Y/N : Resmen yazamıyorum. Hanginiz nazar değdirdi?
03:47..........................
----
Biyoloji notlarıma baktığınızda, derse hiç ilgimin olmadığını düşünüyor olabilirsiniz, ancak insan vücudu oldukça ilgimi çeken bir şey. Sonuçta bende de bir tane var. İnsan vücudunun işleyişine bakacak olursak muhteşem ve tamamen mantığa dayalı yürüdüğünü görürüz. Hastalıklar, sorunlar bile bu muhteşemliğin bir parçasıdır. Düşünün, kanser, bir hücrenin kendini durduramadan bölünmesi sebebiyle gerçekleşiyor. Daha sonra bu hücreler bir kitle haline geliyor ve hastalığa sebep oluyor. Her şey planlı, ve her şey mantığa dayalı. Ancak insan vücudunun göze hitap eden kısmına bakacak olursak, kusurlar, sorunlar burada başlıyor. Ortada fiziksel hiçbir sorun yokken, medyanın güzellik anlayışı yüzünden sorunlar ortaya çıkıyor. Bu beni hep düşündürürdü. Eğer hiç bir-
"Mavi giyiyorsun." Hayatıma bir gölge gibi çökmeye karar vermiş insanın sesiyle irkildim. Yalnız kalmak çok keyif aldığım bir şeydi, ancak son zamanlarda yalnız kalmaktan uzaktaydım. Onunla birlikte olmaktan keyif aldığımı düşünüyor olmalıydı, acaba ona aksinin yaşandığını söylemeli miydim?
"Yani?" Başımı kaldırıp ona baktım.
"Hiçbir şey." Kendi kendine gülümsedikten sonra yanıma oturdu. Onu kovmak istiyordum, ancak o kadar kaba bir insan değildim. Yani sanırım.
"Sabrın hayranlık uyandırıcı." Elindeki defter ve kitapları düzeltirken konuştu. Ne demek istediğini çok iyi biliyordum ancak cevap vermemeye karar verdim. Zaten hep aynı şeyi yapmıyor muydum?
Onu seyrettim. Yüzündeki ufak, çarpık gülümsemesiyle defterini karıştırmasını, bir şeyler karalamasını seyrettim. Defterini okuyup okumadığımı sormadığı için mutluydum. Sonu iyiye gitmeyen bir konuşma olurdu ve inanın bana tartışmakla pek aram yoktu. İki insan arasında, güvenden daha mutlu edici tek şey sessizlik ve sakinlikti benim için. Bunu biliyor olmalıydı.
"Bir ara birlikte dışarıya çıkmalıyız!" Kafasını defterinden kaldırdı ve bağırdı. Bir kaç kişinin bize baktığından emindim. Tam reddetmek için ağzımı açıyordum ki göz teması kurduk. Aklına gelen bu fikrin dahice olduğunu düşünüyor olmalıydı. En baştaki amacım Ezra'nın sinirini bozmak ve onu mutsuz görmek olsa bile, şu an onu mutsuz etmenin kötü bir fikir olduğunu düşünüyordum. Çünkü nedense içimden bir ses onun zaten derinlerde bir yerlerde mutsuz olduğunu söylüyordu.
"Mrs. Brooks'la aranda akrabalık filan mı var?" Onun teklifini görmezden gelerek sordum.
"Yani dışarıya çıkıyor muyuz?" Heyecanlı bir şekilde gülümsedi. Yine gamzelerini görebiliyordum.
"Beni dinlemiyorsun bile.." Başımı salladım.
"Asıl sen beni dinlemiyorsun." Surat astı. Bugün cuma olduğundan haftasonu dışarıya çıkabilirdim.
"Çıkıyoruz." İstemeyerek de olsa kendimi bunu söylemeye zorladım ve derin bir iç çektim.
"İstemiyorsan çıkmak zorunda değiliz..." Dudağını bükerek bana baktı. Tamam, kesinlikle yavru köpek kartını çekiyor, bu haksızlık.
"Çıkıyoruz dedim y-" Lafım yarıda kesildi.
"Siz çıkıyor musunuz!?" Amber çığlık attı. Ona acıdığımı görebilmesi için ekstradan nefretle ona baktım. Ancak alınmış gibi gözükmüyordu. Onunla uğraşarak vakit harcamak yerine kulaklığımı takarak başımı sıraya dayadım. Gözlerimi kapatmadan önce son gördüğüm şey, Ezra'nın kollarını şiddetle sallayıp bunun bir yanlış anlaşılma olduğunu açıklamaya çalıştığıydı.
----
Telefonum çalıyordu ve tabii ki de arayan annemdi. Başka kim beni arardı ki?
"Alo?" Uykulu bir şekilde telefona konuştum.
"Alo, Luke, sana bir şey söylemeliyim ancak kızmayacağına söz ver."
Bu iyi olamaz.
"Ne? Ne yaptın?" Homurdandım.
"Bu haftasonu.. Bir misafirimiz gelecek." Annem yavaşça konuştu.
"Kim?"
"Becky..." Bir süre hatta sessizlik olduğunda annem tekrar konuşmaya başladı.
"Üniversitelere bakıyor ve bu yüzden bir haftalığına bizde kalacak, onu reddedemezdim. Annesiyle samimi olduğumu biliyorsun"
Biliyordum ancak hala bir anlam verememiştim.
"Ondan nefret ettiğimi biliyorsun." Hafif öfkeli bir şekilde telefonla konuşurken, yan sırada oturmakta olan Ezra kafasını bana çevirerek meraklı bir şekilde beni seyretmeye başladı.
"Üzgünüm, annesi çok ısrar etti.. Lütfen öfkelenme." Annem resmen bana yalvarıyordu ve Ezra'nın beni seyrediyor olması rahatsızlık vericiydi. Konuşmayı burada bitirmeye karar verdim.
"Evde konuşuruz." Mırıldandım. Annem de onayladıktan sonra telefonu kapattım.
"Seni hiç bu kadar öfkeli görmemiştim." Gülümsedi. Güven veren bir gülümsemesi vardı ve elimde olmadan geri gülümsedim. Ona gülümsediğimi fark ettiğinde şaşkınlıkla bana baktı.
"Daha sık gülümsemelisin."
Sustum.
"Anlatacak mısın?"
Ona hayatımda olup biten herhangi bir şeyi anlatmak için tek bir sebebim bile yoktu. Yine de onunla paylaşmak istiyordum. Belki beni kurtaracak bir fikir ortaya atabilirdi. Gerçi, Ezra'dan söz ediyoruz, onun gibi beyni çalışmayan birisinden gelecek fikirlerle ne yapabilirim ki?
"Nefret ettiğim bir kız bir haftalığına bizde kalacakmış." Sıkılmış bir ses tonuyla konuştum.
"Bir hafta boyunca seni kurtaramam ama..."
"Haftasonu bizde kalmaya var mısın?"
----
Y/N : VAY CANINA GERÇEKTEN DE YAZMA YETENEĞİMİ KAYBETTİM.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ezra | ⚣
RomanceEzra ve Luke farklı dünyaların insanlarıydı. Birlikte mutlu olmak için yeni bir dünya yarattılar. ㅡ 2015