XII

7.2K 542 113
                                    

"When I wake up, I'm afraid, somebody else might end up being me. Being me can only mean, feeling scared to breathe. If you leave me then I'll be afraid of everything. That mak-"

Son iki hafta içinde onunla ilgili yeni şeyler öğrendim. Annesinin üç sene önce başka bir adamla evlenip Ohio'ya taşındığını, babasının bir kız arkadaşı olduğunu ve genelde onunla kaldığını öğrendim. Annesiyle fazla bağı yoktu, sadece yılın önemli günlerinde aralarında geçen garip telefon konuşmaları ile sınırlanıyordu iletişimleri. Ancak yine de onu mutsuz eden şeyin altında ailesinin yattığına inanmıyordum. Başka bir şey olmak zorundaydı. 

"Şu şarkıyı değiştirir misin?" Kitabımı dizime yerleştirip bir nevi şarkıya çığlık atarak eşlik eden Ezra'ya baktım. Beyaz tişörtünün üzerinde yine gökkuşağını andıran renk demetleri vardı. Oldukça dikkatsizdi, ya da sadece belli şeyler hakkında dikkatli olduğundan diğer şeylere konsantre olamıyordu. Tuvale, ya da kağıda, kısaca neyin üzerine bir şeyler çiziyorsa ona konsantre olduğundan boyanın nereye gittiğini pek önemsemiyordu. Bunun sonucunda boyaya bulanmış kıyafetler ve duvarlar ortaya çıkıyordu. 

Onu seyrederken düşündüm. Acaba biyoloji, birisine sarılmak istediğinizde, ama sarılamadığınızda göğüs kafesinizde oluşan o sızlamayı nasıl açıklıyordu? Belki de gerçekten bilimsel bir açıklaması vardı, belki de yoktu. Ne diyebilirdim ki? Konu bu tarz şeyler geldiğinde, ne olacağı hiç belli olmazdı.

Kendinden önce diğer insanları öncelikli tuttuğunu bilmek beni sinirlendiriyordu. Ne yazık ki, benim için de aynısını yapıyordu. O diğerlerini sıcak tutmak için kendisini ateşe verebilecek birisiydi. Ona sarılmak beni de ateşe verebilirdi. Belki bu bencilce bir düşünceydi, ancak benim yanmamı istediğini sanmıyordum. 

"Ama bu şarkı benim duygularımın kelimelere dökülmüş hali!" Ezra dudaklarını kıvırdı ve somurttu. 

"O kadar kıskanç bile değilsin." Gözlerimi devirdim. 

"Kıskanıyorum çünkü kolayca yeri doldurulabilecek bir insanım." Ezra yanıma oturdu ve kollarını etrafıma doladı. Bu cümleyi duymak garip bir şekilde kötü hissetmeme sebep oldu. Gerçekten de kolayca değiştirilebilecek birisi olduğunu mu düşünüyordu? Öyle olsaydı bile, -ki değildi- onu kimse için değişmezdim. Çünkü, değişebilecek kimsem yoktu. 

 "Kimse senin kadar sinir bozucu olamaz. Bu da bir şeydir." Ona geri sarılırken konuştum. Bazen yaptığım bu iğneleyici yorumlarla onu kırıp kırmadığımı düşünüyordum ancak onun alınmadığını biliyordum. Beni tanıyordu, ve hiçbir zaman vıcık vıcık birisi olamayacağımı biliyordu.

Değil mi?

"Eh, güzelmiş. Bunun için, ödül olarak bir öpücük alabiliyor muyum?" Bir aptal gibi sırıtırken sordu. Aramızdaki mesafeyi kapatarak ona ufak bir öpücük verdim. Buna alışmak zaman alacaktı, onu öpmek hala kalbimi yerinden çıkartıyordu. Ve ellerini boynumda gezdirdiği her seferde, parmakları tenimde üçüncü derece yanık izleri bırakıyordu. Kalıcı, ancak taşımaktan şikayet etmediğim yanık izleri.

"Ciddi anlamda, herkesten nefret eden birisi tarafından sevilmek dünyadaki en iyi his." Ezra kıkırdadı ve koltuktan kalkarak bir nevi kaçtı. Sanki söylediği cümleye vereceğim tepkiyi önceden biliyormuşçasına. Ki haklıydı da. Yanımda oturuyor olsaydı onun saçını çekerdim. 

Yanımdaki yastığı onu fırlattım ancak ıskaladım. Dilini bana çıkarttıktan sonra eline fırçayı alarak tekrar ufak sanat parçasına dikkatini verdi. Onu resim çizerken seyretmek, yeni hobimdi. Biliyorum, ürkütücüyüm.

 Ona henüz hislerimle ilgili net bir şey söylememiştim. Çünkü ne hissettiğimden emin değildim. Ortada bir şey olduğu kesindi, şimdiye kadar kimse için böyle duygular beslememiştim. Bunlar öyle ufak hisler, basit şeyler değildi. Her ne kadar klişe gelirse gelsin, her şey onu hatırlatıyordu. Her şey o olmuştu, siyah beyaz bir filme, renk getirilmiş gibiydi.

Ezra | ⚣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin