VII

7.6K 596 59
                                    

Y/N : "write this shit or die"

-------

"-- biliyorsun ben hiç öyle bir şey demem!" Yanıbaşımda, bahar mevsiminin geldiğini herkese ilan eden bir kuş gibi otüp durmakta olan Ezra'yı tekmelemek istiyordum. Ne hakkında konuştuğunu bilmiyordum, bildiğim tek şey ilgi çekici olmadığıydı. Acaba çok konuştuğunun farkında mıydı? Yoksa hatırlatma yapmam mı gerekiyordu?

"Vay canına şu boyalara bak." Eliyle rafın üzerinde duran renkli boya kutularını gösterdi. Daha çok badana boyaları gibi duruyorlardı. Sanat sınıfında böyle garip şeyler bulmak zor değildi, geçen sene bir kızın patateslerden heykel yaptığını hatırlıyordum.

"Bir gün belki bunları kullanarak senin t-"

Eliyle sarsmakta olduğu kırmızı boya kovası, buz üzerinde dengesini kaybetmiş bir zavallı gibi devrildi. Ancak normalde buz üzerinde dengesini kaybetmiş bir zavallı, buzun üzerine kapaklanırdı. Bu boya kutusu ise Ezra'nın üzerine kapaklanmayı seçmişti.

Olayı değerlendirmek yerine boya kovasının kötü erkek zevkini eleştirmeye koyuldum. Bir yere devrilecek olsaydım, tek seçeneklerim Ezra ve yer olsaydı, yere kapaklanmayı seçerdim. En azından yer üzerimde bir çekim etkisine sahipti. Ezra gibi sıkıcı değildi.

Tahmin ettiğim tepkiyi verdi. Kahkaha attı. Tabii ki de kahkaha atacaktı, ondan başka ne beklenirdi ki? Bencil, sorumsuz, çocukça.

"Eh.." Dedi, sonra duraksadı.

"Kırmızı en sevdiğim renk. Üzerimde iyi durduğuna eminim."

"Ezra James Roberts!" Ne hoş bir ses. Okul müdürünün basık ve kalın sesi odada yankılandı ve bütün bakışları üzerimize çekti. Adamın ismini öğrenme zahmetine girmemiştim bile. Önemli birisi değildi. Çok tutucu ve geri kafalıydı. Üstelik Ezra'dan nefret ediyordu. En azından adamla ortak bir noktamız vardı.

"Odama! Derhal!" Bağırdı. Kırmızılar içerisindeki çocuk bana bakarak son kez güldü.

"Bir şey yap." Fısıldadı. Bu cümlenin ardında 'beni yalnız bırakma' dediğini duyar gibiydim. Bir şey söylemem gerektiğini biliyordum. Ezra ceza alacaktı ve ben de yalnız kalacaktım. Ondan uzak kalmak iyi bir fikirdi ancak bu sefer sürekli somurtacaktı. Ben yalnız kaldığımda bunu sorun etmiyordum ancak onun sorun edeceğinden eminim.

Vicdanıma yenik düştüm.

"Siktir." Müdürün yüzüne bakarak heyecansız, sıkılmış bir şekilde mırıldandım. Yaşlı adamın gözleri sonuna kadar açıldı ve suratı öfkeden Ezra'nın boya badanasına uydu. Ezra ise etkilenmiş bir şekilde alkışlamaya başladı, ancak müdürle göz göze geldiği an durdu.

"Senden beklemezdim! Sende derhal odama." İsmimi bile bilmiyor olmalıydı. Ezra ile hızlı bir şekilde müdürün odasına yürüdük.

"Benim için bunca riski alacağını bilmiyordum." Saçındakı boyadan kurtulmaya çalışırken konuştu.

"Senin için değildi." Uydurdum.

"Harika gözüküyorum." Kendi kendine konuştu.

"İğrenç gözüküyorsun." Burnumu kırıştırdım. Bana baktı, yine yüzündeki o gülümsemeyle. Kafasından nelerin geçtiğini anlayamamama sebep olan o gülümsemeyle.

"Aynı şeye bakıp, farklı şeyler görüyor olmamız garip." Dedi.

"Hayır, sadece sen aptalsın." Diye cevap verdim. Surat astı. 

Birlikte müdürün büyük odasına girdiğimizde ağır bir erkek parfümü kokusu bizi sardı. İkimiz de yüzümüzü ekşittik. O adam ne kadar parfüm sıkarsa sıksın, asla hoş bir kokuya sahip olmayacaktı. 

Ezra | ⚣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin