Yürüyorduk. Okul yoluna doğru geri adımlıyorduk. Jaehyun ile birlikte kahvaltı yapmıştık. Pek fazla konuşmamıştık bu sırada. Ben zaten hâlen daha şaşkınlığımı sürdürüyordum. İki yıl, fazlasıyla uzun bir süreydi. Yemin ederim, kendi istediği için bunları bana anlattığı için çok güzel hissetmiştim. Yemek boyunca yine aynıydık, değişen hiçbir şey olmamıştı. Sanki Jaehyun beni sevdiğini söylememiş, yarım saat öncesine kadar iki yıl öncesini anlatmamış gibiydi. Onun için değişen hiçbir şey olmamıştı. Hâlâ onun için aynı kişiydim. Benimle ilgilenmesi, konuşması, yüzüme bakıp gülümsemesi. Hiçbir şey dahi değişmemişti. Değişmesini de istemezdim zaten. Jaehyun'u kaybetmek gibi bir düşünce, gelip gelip zihnimi kovalasın asla istemezdim.Şimdi ne olacaktı? Aramızda neler gelişecekti bilmiyordum. İkimiz, bunun hakkında konuşmayı şimdilik geçmiş gibiydik. Belki de zamana bırakacaktık. Her şey kendiliğinden gelişmeye devam edebilirdi. Tek istediğim, ikimizin de üzülmemesiydi. Jaehyun'un açık bir şekilde beni sevdiğini söylemesi tüm vücudumun baştan aşağıya yeni bir heyecanla dolmasını sağlamıştı. Okula yaklaştığımızı fark ettiğimde kafamı yerdeki yoldan kaldırıp önüme baktım. Karşıdan karşıya geçerken Jaehyun'un belimde hissettiğim eli ile gözlerimi belime indirdim. Birkaç saniye sonra elimi elinin üstüne koydum, parmaklarımı kabuklaşmaya yüz tutmuş yaralarında gezdirdim. "Benimle gel, bunlara krem sürelim. Olur mu?" Kafamı Jaehyun'dan tarafa döndürdüm. Cebindeki telefonunu hafif çıkartıp saate baktı. "Yoklama alınacak. Sen odana çık, koça göründükten sonra yanına gelirim." Hızlıca kafamı salladım. Bahçe fazlası ile kalabalık görünüyordu. İçeri girdiğimizde tüm gözlerin bizim üzerimizde olacağını biliyordum. Bu bakışlara çoktan alışıktım. Youngho ile sevgili olduğumuz zaman neredeyse tüm okul öğrenmişti. Koçlar, öğrenciler, kampüsteki herkes. Yargılayıcı bakışlar, şaşkın bakışlar, nefret dolu bakışlar. Hepsini çoktan tatmıştım ben. Ucu bana dokunmadığı sürece, yanıma gelip uğraşmadıkları ve bana zarar gelmediği sürece hiçbir bakış, arkamdan konuşma, fısıldaşmalar umrumda olmuyordu. Fakat Jaehyun için durum nasıl olurdu, bilmiyordum.
Okul kapısından içeri girmeden önce duvarın önünde durup Jaehyun'un elini tuttum. Bedenini bana çevirirken elimi parmaklarında dolaştırdım. "İyi olduğuna emin miyiz?" Sorun olmadığını, her şeyin düzelecek olduğunu söylemek istiyordum. "İstersen okula girmek zorunda değiliz, akşam geliriz. Nasıl istersen." Birkaç saniye duraksayıp yüzüme baktıktan sonra hafif eğilip saçlarıma ufak bir öpücük kondurmuştu. Bu ne içindi? Kulaklarım şimdiden alev gibi yanmaya başlamışlardı. "Ben iyiyim Doyoung. Hiçbir sorun yok. Tamam mı?" Kafamı salladım hızlıca ve elimi parmaklarının üstünden geri çektim. Ardından birlikte okula girdiğimiz zaman kimseye bakmadan ilerledim Jaehyun'un yanında. Çoğu herkes birkaç saniye bize dönüp bakmıştı fakat şimdi çoğu herkes kendi işiyle ilgilenmeye geri dönmüştü. Jaehyun'un sesiyle gözlerimin daldığı bahçeden irkilerek ona döndüm. "En geç yarım saate yanına gelirim." Kısaca kafamı salladıktan sonra ufak bir el sallaması bıraktım ve yurda girdim.
Odama geldiğimde öncelik olarak üstümdeki montu çıkartıp yerine astım. Taeyong ve Yuta yoktu, ayrıca onları bahçede de görememiştim. Banyoya geçip elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi değiştirip daha rahat bir şeyler giyindim. Odanın dağınıklığına bakıp iç çektikten sonra çok hızlı bir şekilde üç yatağı da toplayıp dışarıda duran kıyafetleri dolaplara yerleştirmeye başladım. İşlerim bitince banyoya girip Jaehyun'un eline süreceğim kremleri ve bantları aldım. Banyodayken duyduğum kapı sesi ile Jaehyun'un geldiğini anlamıştım. Sanırım hızlı bir şekilde koçun gözünün önünden ayrılmayı başarmıştı. Bilmiyordum, belki de iki arkadaşımdan birisi gelmişti. "Jaehyun sen misin?" Banyodan elimdeki malzemelerle çıktığımda içeri girip kapıyı kapatan bedene olduğum yerde dururken bakmaya devam ettim. Ne işi vardı burada? Hendery'nin burada ne işi vardı? Ne demeye buraya gelmişti? Elimdeki eşyaları yatağımın üzerine kelimenin tam anlamıyla fırlatıp yanına ilerledim. "Hangi yüzle, ne demeye buraya gelebiliyorsun sen? Hendery çıkar mısın?" Kapıma yaslanmış, kollarını önünde bağlamış, ifadesiz bir şekilde durmaya devam ediyordu. Duvara mı konuşuyordum ben yahû?
![](https://img.wattpad.com/cover/240623119-288-k646989.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güneş teninde parlıyor || jaedo
Fanfictionkapımı çalıyorsun, rüzgârın esintisi dağıtıyor saçlarını.