IX

7K 614 180
                                    

Y/N : 1.000 okunma! Vay canına, herkese teşekkürler. Lütfen desteklerinizi hiç eksik etmeyin. Bu hafta boyunca evde olmadığımdan yeni bölümleri aksattım, yarım saat önce eve geldim veeee evet, beynim birden çalışmayı durdurmazsa düzenli olarak yeni bölüm gelecek. İyi okumalar. <3

-----

Odam vanilya gibi kokuyordu, ancak duyduğum tek koku vanilya kokusu değildi. Az da olsa sigara dumanının kokusunu alabiliyordum. Annem sigarayı çok uzun süre önce bırakmıştı, ve eğer uzaylılar tarafından kaçırılmadıysam, hafızam silinmediyse, hatırladığım kadarıyla ben de sigara içmiyordum. İnsanların kendi ruhlarını onlarca şey ile zehirlerken, bir de üstüne kimyasallara saldırıyor olmalarını garipsiyordum. 

Odamda sigara içenin Becky olduğundan yüzde yüz emindim. Yavaştan da olsa sinirlenmeye başlıyordum ve bu etrafımdaki hiç kimse için iyi olmazdı. Elimden geldiğince hızlı bir şekilde evden çıkmaya çalışıyordum. Kıyafetlerimi, diş fırçamı ve şarj aletimi hızlı bir şekilde çantama tıktım. 

"Nereye gidiyorsun?" 

Midemi bulandıran iğrenç sesi kulaklarıma ulaştığında yüzümü ekşittim. Ona cevap verme gereği duymuyordum. Çantamın tam olduğundan emin olur olmaz onun yanından geçerek salona yürüdüm.

"Ben çıkıyorum." Annemi bilgilendirdim. Bana kafası karışmış bir yüz ifadesiyle baktı.

"Nereye çıkıyorsun?" Sordu. 

"Haftasonu arkadaşımda kalacağım." Cevap verdim. Yüz ifadesi değişti ve az önceki sıkılmış halinden eser kalmadı. Soru yağmuruna tutulacağımı hissedebiliyordum, bu yüzden hızlıca anneme veda ederek kendimi evden dışarıya attım.

-----

"Filmi izle." Ezra koluyla beni dürttüğünde kendi beynimin içinde kaybolup gitmiştim. Kimsenin durup da düşünmek için vakit ayırmadığı her şeye ilgi duyuyormuşum gibiydi. Ancak tüm bunları düşünürken, ara sıra bu çok konuşan, dengesiz, bulaşıcı gülümsemeye sahip olan çocuğun yüzü gözlerimin önüne geliyordu. Hemen yanımda oturuyor olmasına rağmen ona dönüp bakmak yerine hayal etmeyi tercih ediyordum. Bu bana ters düşen bir şeydi, sadece önem verdiğim şeyleri hayal dünyama taşırdım. Belki de sadece gereksiz bir ilgi duyuyordum. Eğer kendimi azıcık tanıyorsam, kısa bir süre sonra geçip gideceğinden emindim.

Ancak burada, onunla olmaktan kesinlikle şikayetçi değildim. Her ne kadar Ezra ile geçirdiğim vakit çok değerli olmasa bile, Becky'nin sigara kokan ruhuyla aynı odada bulunmaktan daha iyiydi. Birbirimizden neden nefret ettiğimizi bilmiyorduk, belki de bu yüzden aramızdaki duyguya gerçekten nefret adını verebilmemin en büyük sebebi buydu. Hiçbir sebep yokken bile, kuvvetli bir nefret hissi duymak.. 

"İzliyorum." En sonunda cevap verdim. Bana döndü ve gülümsedi. Bir süre konuşmadık ve filmi izlemeye devam ettik. İkimiz için patlamış mısır yapmıştı ve her taraf ıvır zıvırlarla doluydu. Ancak benim pek iştahım yoktu. 

"Etrafında olmak eğlenceli, ama tam yanında olmak çok daha iyiymiş." Ezra yanaklarını patlamış mısırla doldururken konuştu. Gülümsemek istedim ancak kaslarımı harekete geçiremiyordum. Sanırım aramızdaki başka bir fark da buydu. Ezra'nın refleksi gülümsemek iken, benim refleksim kendimi sıkmak, soğuk görünüşümü korumaktı.

Ancak ikimiz de bunu bir şeylerin üzerini örtmek için yapıyorduk.

Onunla zaman geçirdikçe saçmalıktan ibaret olduğumu düşünüyordum. Belki de bu kadar ruhsuz olmak yerine bir şeylerin keyfini çıkartmalıydım. Bu hiç Luke değildi, ancak belki de mutlu olmak için Luke olmamalıydım.

"Tipin ne?" Alakasız bir şekilde soruyu bana fırlattı. Ona dönüp surat astım.

"Özellikle çekici bulduğum bir tip olduğunu söyleyemem. Eğer birini hoş buluyorsam hoş buluyorumdur. Çünkü genelde insanlardan hoşlanmam. Hoş bulursam da o kişi oldukça özeldir." Biraz düşündükten sonra cevap verdim. Kurduğum bu cümleler beni şaşırttı. Daha önce hiç kimseye, romantik çekim hakkında bu kadar net bir cevap vermemiştim. 

"Hem, konuşacağına filmi izlesene." Onun bana kızdığı gibi kızdım ve gülümsedi. O böyle gülümsediğinde, aklından neler geçtiğini bilmek istiyordum. En azından onu bu hale getiren şeyin ne olduğunu. Arkasında mutlaka bir şeyler olmalıydı. Gözlerine baktığımda bir çok şey yaşadığını görebiliyordum. Acaba onunla ilgili tüm küçük şeyleri öğreneceğim günler olacak mıydı?

Ne saçmalıyorum ben?

"Neden hep yalnız olduğunu anlamış değilim, oldukça huzur vericisin." Ezra konuştu.

"İyi insanlar da yalnız kalabilirler. Benim yalnızlığım seçime dayalı." Cevap verdim.

"Sürekli onlarla birlikte olmak zorunda değilsin. Benim bir çok arkadaşım var ama genelde sadece ikisiyle takılıyorum." Filmi durdururken konuştu. Tuzağına düşmüştüm, beni konuşmanın içine çekmeye çalışıyordu, ve başarmıştı da.

"Lisede yapılan arkadaşlıklar için söyleyebileceğim tek şey var. O da, bazı insanlarla, sadece, onları haftanın beş günü de gördüğün için arkadaş olduğun." Mırıldandım. Sustu. İlk defa tam olarak gözlerime bakmak yerine bütünüme odaklanmış gibiydi. Sanki gözleriyle tüm vücudumu aynı anda izliyormuş gibi gözüküyordu.

"Benim için de geçerli mi?" Sordu.

"Sanmıyorum." Cevapladım.

Gülümsedi.

"Sen bir nevi seninle arkadaş olmam için beni zorladın." Yarı şaka, yarı ciddi olarak söyledim. 

Bu cümlemin üzerine gülümsemesi yüzünden silindi.

"Seni geçen seneden beri seyrediyorum." Ezra konuştuğunda kahkhaha attım.

"Ürkütücüsün."

"Bunu kafasını sıraya dayayıp herkesi tek tek seyreden birisinden duymak ironik." Durdu.

"Senden hoşlanıyorum." Tekrar konuştuğunda ağzından bu iki sözcük saçıldı.

Sessizlik.

Sessizlik o kadar büyüdü ki rahatsız etmeye başladı. Başımı ağrıtıyordu, sessizlik ilk kez beni mutsuz ediyordu. Bir şey söylemeliydim. Ancak söyleyecek bir şey bulamıyordum.

"Geri cevap vermene gerek yok. Karşılık almak için söylemedim, hislerimi bildiğinden emin olmak için söyledim." Ezra her zamanki gülümsemesini yüzüne yapıştırdı ancak bu gülümseme onun gözlerine ulaşmadı. Her şey çok hızlı olup bittiğinden düşüncelerim makarna olmuştu.

Benden cevap beklemediğini biliyordum ancak bir şey söylemeye karar verdim.

"Buna hoşlanmak denilmez ama..." Durdum ve derin bir nefes aldım.

"Seninle tanışmadan önce ruhsuzdum. Hala ruhsuzum ama, daha az ruhsuz. Sessiz bir kişiydim. Bir kişi bile sayılmazdım aslında. Daha çok kuru bir bitki gibiydim. Sadece belli insanlara aittim, ve sadece onlar beni beslerlerdi. Ama şimdi sen de buradasın, yani en azından arkadaşım olduğunu varsayarak söylüyorum. Ve her ne kadar tomurcuklanıp, yeşermiş bir bitkiye dönüşmesem de, sayende yeşermek için daha fazla sebebi olan bir bitkiye dönüştüm.. Yani sanırım."

Ezra parlak gözleriyle bana bakıyordu.

"Bu söylediğin şeyleri yazmalısın." 

"Filmi açmayacak mıs-"

"Filmi boşver."

Dudaklarımız birleşti.

---

Ezra | ⚣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin