Gözlerimi uzağa dikmiş bekliyordum öylece. Yanımda olan biten hiç birşey ilgilendirmiyordu beni. Nereden çıkıp geleceğini bilmiyordum ve umudum da yoktu. Hiç gelmeme ihtimalin de vardı ve ben asıl bundan korkuyordum.
Her gün birbirinin aynıydı ve bir sürprizle karşılaşmayalı ne kadar uzun zaman olmuştu? Hatırlamıyorum bile.
Kendimle sonsuz bir savaşın içindeydim ve her hücrem bir asker gibiydi. "Bekle" diyordu bir yanım, diğer yanım ise "Hayatını yaşa". Kitlenen bu savaşın ne galibi vardı ne de mağlubu.
Yaşadığım her şey eksikti. En duygusal filmi de, en komik filmi de aynı gözlerle izliyordum. Hissedemiyordum. İfadesiz gözlerle bakıyordum yanımda olup biten her şeye. Kitabımdaki her sözcüğün anlamı aynıydı, çünkü; okuduğum şey aslında kendi yalnızlığımdı.
Ben ki maviye tutkunum, mavi bile huzur veremiyordu. Sonra sen çıktın karşıma, bir ses verdin bana uzaktan ve o an herşey maviye boyandı. Yanımdaydın ve son bulmuştu yalnızlığım. Binlerce yıllık uykudan uyanmış gibiydim, her şeyi sanki ilk defa görüyordum.
Sonra fark ettim; bir deniz nasıl bu kadar mavi olabilirdi? Bir güneş bu kadar parlar mıydı sahiden?
Korkmuyorum artık gelecek günden. Umutsuz degilim. Sende önce yaşadığım ve sana yakışmayan bütün günlerimi değiştirdim senin verdiklerinle.
Terk edilmiş bir limanda kendi halinde bekleyen köhne gemilerime en gizli denizleri açtın. Ben o maviliğin yolcusuyum şimdi, sonsuz maviliğin...
Şimdi yaşamayı seviyorum işte. Çünkü içinde sen varsın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hep 17
ChickLitve sen ne kadar küçük bulsan da aşkın yaşı 17 derler, ben sayende bugün 18'ime basıyorum. Hoşçakal.