.
Hyunjin:- Bak dans hareketlerini anlatan bir çıktı aldım senin için.
Alya kağıda baktı.
Alya:- Buradakileri mi yapacağız?
Hyunjin:- Evet. Hadi gel.
Müzik çalmaya başladı.
İkisi de ortaya geldiler. Hyunjin, bir kolunu sağa doğru açtı ve eğildi Alya'nın önünde. Sonra da tutması için elini uzattı.
Hyunjin:- Bu güzel hanımefendi, benimle dans ederler mi acaba?
Alya, çekinerek tuttu elini Hyunjin 'in. Hyunjin ona yaklaştı ve elini beline koydu. Usul usul dans etmeye başladılar. Alya'nın başı yerdeydi. Hyunjin 'e bakmıyordu. Daha doğrusu bakamıyordu.
Hyunjin:- Başını kaldırman gerekiyor. Bana bakmalısın. Yani gözlerime.
Alya, çekinerek kaldırdı başını ve baktı Hyunjin 'e. Gözlerine. Gülünce kaybolan o çekik gözlerine.
Hyunjin düşüncelere dalmıştı.:- Ne güzel bakıyor. Sanki bakışları ile akıyor yüreğime. Kalbim çarpmaya başladı. Çok çekingen ve bu beni ona daha da düşürüyor. Neler düşünüyorum ben? Acaba şu an hislerimi anlayabiliyor mudur? Avuçlarımdan ayaklarıma kadar ter iniyor resmen vücudumdan. Yoksa korktuğum şey mi? Kendime aşık edeyim derken ben mi aşık oluyorum? Olmaz, yapamam.
Hyunjin, bir an da durdu ve bıraktı Alya'yı.
Alya:- Bir şey mi oldu? Yapamadım mı yoksa?
Hyunjin:- Olacak, olacak. Bu günlük bu kadar yeter. Kağıtta yazanları tekrar et evde. Dedi ve çıktı salondan. Anka, arkasından bakıyordu.
Erkekler yurtta, yataklarına oturmuşlar konuşuyorlardı.
Min Ho:- Demek öyle dedi.
Felix:- Biz öyle duyduk.
Min Ho:- Bu ara sesi çıkmıyor zaten. Adam toplayıp filan üstümüze saldırmıyor. Sebebi aşk galiba.
Bang Chan:- Bahar'a aşık olduğu kesinleşti. Peki ya Bahar? O ne hissediyor ki?
Seungmin:- Seviyorum ya da sevmiyorum demedi. Sadece susturdu Jaemin 'i. Olmaz dedi.
Min Ho:- Yani o da farkında bu aşkın. Acaba karşılık verir mi? Sen ne dersin Hyunjin? Kızlardan anlarsın sen.
Hyunjin irkildi birden.
Hyunjin:- Efendim?
Bang Chan:- Sen iyi misin?.Ne düşünüyorsun?
Hyunjin:- Yoo bir şey düşünmüyorum. Dalmışım. Uykum geldi ben yatıyorum.
Jeongin:- Bu saatte mi?
Hyunjin:- Dans kulübünde yorulmuşum. İyi geceler.
Jeongin:- Sana da.
Han:- Ne oluyor?
Bang Chan:- Var bir şeyler.
Changbin:- Aşık filan olmasın bu?
Seungmin:- Hadi canım Hyunjin mi? Sen de artık.
Ertesi gün olmuştu. Erkekler okula doğru geliyorlardı.
Changbin:- Şimdi Dahyun ile çıkıyor musunuz yani?
Seungmin:- Evet dedim ya. İki gündür aynı şeyi soruyorsun.
Felix:- Ne yalan söyleyeyim ben de inanamadım.
Min Ho:- Sonuda istediğin oldu. Mutlusundur.
Seungmin:- Bilmiyorum.
Min Ho:- O ne demek öyle?
Seungmin:- Bilmiyordum işte. Mutluluktan havalara uçmuyorum hiç. İçimden gelmiyor.
Jeongin:- Sevinçten şaşırdın herhalde.
Seungmin:- Duygularım çok karışık. Kafam da.
Bir dükkanın önünden geçiyorlardı. Takı ve toka dükkanıydı. Çok tatlı, çiçekli bir toka gördü Hyunjin.
Hyunjin:- Çocuklar, iki dakika bekler misiniz?
Felix:- Tabii.
Hyunjin içeri girdi ve camda ki tokaya bakmak istedi.
Felix:- Ne işi var burada?
Jeongin:- Toka alıyor.
Felix:- İyi de kime?
Hyunjin, hediye paketi yaptırdığı tokayı alıp çıktı dükkandan.
Jeongin:- Kime o?
Hyunjin:- Alya için. Dans eşime bir hediye.
Bang Chan:- Daha önce çiçekler, şimdi de toka hediye etmeler filan.
Changbin:- Resmini de çizmişti unutma. Bir süre dolabımda bile sakladı hatırlarsanız.
Bang Chan:- Doğru o da var. Ne oluyor sana?
Changbin:- Bu davranışlar normal değil ona göre.
Hyunjin:- Sadece bir hediye. Bir şey yok.
Bang Chan:- Öyle olsun bakalım.
Kızlar ve erkekler okula gelmişlerdi. Hazel hemen Kuki'nin yanına gelmişti. Onunla sohbet ederek yemek kabına mama, su kabına da su dolduruyordu. Kuki ise annesine yeniden kavuşmanın vermiş olduğu mutluluğu yaşıyordu sanki.
Hazel:- Acıktın mı sen? Annem benim. Ben artık hep yanındayım. Kaçmana gerek yok tamam mı? Dedi başını okşayarak.
Felix bulundukları yere geldi ve onu izlemeye başladı uzaktan. Hazel çok şefkatli çok iyi kalpli bir kızdı. Kuki ile ne güzel ilgileniyordu. Duvara yaslandı ve ona baktı. Tanıdığı kızlardan çok farklıydı. Peşinde ki onca kızdan. Çokta güzeldi. Çok güzel.
Birden toparlandı ve yanına geldi.
Felix:- Bakıyorumda kavuşmuşsunuz.
Hazel:- Evet. Bulduk yine birbirimizi.Dedi gülümseyerek.
Felix:- Kuki'de mutlu görünüyor. Annesi yanında. Benim yapamadığımı o yaptı. Seni buraya getirdi.
Hazel:- Olanları hiç yaşanmamış sayacaktık unuttun mu?
Felix:- Pekala sen nasıl istersen.
Felix, Kuki'nin su kabını değiştirmek istedi. Aynı zamanda Hazel'de. İkisi birden, kaba dokundular o an. Hatta elleri birbirine dokunmuştu. Birbirlerini baktılar kısa süreliğine. Felix, o an Hazel'in gözlerinin çok güzel baktığını gördü. Hazel ise zaten var olan kalp çarpıntısını gideremiyordu bir türlü. Ama elini çekmekte de gecikmedi. Henüz eskimemiş fakat Hazel için eskimesi gereken duyguları yok saymalıydı. Yerine sadece arkadaşlık olmalıydı. Sadece arkadaşlık hissetmeliydi Felix'e karşı.
Hazel ayaklandı hemen.
Hazel:- Sen geldiğine göre ben artık gidebilirim.
Felix:- Ne güzel ilgileniyorduk Kuki ile.
Hazel:- Merak etme senden kaçmıyorum. Ders başlayacak sen de acele etsen iyi olacak. Dedi gülümseyerek.
Felix:- Tamam hemen geliyorum.
Bang Chan, Nayeon ile konuşuyordu bahçede. Anka ve kızlar onlara bakıyorlardı.
Anka:- Bak yine o kız.
Lena:- Chan'ı kıskanıyor musun sen?
Anka:- Hayır ama neden sürekli yan yanalar merak ediyorum.
Ceylin, hızla kızların yanına geldi.
Ceylin:- Bahar, seni öldürebilirim.
Bahar:- Ben ne yaptım ya?
Ceylin:- Senin yüzünden Jung İl bir kaç gün okula gelemeyecekmiş. Çocuğun bacağında et ezilmesi olmuş.
Bahar güldü:- İyi ya bir kaç gün sana yürüyemez işte.
Ceylin:- Hala gülebiliyor.
Ekin:- Bahar bu ciddi bir konu.
Bahar:- Doğru ciddi bir konu. Tüh yedekte sevgilin yok muydu?
Ceylin:- Allah'ım sabır ver bana.
Bahar:- Kafanı dinlersin bir kaç gün fena mı işte?
Ceylin:- Seni öldürdüğüm zaman kafamı dinleyebilirim ancak. Ben sınıfa gidiyorum.
Bahar gülüyordu:- Şişt Mira, senin Hyun'a da yapayım mı bi güzellik?
Mira:- Sakın Bahar!
Matematik dersiydi. Herkes tahtada ki soruyu çözmeye çalışıyordu.
Min Ho:- Şişt Bahar! Diye fısıldadı.
Bahar:- Efendim.
Min Ho:- Soruyu çözebildin mi?
Bahar:- Yok. Ya sen?
Min Ho:- Ben de çözedim. Matematikten nefret ediyorum.
Bahar:- Ben de.
Han:- Ne güzel ilk defa ortak bir şeyiniz oldu. Dedi gülerek.
Min Ho:- Çok komik. Onunla tek ortak yönümüz birbirimizi parçalamak istememiz.
Bahar:- Aynen öyle.
:- Evet, kim çözmek ister soruyu?
Ekin, parmak kaldırıp tahtaya çıktı. Soruyu hemen çözüverdi.
:- Tebrikler ederim. Yine formundasın Ekin.
Ekin:- Teşekkür ederim hocam.
:- Önü açık bir öğrencisin. Biliyorum ki iyi yerlere geleceksin.
Ekin, sevinmişti bu güzel sözler karşısında. Gözlerinin içi gülüyordu.
Jeongin, o an defterine baktı. Soruyu çözememişti. Ekin kadar iyi de değildi matematikte. Kalemi masasının üzerine bıraktı. Dersleri kötü bir öğrenci değildi Jeongin hatta iyiydi bile ama nedenini kendisininde anlayamadığı bir şekilde, aşağılık hissine kapılmıştı sanki.
Jeongin:- O iyi bir öğrenci. Önü de açık. Ben sadece engel oluyorum ona. Sadece taş oluyorum. Ders çalışmasına, başarılı olmasına engel oluyorum. Sinema ya da konser diyerek aklını çeliyorum belki de. Ama o çalışkan ve iyi bir öğrenci.
Ders arasıydı. Sınıfta ki herkes soruyu çözen ve övgü alan Ekin'i tebrik ediyorlardı. Kimi de kenardan kıskançlık ile onu izliyordu.
Anka:- Eski formundasın yine.
Ekin:- Şımartmayın beni sadece soru çözdüm bir şey yok.
Ceylin:- Bir şey yok mu? Sınıfta kimse çözemedi soruyu. Bence sen bir numarasın.
Bahar oturduğu yerden onlara katıldı.
Bahar:- Kulaklarım yanlış duyuyor galiba. Ceylin, birini övüyor.
Ceylin:- Haksız mıyım? O benim arkadaşım.
Anka:- Öğretmenin dediğini duydun değil mi? Senin önün açık dedi. Ay bu çok sevindirici.
Jeongin, birden ayaklandı ve hızlı adımlarla sınıftan çıktı.
Ekin, ona baktı. Yüzünden ne kadar kızgın olduğu belliydi. Ya da bir şeye bozulduğu. Tabii neye olduğunu bilmiyordu. Anlam verememişti kendisine.
Yuta sınıfa geldi. Anka'nın sırasına durdu.
Yuta:- Nasılsın prenses?
Anka:- Teşekkürler.
Yuta:- Saray gezisi nasıldı?
Bang Chan yan yan bakıyordu onlara. Bahar ve Min Ho ise Bang Chan 'a.
Yuta:- Seni o gün göremedim ya çok özledim.
Anka'nın gözleri açılmıştı bir an da. Neden söylemişti ki şimdi bunu kendisine.
Bang Chan, dudaklarını ısırıyordu.
Bahar:- Chan, iyi misin? Diye fısıldadı.
Bang Chan:- Kızı böyle kandırmasına sinir oluyorum.
Anka:- Ben sağol. Arkadaşlar özlerler birbirlerini değil mi?
Yuta:- Arkadaş olarak mı sadece?
Bahar:- Bütün itici Koreli erkekler bizi bulmak zorundalar mı?
Min Ho:- Bana mı dedin sen?
Bahar:- Sana dememiştim ama kendini bilmen de güzel.
Min Ho:- Benim de şansıma denk gele gele gıcık bir Türk kızı denk geldi.
Bahar, tam bir şey söyleyecekti ki Bang Chan'a baktı ve Min Ho 'ya işaret etti. Yumruklarını sıkıyor, Yuta'ya saldırmamak için kendini zor tutuyordu.
Bahar:- Chan niye böyle tepki veriyor?
Min Ho:- Bu Yuta pek iyi ayak değil. Şimdi anlatamam.
Bahar:- Sapık gibi mi?
Min Ho:- Tam üstüne bastın.
Bahar:- Min Ho, Chan'ı biriniz tutun bence.
Min Ho:- İşe yarayacağını pek sanmam.
Yuta, Chan'a inat yapıyordu sanki. Hatta sankisi fazla gibiydi. Yapıyordu.
Yuta:- Ben bir sandalye çekeyim, burada sohbet edelim seninle. Bir sakıncası yoksa.
Changbin ayaklandı:- Chan, dışarıda çıkalım mı biraz?
Bang Chan:- Gerek yok. Burası iyi.
Changbin gerisin geri oturdu.
Anka:- Sohbet mi? Dışarıda mı etsek? Dedi Chan'a bakarak.
Yuta:- Burası gayet iyi bence. Dedi ve öğretmenin sandalyesini çekti. O anda Bahar ayağa kalktı. Tam Yuta sandalyeye oturacaktı ki Yuta'nın altında ki sandalyeyi çekti ve camın kenarına geçip dikildi. Yuta sandalye yerine yere oturmuştu.
Anka:- Yuta! Dedi ve yerinden kalkıp yanına gitti.
Yuta:- Sen ne yapıyorsun? Dedi Bahar'a.
Bahar:- Yolumun üstüne koymuşsun ben de kenara çektim. Ne bileyim oturacağını. Hem kıymetlini sandalyeye denk getiremediysen benim ne suçum var?
Erkekler gülüyorlardı.
Min Ho:- Ya bu kız deli!
Anka:- İyi misin kalk hadi. Dedi ve kalkmasına yardım etti.
Yuta:- İyiyim bir şeyim yok.
Bang Chan gülüyordu.
Ceylin:- Bahar, ne yapıyorsun?
Bahar:- İşimi.
Anka:- Bir yanlışlık olmuş. Kusura bakma. Dedi Bahar 'a bakarak Yuta'ya.
Yuta:- Bir özür ile affedebilirim.
Min Ho ayaklandı birden.
Min Ho:- Sen kimsin de o senden özür dileyecek? Bahar, gel buraya!
Bahar, şaşkınlık ile geldi Min Ho 'nun yanına.
Min Ho:- Otur şuraya. Özür filan da dilemek yok. Dedi ve Bahar'ı çekiştirip oturttu yanına. Sonra da kendisi oturdu.
Lena:- Yanlış olmuş işte. Neyse sorun yoksa Yuta'yı sınıfına götür sen Anka.
Anka:- Bence de. Kalk Yuta dedim ve kolunu sündüre sündüre çıkarttı sınıftan.
Min Ho, Bahar'ın sırtına vurdu.
Min Ho:- Aferin kız sana!
Bahar ileri geri savruldu resmen.
Ekin:- Bahar, sen yine azıttın ama.
