uyanıyorum ve gözlerin kapalıyken nefes alışını izliyorum::

517 64 80
                                    


Düşüncelerim ve zihnim sanki ölümcül bir hastalık gibiydi. Çalışıyordum, deniyordum fakat hiçbir zaman kendime hazırladığım finali beğenmiyordum. Yaşadığım şu dönemin, sınırlarımı daha ne kadar zorlayacağını hesaplamak dahi beni fazlasıyla yoruyordu. Özellikle kolayca bunalıyordum. Ne hissediyordum? Bu zihin, düşüncelerim bana ait değil gibi. Ah, sanırım sürekli sarhoş olmam gerekiyor. Sadece o zamanlarda bir miktar kendimi dalgaya alabiliyorum. Kendimi, düşüncelerimi, kalabalık ve yorgun düşen hislerimi.

Hastanedeydik. Yaklaşık bir saat olmuştu buraya geleli. Yolda gelirken yaptıkları ağrı kesici iğneden dolayı tüm vücudumda hissedeceğim kadar büyük olan ağrı biraz olsa bile dinmeyi başarmıştı. Hastaneye geldiğimizde bileğim hızlı olacak bir doktor kontrolünden geçtikten sonra bandaj ile sarılmıştı. Tahmin ettiğim gibi doktor, kaslarımı çok zorladığım için bileğimde üçüncü dereceden bir kas yırtılması olduğunu söylemişti. Bu yüzden ciddi bir ağrı ile birlikte morarma ve şişme olmuştu. Sinir sıkışmalarına bağlı duysal anormallikler, aşırı kullanıma bağlı anormalliklerin, bilek ve el yaralanmalarının başını getirebileceğini söylemişti. Bunları bildiğim hâlde kendimi fazlası ile zorlamıştım. Ah bu arada, maçı kazanmıştık. Son birkaç tam hedeften vurduğum atış ile bu maçı ucu ucuna almıştık. Bunu da söylemeden edemeyecektim. Sonuçta uğruna sakatlandığım bir maçtı, değil mi? Bu bandaj kolumda birkaç hafta duracaktı. Bileğim ancak öyle iyileşirmiş. Birkaç hafta boyunca antrenman veyahût el zorluğu gerektirecek eylemler yapamayacaktım. Neyse ki doktor kalıcı bir hasar bırakmayacağını söyleyerek içimi rahatlatmıştı. Şimdi ise yeni kolumu sardığımızdan ve yavaştan ağrı kesicinin etkisi geçmeye başladığından hafif bir ağrı tekrardan başlamıştı.

Jaehyun. Jaehyun ise başından beri yanı başımdan hiç ayrılmamıştı. Taeyong ve Yuta'dan çok ona odaklanmıştım. Bilmiyordum fakat rahatlayıp gevşememe yardım ettiği kaçınılmaz bir gerçekti. Bileğimi hastaneye gelene kadar hiç bırakmamış ve dudakları arasından endişelenmemem gerektiği hakkında cümlelerini eksik etmemişti. Stadyumda kafamı boynuna yasladığımı hatırlıyorum. Saçlarımda beni sakinleştirmek için gezinen ellerini. Dudaklarının arasından dökülen her bir kelimeyi. Güzelim, dayanabilirsin..? Birazdan geçecek..? Ya! Kesinlikle o hissettiğim acının içinde kafamda kurduğum şeylerdi bunlar. Belki de arabada gelirken uyukladığım birkaç dakika içinde rüya görmüştüm ve öyle sanıyordum? Evet! İşte bu olabilirdi. Düşündüklerime inanıyordum fakat.. Kulaklarım ve yaralandığım an açık olan zihnim kendimi kandırdığımı yüzüme vurmaktan çekinmiyordu.

Şimdi ise hastaneden çıkmıştık ve kapıda koçun arayıp çağırdığı taksinin gelmesini bekliyorduk. Sol yanımda Jaehyun, sırtıma kolunu sarmış bir şekilde yanımda bekliyordu. Sağ yanımda Taeyong, gözünün önünden ayrılmamam gerektiğini, bundan sonra hep dikkatli olmamı ve bir daha kendimi asla zorlamamam gerektiğini söylüyordu. Yuta ise olanlara hâlâ anlam veremediğini söylüyordu. Ben ise hâlen daha yayımın nasıl değiştiğini veya başkasının yayının çantama girdiğini sorguluyordum. Düşünemiyordum çünkü ne düşüneceğimi bilmiyordum. Kim yaptıysa, yapmasının nedeni neydi? Belki tek hatalı bendim? Fakat buna ihtimal verme şansım çok düşüktü. Eşyalarıma her zaman dikkat eden ve dağınıklıktan nefret eden birisiydim. Kafamı Jaehyun'a çevirdim. "Sigaran var mı?"  Birkaç saniye elini cebine attıktan sonra paketten bir dal çıkartıp dudaklarım arasına koymuştu. Sol elini sırtımdan çekip çakmağı ile sigaramı yakmıştı. Aslında sağ elim çalışır durumdaydı, kendimde yakabilirdim fakat o an bir şey söylemeyip anı bozmamaya karar verdim. Kendi için sigara almadan sağ elini tekrar sırtıma koymuştu.

Orada öylece beklerken sigaramın bittiği zaman gelen taksi ile birlikte hepimiz binmiştik. Koç öne oturduğunda diğer hepimiz arka koltuğa dışarda beklediğimiz sıra gibi dizilmiştik. "Çok ağrın var mı?" Jaehyun'un sorusuyla tam konuşacaktım ki cevap vermemi beklemeden ön koltukta oturan koça elindeki açık telefonu ile uzanmıştı. "Bay Kim, biraz ileride eczane var. Doktorun dediği ağrı kesicileri ve kremleri almak için durabilir miyiz?" Kafamı kucağıma koyduğum bileğime indirdim. Resmen eczanenin nerede olduğuna bile bakmıştı. Bu kadar ilgilenmesi üzerimde çok büyük bir mahçup olma duygusu barındırmamı sağlıyordu. Ben gerçekten Jaehyun'a çok büyük bir teşekkür borçluydum fakat şimdi ne yeriydi, ne de zamanı. Doğru zaman geldiğinde ona teşekkürümü edecektim. Evet, olması gereken buydu.

güneş teninde parlıyor || jaedoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin