"Doyoung! Doyoung uyan artık, gidiyoruz hadi!" Kulaklarımda alarm sesi yerine duyduğum Yuta'nın sesi ile gözlerimi araladım yavaşça. Yanımdaki pencereden yüzüme ışığından dolayı açtığım gözlerimi yüzümü buruşturarak tekrar kapatmak zorunda kaldım. "Saat kaç?" Yeni uyandığımdan çatlamış olan sesimle sorarken Yuta aldığım cevap yataktan fırlamamı sağlamıştı. Hadi ama! Öğlen ikiye kadar uyuyacak ne yaşamış olabilirdim? Dün gece aslında o kadar da geçe kalmamıştık? Pekâlâ, sanırım kalmıştık. Odama çıktığımda saat gece üçü gösteriyordu. Tüm gece sohbet etmiştik, yaklaşık bir saat hiç konuşmadan yıldızları izlemiştik çünkü bu manzarayı kaçırmamamız gerektiğini ikimiz de biliyorduk. Jaehyun'un birkaç dakika otele girmesinden sonra elinde şarap ve kadehlerle döndüğünden dolayı bir iki kadeh de şarap içmiştik. Bu yüzden biraz geçe kalmıştık ve odama çıktığımda ise yattığım gibi uyumuştum.Yataktan bedenimi kaldırdığım gibi iyice açtığım gözlerim ile odayı taradım. Youngho odada değildi. İçeride sadece Yuta ve ben vardık. "Sen in, on dakikaya geliyorum." Yüzümü hızla yıkadıktan sonra üzerimi değiştirip tüm eşyalarımı sırt çantamın içine tıkmıştım. Ama bir sorunumuz vardı! Dün bunu düşünemediğime inanamıyordum. Kendi okumun ve yayımın nerede olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Büyük ihtimal artık haber de alabileceğimi sanmıyordum. Görünüşe göre biriktirdiğim paramdan birazı yine gidecekti. Hadi ama! O yay yıllardır benimle birlikteydi, doğal olarak üzülmemi engelleyemiyordum. Montumu yarım yamalak giydikten sonra telefonumu ve çantamı alıp odadan çıktım. Bugün kolumu düne kıyas daha rahat hareket ettirebiliyordum. Lobiye indiğimde danışmana oda kartını teslim ettikten sonra bahçeye indim. Taeyong'u gördüğüm gibi yanına ilerlemeye başladım.
"Doyoung!" Arkamdan gelen ses ile kafamı çevirdiğimde Jaehyun görüş açıma girmişti. Tek eliyle omzundaki yarım açık çantasının içine bir tane disk sıkıştırmaya çalışıyordu. "Jaehyun?" Yanıma geldiğinde sağ bileğimden tutup minik adımlarla çıktığı otelin kapısına benimle ilerlemeye başlamıştı. "Jaehyun, nereye gidiyoruz? Geç kalacağız." Bu dediğimi duymamış gibi ilerlemeye devam ederken biraz hızlı olmamı söylemişti. Bir iki dakikalık koşuşturma sonrasında dün isim kartlarını aldığımız odaya gelmiştik. Bileğimden tutmaya devam ederken beni bir masanın önüne çekmişti. Masanın üstündeki iki çift ok ve yaylara baktım. "Hangileri senin? Otelde bulunanlar sadece bu iki set." Anında ezbere bildiğim yay setimi masada önüme çekerken gözlerimin parladığına emindim. Bu seti birkaç yıl önce bana annem almıştı. Birlikte seçmiştik. Evet, şuan inandırıcı gelmeyecek bir şekilde o dönem benimle iyi anlaşıyordu. Uzun süredir her şey tersine dönmüştü. Annemle en son ne zaman doğru düzgün konuştuğumu bile hatırlamıyordum. Ben ise hâlen daha aptal gibi bu setten kopamıyor, ilk gün olduğu gibi değer veriyordum. O kısım da tamamen benim problemimdi. Jaehyun'a dönüp tek kolumu boynuna sararak sarıldım. Bu ani hareketimi beklemiyor olacak ki birkaç saniye hareketsiz şekilde bekledikten sonra elini belime koymuştu. "Bu ne içindi?" Çekilmeden konuşmaya devam ederken elimi ensesine koydum. "Teşekkür ederim. Bu benim için çok önemliydi. Gerçekten, teşekkür ederim." Kollarımı geri çekerken Jaehyun'un belimden elini çekmemesi sonucunda tam yüzünün karşısında kalakalmıştım. "Teşekküre gerek yok. Mutlu olduysan, güzel." Birkaç santim ötemde olan gözlerine baktığımda tebessüm ettim. Belimde gevşeyen el ile birlikte birkaç santim geri çekilmeyi de ihmal etmemiştim.
Sırt çantamdan çıkarttığım katlanmış çantanın içine hızlı bir şekilde yayım ile oklarımı yerleştirdim. Tek elimi çalıştırdığım için Jaehyun yardım etmiş ve en sonunda çantayı yukarıya çıkana kadar kendisinin taşıyacağını söylemişti. Çoktan bir iki dakika geç kalmıştık fakat öğrencilerin daha yeni toparlanıyor olduğuna adım kadar emindim. "Ağrın var mı?" Merdivenlerden çıkarken kafamı sarılı koluma indirdim. "İlaçlarımı içtim, ağrısını alıyor. Bugün daha iyiyim." Kafasını sallayıp ufak mırıltılar çıkardığı sırada lobiye çoktan ulaşmıştık. Jaehyun'dan çantamı aldığım sırada kendi otobüsüme ilerlemeden önce yurda gittiğimizde görüşeceğimize dair kısaca konuşmuştuk.
![](https://img.wattpad.com/cover/240623119-288-k646989.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güneş teninde parlıyor || jaedo
Fanfictionkapımı çalıyorsun, rüzgârın esintisi dağıtıyor saçlarını.