Bahar:- Ben yapmasaydım birileri katil olacaktı ama. Dedi Bang Chan 'ı gösterek gözleri ile.
Alya:- Başını belaya sokacaksın yeter artık.
Bang Chan:- Kızmayın ona. Birinin bu çocuğa, bu sınıfa girmemesi gerektiğini anlatması gerekiyordu.
Hazel:- Yine de o uslu durmalı. Anladın mı Bahar. Uslu!
Mira:- Zıvanadan çıkana kadar durmaz.
Seungmin:- Tamam ama Mira!
Bahar:- Sıra onunkine de gelecek diye korkuyorda ondan böyle konuşuyor.
Seungmin:- Hyun'a mı? Yapsana bir şeyler! Dedi heyecanla sonra geri çekildi.
Ekin:- Allah aşkına sizde cesaret vermeyin bu kıza.
Bahar:- Aaa tamam ne uzattınız? Yapmam bi daha. Belki. Bir ihtimal. Yine de söz veremem. Dedi ve kaçtı sınıftan.
Kızlar da peşinden koştular.
Lena:- Yok bu akıllanmayacak.
Mira:- Koşun şunu yakalayalım da bir güzel benzetelim. Durmaz yoksa.
Diğerleri gülüyorlardı.
Min Ho:- Güzel olduğu kadar, fena bir kız.
Han:- Az önce ne dedin sen?
Bang Chan:- Bu kulaklar neler duyuyor?
Min Ho:- Öylesine dedim. Gerçekten.
Seungmin:- Hadi öyle olsun bakalım.
Okulun erkek futbol takımının çalışmasını vardı ve erkekler de futbol çalısması yapıyorlardı. Lena, Anka, Mira ve Ceylin oraya geldiler.
Anka:- Ne işimiz var burada?
Lena:- Han'a yaptığım pirinç keklerinden getirdim.
Anka:- Sınıfta verseydinya.
Lena:- Maçtan sonra acıkır belki diye düşündüm.
Mira:- Neden rahatsız oldun ki bu kadar? Bak bir sürü kız var.
Ceylin:- Aaa şu Chan değil mi? Seungmin ve Changbin de burada. Jeongin 'de kalede.
Mira:- Evet onlar!
Mira birden biraz uzaklarında Dahyun 'u gördü. Seungmin' i izlemeye gelmişti.
Mira:- O da burada.
Anka:- Kim?
Mira:- Seungmin 'in sevgilisi. Hani arasını yapmaya çalıştığım kız.
Anka:- Tatlı bir kıza benziyor.
Mira:- Umarım Seungmin 'i mutlu eder. Hak ediyor çünkü.
Erkekler topu koştururken birden Bang Chan Anka'yı fark etti. O anda kafasına bir top geldi. Arkadaşları hemen yanına koştular. Bang Chan, başını tuttu.
Anka:- Bang Chan! Dedi ve ayağa kalktı telaşla.
Changbin, elini çekti ve Bang Chan 'ın alnına baktı. Hafiften burnu kanamıştı.
Anka telaşlanmıştı. Koşarak indi merdivenleri ve Chan'ın yanına geldi.
Anka:- İyi misin? Chan bana bak.
Bang Chan, Anka'ya baktı. Seungmin, peçete getiriyordu ki elinden aldı peceteyi ve Bang Chan 'ın burnuna tuttu.
Bang Chan:- Anka, sorun yok.
Anka:- Buna sen mi karar veriyorsun? Şu haline bak yüzün gözün kan içinde. Hadi otur şuraya. Dedi ve Bang Chan 'ı oturttu sandalyeye.
Lena:- Kızlar, ne oluyor?
Mira:- Çok fena şeyler oluyor. Hem de çok fena.
Ceylin:- Anka'yı kaybettik galiba.
Lena:- Galiba.
Bang Chan, elini Anka'nın elinin üzerine koydu. Çekmek için ama Anka izin vermedi.
Anka:- Çek elini.
Bang Chan, Anka'ya baktı.
Bang Chan:- Neden yapıyorsun bunu?
Anka:- Neyi yapıyorum?
Bang Chan:- Bana yakın davranıp sonra kendinden uzaklaştırıyorsun.
Anka'nın elleri gevşedi.
Bang Chan:- Söyle Anka, neden?
Anka:- Ben de bilmiyorum Chan. İnan bende bilmiyorum. Dedi ve yanından ayrıldı.
Anka, koşarak çıktı oradan.
Han ise Lena'nın yanına geldi elinde havlusu ile.
Han:- Bizi izlemeye mi geldiniz?
Lena:- Aslında izlemek için değil. Bunlar senin için.
Han, saklama kabını aldı Lena'nın elinden. İçini açtı ve baktı.
Han:- Bana mı yaptın? Dedi gülümseyerek.
Lena:- Evet senin için. Canın ne zaman isterse ben yine yaparım.
Han bir tane aldı ve yedi.
Han:- Yine çok güzel olmuş.
Lena:- Afiyet olsun.
Lena, Han'a baktı.
Lena:- Çok terlemişsin. Hastalanacaksın.
Han:- Hastalanırsam, üzülür müsün?
Lena:- Herhalde yani.
Lena, havluyu aldı ve Han'ın alnından akan teri sildi.
Lena:- Çok yorma kendini.
Han:- İlk defa bir kız beni düşünüp, bir de terimi siliyor.
Lena:- Biz arkadaşız değil mi? Birbirimizin kötü olmasını istemeyiz. Hele de hasta.
Han bozulmuştu:- Arkadaş mı?
Lena:- Evet.
Han, havluyu geri aldı Lena'nın elinden.
Han:- Sağol arkadaşım ben kendim silerim alnımı.
Lena:- Han ne dedim ki şimdi ben?
Han:- Bir daha zahmet edip pirinç keki de yapma bence. Arkadaşlar birbirine bu kadar zahmet vermemelidir. Dedi ve yanından kalkıp gitti.
Lena, arkasından bakıyordu Han'ın. Han ise diğerlerinin yanına geldi.
Han:- Arkadaşmış.
Jeongin:- Neye kızdın bu kadar?
Han:- Şu kızları bir türlü anlamıyorum.
Bang Chan:- Ben de.
Jeongin:- Ne yalan söyleyeyim ben de.
Seungmin:- Sen neyi anlamadın bakalım?
Han:- Hem beni böyle mutlu etmeye çalışıyor hem de arkadaşız diyor.
Bang Chan:- Hem beni yanında istemiyor hem de yanımda oluyor.
Changbin:- Hem kendisine kadın muamelesi yapılmasını istemiyor hem de erkeklerin gözdesi olmaktan mutlu oluyor.
Seungmin:- Ohooo! Sizin kızlardan zerre anladığınız yok. Hoş ben de anlamıyorum ya.
Kızlar, maçtan çıkmışlardı.
Lena:- Ne dedim ben şimdi? Siz söyleyin.
Ceylin:- Boş ver. Erkek milleti işte. Anlamaya değmez.
Mira:- Anka nerede?
Lena:- Koşarak çıktı ya oradan.
Mira:- Doğruya unuttum Nereye gitti ki?
Sınıfa geldiler. Mira yerine geçti. Seungmin'de tam yerine geçiyordu ki Dahyun ona seslendi.
Dahyun:- Seungmin!
Seungmin ona baktı.
Dahyun:- Tatlım biraz konuşalım mı?
Changbin:- Oo tatlım bölümüne geçmişler bunlar.
Felix:- Seungmin adına çok seviniyorum. Dahyun ile çıkmayı çok istiyordu.
Seungmin ve Dahyun, sınıfın kapısının önüne çıktılar. Dahyun, Mira'ya bakıyordu. Sonra tamamen çıktı sınıftan. Mira ise az çok konunun kendisi olacağını anlamıştı sanki.
Dahyun:- Seungmin, biz artık sevgili değil miyiz?
Seungmin:- Öyleyiz.
Dahyun:- O zaman sen neden başka kızların yanında oturuyorsun?
Seungmin:- Mira mı?
Dahyun:- Evet.
Seungmin:- Benim yanım boş. Yanımda oturmanı istiyorum.
Seungmin:- Ama Dahyun o sadece arkadaşım benim.
Dahyun:- Ben senin sevgilinim sen de benim. Başka birinin yanında oturman çok saçma. Ayrıca ben kıskanç bir kız arkadaşım.
Seungmin:- Ama Mira sandığın gibi biri değil.
Dahyun:- Ne yani sevgilinim yanında başka bir kızı mı savunuyorsun?
Seungmin:- Pekala. Çantamı alıp yanına geliyorum.
Dahyun sevinçle el çırptı.
Dahyun:- Bu çok iyi olur.
Seungmin, Mira'nın yanına geldi ağır adımlarla ve kitaplarını topladı. Mira'ya baktı. Mira' da ona. Sonra gülümsedi.
Mira:- Kız arkadaşının yanında olman daha uygun.
Seungmin:- Mira ben...
Mira:- Git haydi. İstediğin buydu değil mi?
Seungmin, çantasını da alıp, Dahyun 'un yanına geçti.
Hazel:- Seungmin sonunda muradına erdi ha.
Mira:- Bunun için çalışmıştık ve başardık.
Hazel:- Çalıştınız ama çabaladığın kız, arkadaşını senden kıskandı. Dizi gibi valla.
Mira:- Beni kıskanması doğal. Ben de olsam aynı tepkiyi veririm.
Hazel:- Düşünsene Seungmin Dahyun 'u etkilemeye çalışırken, aslında sana aşık olsun?
Mira:- Ne diyorsun Hazel?
Hazel:- Dizi bu ya. Onun kalbinde aradığı kız senmişsin ve o Dahyun 'u değil seni sevsin. Sonra da o kızı sevmediğini anlarmış.
Mira:- Çok fazla dizi izliyorsunuz küçük hanım.
Hazel:- Diziler hayatlardan alıntıdır unutma bunu.
Mira:- Kapatıl bu konuyu. Herkes erdi muradına biz çıkalım kerevetine.
Hazel:- Sen öyle diyorsan, öyle olsun. Yalnız Sen Dahyun ve Seungmin'in arasını yapmış olabilirsin ama bu hikayenin yazarı sizi birleştirmeden duramaz ona göre.
Mira ve Seungmin birbirine baktılar.
Okul bahçesinde, tek başına oturuyordu Jeongin. Ekim yanına geldi ve oturdu.
Ekin:- Canın bir şeye sıkıldı galiba. Anlatmak ister misin?
Jeongin:- Sadece biraz kafa dinlemek istedim. Bizimkiler oldukça gürültülü biliyorsun.
Ekin gülümsedi:- Bilmez miyim. Bu gün pek konuşamadık. Sonra, kütüphanede de göremedim seni.
Jeongin:- Canım istemedi.
Ekin:- Bir sorun var ve galiba bu benimle ilgili.
Jeongin:- Sadece yalnız kalmak istedim. Kimse ile ilgili bir şey yok.
Ekim:- Ben de şu sinema...
Jeongin:- Sen haklıydın. Bunlar boş işler. Sinema, müzik, vakit harcama sadece. Ders çalışmak zorundayız biz bir öğrenciyiz ne de olsa.
Ekin, şaşkındı. Her zaman ki Jeongin yoktu karşısında. Hayat dolu Jeongin yoktu.
Ekin:- Pekâlâ. Dedi ve ayağa kalktı tam giderken arkasına tekrar döndü ve baktı. Sonra ilerledi.
Alya ve Hyunjin 'in dans çalışmaları başlamıştı.
Alya, hala bazı hareketleri yapamıyordu.
Hyunjin, hareketleri ona gösteriyordu.
Hyunjin:- Elini böyle tut ve bana, gözlerime bak olur mu?
Alya çok çekingen duruyordu.
Hyunjin:- Benden çekinirsen, dans edemeyiz ki.
Alya:- Ttt tamam. Denerim.
Hyunjin gülümsedi. Anka'nın bu utanışları o an o kadar tatlı geliyordu ki kendisine. Kırmızı olan yanakları hele de.
Hyunjin:- Hadi gel. Bak şimdi şöyle yapacağız. Dedi ve Alya'nın elini tutup kendisine çekti birden. O an Alya, Hyunjin 'e çarptı. Hyunjin ise dengesini sağlayamadı ve Anka ile birlikte yere düştüler.
Alya, Hyunjin 'in üzerine düşmüştü. Göz göze bakıyorlardı.
Hyunjin:- Ne güzel bakıyorsun.
Alya:- Ne?
Hyunjin:- Gözlerin çok güzel!
Alya, birden ayaklandı.
Alya:- Yok ben yapamayacağım. Sen başka bir eş bul kendine. Zaten bu kulübe girmek başlı başına bir hataydı. Dedi ve tam çıkıyordu ki Hyunjin önüne geçti.
Hyunjin:- Ama nereye gidiyorsun?
Alya:- Yapamıyorum işte.
Hyunjin elini tuttu Alya'nın.
Hyunjin:- Bu sadece bir çalışma. Gayet normal yapamaman. İkimiz, ikimiz birlikte üstesinden geleceğiz.
Alya:- Yok Hyundai, olmuyor işte.
Hyunjin ellerini Alya'nın omuzlarına koydu.
Hyunjin:- Bana bak lütfen. Neden hemen vazgeçiyorsun? Bana güven, tamam mı? Ben olacak dediysem olacak. Sadece bana güven.
Alya:- Sana güveniyorum!
Hyunjin:- Hadi yeniden demeyelim.
Oldukça yorucu geçiyordu çalışma. Hyunjin, su almaya gitmişti ikisine de. Alya ise ter içinde, hareketleri yapmaya çalışıyordu.
Alya:- Bir adım ileri, bir adım sağa bir adım geri sonra sola. Dön, tut elini. Yanlış oldu. Sonra bir adım daha sola.
Hazel yanına geldi Alya'nın.
Hazel:- Eve gitme vakti geldi. Bitmedi mi çalısmanız?
Alya:- Siz gidin. Ben biraz daha çalışacağım.
Hazel:- Çok terlemişsin.
Alya:- Terlesem de, bayılıp düşsem de şu hareketleri bir an önce öğrenmem gerekiyor. Hyunjin, bana güveniyor. Hem onu yarı yolda bırakamam.
Hyunjin, Alya'yı duymuştu. Adım atacaktı ki içeri öylece kaldı. Elinde ki su şişeleri ile.
Hazel gülümsedi:- İstersen bekleyelim seni.
Alya:- Siz gidin canım. Ben kendim gelirim.
Hazel:- Geç kalma tamam mı?
Alya:- Tamam.
Hazel, tam çıkıyordu ki Hyunjin ile karşılaştı.
Hazel:- Size kolay gelsin.
Hyunjin:- Teşekkürler. Alya'yı ben bırakırım. Aklınız kalmasın.
Hazel:- Sağol. Dedi ve çıktı.
Hyunjin, Alya'nın yanına geldi.
Hyunjin:- Mola!
Alya:- Su mu getirdin?
Hyunjin:- Otur haydi soluklan biraz. Çok yoruldun.
Alya:- Öğrenmeden olmaz.
Hyunjin, Alya'yı oturttu yanına. Suyu açtı ve verdi.
Hyunjin:- Çalısmak da sorun yok ama bu kadar kafana takarsan hastalanırsın. Bunu asla istemem.
Alya:- Ama yapmam lazım.
Hyunjin:- Yapamazsan da dünyanın sonu değil ya.
Alya:- Ama zayıf not alırız.
Hyunjin:- En azından çabaladık ve çalıştık deriz.
Alya:- Yok. Ben benim yüzümden zayıf almanı istemem. Sen bu konu da gayet iyisin ve sırf ben kötüyüm diye...
Hyunjin, Alya'nın dudağına koydu elini.
Hyunjin:- En azından, çalıştık. Bu kadar.
Alya,konuşamıyordu evet ama Hyunjin ise dokunduğu yerin sonradan farkına vardı. Elini çekiverdi.
Hyunjin:- Bu gün ne yapıyorum ben böyle? Neden elim kolum rahat durmuyor?
Alya, utanarak başını diğer tarafa çevirdi. Hyunjin, cebinden aldığı tokayı çıkardı.
Alya:- Şey, bu senin için.
Alya, Hyunjin'e döndü. Elinde ki hediye paketine baktı.
Alya:- Benim için mi?
Hyunjin:- Evet.
Alya, paketi aldı ve açtı. Çok güzel, çok şık çicekli bir tokaydı bu. Alya gülümsedi görür görmez.
Hyunjin:- Beğendin mi?
Alya:- Hem de çok. Çok güzel.
Hyunjin:- Sevindim.
Alya:- Nereden çıktı bu? Yani hediye almak nereden geldi aklına?
Hyunjin:- Çalışkan öğrenciler hediyeyi hak ederler.
Alya güldü.
Hyunjin:- Kendini yıpratmanı istemiyorum. Mutlu olmanı ve gülümsemeni daha çok seviyorum.
Alya utanmıştı.
Alya:- Çok çalıştık hadi kalkıp oturalım. Dedi şaşkınlıktan kelimelerin yerini değiştirerek.
Hyunjin gülüyordu.
Kızlar eve gelmişlerdi.
Bahar:- Alya nerede?
Hazel:- Dans provası var demiştim.
Bahar:- Keşke okulda bekleseydik onu.
Hazel:- Korkma Hyunjin getiririm dedi.
Lena düşünceliydi.
Mira:- Senin neyin var prenses?
Lena:- Ben bu erkekleri anlamıyorum.
Mira:- Neden?
Lena:- Han' a bu gün arkadaşça yaklaştım küstü bana.
Anka:- Nasıl arkadaşça? Anlamadım.
Lena:- Terini sildim. Yardım etmek amacıyla. Sonra bana hastalanırsam üzülür müsün diye sordu ben de evet arkadaşlar birbirinin kötü olmasını istemez dedim. O da bozululup gitti yanımdan.
Kızlar gülmeye başladılar.
Lena:- Ne gülüyorsunuz acaba?
Hazel:- Anlasana, çocuk senden hoşlanıyor.
Lena:- Ne alakası var şimdi?
Ceylin:- Öyle olmasa sen benim arkadaşımsın dediğinde neden bozulsun? Belli ki sana karşı boş değil. Belliydi zaten her Allah'ın günü masana pirinç keki bırakmasından.
Lena:- Han şimdi bana aşık mı?
Hazel:- Belki de hislerini kendisi de bilmiyordur. Olabilir yani.
Lena:- Ee ne olacak şimdi?
Mira:- Han beyimizin sana açılmasını bekleyeceğiz. Olmadı yardımcı oluruz ona.
Lena:- Ay yok olmaz.
Bahar:- Bence de olmaz.
Anka:- Sen karışma. Belli ki Lena' da boş değil ona karşı.
Lena:- Şeyy çok tatlı geliyor bana ama...
Bahar:- Gelmesin arkadaşım orada kalsın boşver onu.
Mira:- Üf Bahar!
Bahar:- Han'a da tuzak kurarım bak.
Lena:- Yaa Ekin! Bahar'a bir şey söyle.
Ekin, sanki orada yoktu. Sessizce oturuyordu.
Ekin:- Efendim?
Lena:- Sen iyi misin?
Ekin:- İyiyim. Bir soru vardı da onun çözümünü düşünüyordum.
Hazel:- Başka bir şey yok değil mi?
Ekin gülümsedi yalancıktan.
Ekin:- Gerçekten yok bir şey. Ee Lena anlat bakalım şu Han hakkında ne düşünüyorsun?
Hyunjin, Alya'yı eve getiriyordu.
Hyunjin:- Bu gün gayet iyiydin dansta.
Alya:- Ben tam tersini düşünüyorum.
Hyunjin:- Yanlış düşünüyorsun.
Alya güldü. Birden üşüme geldi.
Alya:- Ayy soğukmuş dışarısı.
Hyunjin, montunu çıkardı ve Alya'nın omuzlarına örttü.
Hyunjin:- Böyle daha iyi.
Alya:- Ama sen üşüyeceksin.
Hyunjin:- Sorun yok.
Alya:- Teşekkür ederim.
Hyunjin gülümsedi.
Alya:- Sen çok iyi kalplisin. Ben ilk başta seni egoist, kendini beğenmiş, işi gücü kız tavlamak biri olarak görmüştüm. Öyle zannediyordum yani. Ön yargı kötü bir şeymiş.
Hyunjin için vicdanı ile savaşma zamanı gelmişti. Sağa sola bakındı. Kalbi sanki boğazına yapışmış, kendisinden hesap soruyordu.
Alya:- Ama sonra tanıdıkça, kalbinin de yüzün kadar güzel olduğunu gördüm.
Hyunjin:- Ben, ben teşekkür ederim. Çok iyi biri değilim illaki benim de hatalarım oldu. Belki üzdüğüm, belki de üzeceğim... Dedi son kısmı kısık bir ses tonu ile söyleyerek.
Alya:- Eğer üzdüysen birini, bunu bilerek yapmamışsındır. Kalbi güzel insanlar kimseyi bilerek üzmezler.
Hyunjin:- Alya ben, düşündüğün gibi biri değilim. Ben...
Alya:- Biliyorum.
Hyunjin telaşlanmıştı:- Ne? Neyi biliyorsun? Yoksa...
Alya:- Biliyorum işte. Sen düşündüğüm gibi biri değilsin.
Hyunjin:- Sey, Özür dilerim. Aptallıktı. Affedebilir misin beni.
Alya:- Saçmamalama. Asıl özür dilemesi gereken kişi benim.
Hyunjin:- Nasıl?
Alya:- Az önce de dedim ya. Sen benim düşündüğüm gibi kendini beğenmiş biri değilsin. Seninle ilgili böyle düşündüğüm için özür dilerim. Aksi olmasaydı, bana dans ögretmek için kendine işkence çektirmezdin. Dedi gülerek.
Hyunjin beş dakikanın içinde vücudunda ki bütün suyu ter olarak atmıştı sıkıntıdan.
Alya:- Sen neden benden özür diledin ki?
Hyunjin:- Ben, sana öyle düşündürttüğüm için.
Alya:- Neden bilmiyorum ama Koreli erkeklerin hep kızlar hakkında kötü düşündüklerini zannederdim. Belki de izlediğim Kore dizileri yüzünden. Saçmalık işte. Ama sen, bu ön yargımı tersine çevirdin.
Hyunjin:- Beni fazla gözünde büyütmüşsün. O senin kalbinin güzelliğinden kaynaklı. Ben de diğer erkekler gibiyim o kadar. Belki de izlediğin Kore dizilerindekinden daha da kötüyümdür olamaz mı?
Alya güldü:- Şakacı! Aa konuşurken eve gelmişiz. Beni getirdiğin için teşekkür ederim. Her şey için de.
Hyunjin gülümsedi.
Alya:- İyi günler.
Hyunjin:- Sana da.
Alya içeri girene kadar arkasından baktı Hyunjin.
Hyunjin:- Affet beni. Ben yüzsüz, kötü, adamın biriyim. Sana kötülük yapıp, sana aşık olacak kadar yüzsüz bir adamım ben.
Gece olmuştu. Bang Chan, camın kenarında oturuyordu. Düşüncelere dalmıştı. Hyunjin yanına geldi.
Hyunjin:- Ne düşünüyorsun?
Bang Chan:- Anka'yı.
Hyunjin:- Anka'ya ne oldu ki?
Bang Chan:- Bilmiyorum. Anka'nın neden bana değişik davrandığını anlamaya çalışıyorum. Ama anlayamıyorum. Bir bakıyorum Yuta yanında ve bana yüz vermiyor. Sonra tekrar bakıyorum, benimle ilgileniyor, bana bir şey olmasını istemiyor.
Hyunjin:- Anka'nın durumunu şu an ben de yaşıyorum.
Bang Chan:- Ne demek o?
Hyunjin:- Chan, ben bir şey yaptım.
Bang Chan:- Ne yaptın? Yüzünden iyi bir şey yapmadığını anlayabiliyorum.
Hyunjin:- Okulda bir gurup kız ile Alya'yı tavlayacağıma dair iddiaya girdim.
Bang Chan:- Eee? Yoksa tahmin ettiğim şey mi?
Hyunjin:- Evet. Onu kendime aşık etmek için elimden geleni de yaptım.
Bang Chan:- Hyunjin ne yaptın sen?
Hyunjin:- Kendimi beğenmişliğim sonunda başıma dert açtı.
Bang Chan:- Hyunjin, bu Alya'nın kulağına gittiğinde ne hissedeceğini düşünüyor musun peki?
Hyunjin:- Alya'nın ne hissedebileceğini geçtim,şu an benim onun hakkında ne hissettiğimi bilsen daha da şaşırdın.
Bang Chan:- Hyunjin yoksa?
Hyunjin:- Evet. Chan ben galiba Alya'ya aşık oldum.
Bang Chan:- Ne olacak şimdi?
Hyunjin:- Bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. Ona aşık oldum. Alya gerçeği öğrenince yüzüme bile bakmayacak. Yardım et bana.
Bang Chan:- Tamam bi sakin ol. Bunu halledebiliriz. Durumu düzeltebiliriz. En azından öyle düşünüyorum.
Hyunjin:- Kendi kazdığın kuyuya düşmek bu olsa gerek.
Hyunjin'in deyimi ile kendi kazdığı kuyuya düşmüştü. Fena düşmüştü hem de. Kendisi ile birlikte vicdanı, aklı ve yüreği de düşmüştü. İlk defa aşık olduğu için sevinmeki miydi yoksa aşık olduğu kızı kandırdığı için üzülmeli miydi? Duyguları öyle karışıktı ki. İpe dolanmış ve düğümlenmiş gibiydi şu an. Ve artık işi Alya'nın kendisini tavlamaktan daha da zordu. Çünkü tavlanan taraftı artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başıboş Çocuklar
FanfictionStray Kids ile bir lise hikayesidir İçinde,komedi,aşk ve arkadaşlık bulacaksınız. Bahar Çiçekleri hikayemi okudunuz mu? İşte bu hikaye Bahar Çiçekleri'nin 2021 versiyonudur. Bu hikaye okuyucularıma teşekkür etmek amacıyla yazılmıştır.