"Bilmiyorum Jaehyun." Şimdi ise odamda tekiz, Jaehyun ve ben. Cam kenarında dizlerimi kendime çekmiş şekilde oturuyorum. Jaehyun ise yanıma oturmuş, hâlâ elimi tutuyor, parmaklarını avuç içimde gezdiriyor. İstemeden biraz ağladım. Gerçekten istemeden olmuştu. Ne hissettiğimi, ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyordum. Birden birisi karşıma çıkıyor, babam olduğunu söylüyordu. Ne desem, ne düşünsem eksik kalacaktı. "Senden önce abinle görüşmüş müdür?" Jaehyun'un sorusuyla kafamı hafifçe ona çeviriyorum. Islak göz pınarlarımı siliyor baş parmağıyla. "Bilmiyorum Jaehyun. Görüşmüş olsaydı bana haber verirdi? Verirdi değil mi?" Artık kendi söylediklerime bile anlam veremeyecek bir hâle büründüğümden dolayı Jaehyun kafasıyla söylediğim her şeyi onaylıyordu.Söylediklerine göre babam olan adamın kapıda benimle konuşmasının üzerine daha fazla bir şey söylemeden onun yanından ayrılmıştım. Zaten bir tuhaflık olduğunu sezen Jaehyun koçtan ikimiz için izin almış, benimle birlikte odama çıkmıştı. Doğru söylüyordu, eğer benden önce abimle görüşseydi, abim mutlaka bana haber verirdi. Sonuçta abimde senelerdir babamızı görmüyordu. Birden karşıma çıkması benim için o kadar fazla şey ifade ediyordu ki. Hissettiklerim iyi yönde değildi. Ben doğduğumda gitmesinin nedeni neydi onu bile bilmiyordum. Şu saatten sonra nedeni pek de önemli değildi. Onun gitmesi üzerine ne kadar zorluklar çektiğimi abim de biliyordu. Ne kadar annem benimle bu süreçte iyi geçinmeyip beni suçlasa da onun için de üzülüyordum. Yıllar sonra onu terk eden hayat arkadaşı birden çıkıp geliyordu. Çocukluğumu yaşayamamıştım ben. Tüm her şeyim heves olarak kalmıştı. Heves olarak kalan tüm çocukların istediği o oyuncakları, parkları istemeyi bile bırakmıştım. Tek istediğimin annemin benimle ilgilenmesi olması beni her düşündüğümde çok üzüyordu. Rüyamdaki o boş sandalyenin yerinin babama ait olduğunu o an anladım ben. Yani, şimdi öyle elini kolunu sallayıp gelemez ve hayatımıza girmeye çalışamazdı. Bir kere o çoktan bizden kaçmıştı. Tüm ipleri çözmüş, o kutu gibi odadan kurtulmuş, ardına bile bakmadan defolup gitmişti.
Yanımdaki Jaehyun'a bedenimi döndürüp kollarımı boynuna sardım sıkıca. Bir süre iyi hissetmeyecektim belki de, fakat kendimi biraz da olsa toparlama yolum Jaehyun'un omuzlarına asılmaktı. Kolları ona kıyas ufak kalan bedenime sarıldığında kafamı boyun girintisine yerleştirdim. Saçlarımda hissettiğim elleriyle daha sıkı tutundum omuzlarına. "Jaehyun." Boğuk çıkan seslenişim üzerime dudakları arasından bir mırıldanma çıkartmıştı. "Yanımdan hiç ayrılma. Bencil olmak istiyorum. Gitmeyeceğini biliyorum, biliyorum ama ben sadece.. Ah biliyorsun." Yanaklarımdan tutup beni yüz hizasına getirdiğinde boynundaki sıcaklık hissi gitmiş, yerine soğukluğa bırakmıştı. Az önce ne söylediğimi dahi bilmiyordum. Ne konuşacağımı, ne düşünmem gerektiğini, hiçbir şeyi kontrol edemiyordum. Sadece çok üzgün hissediyordum, içimden ne gelirse onu söyleyivermiştim.
Jaehyun tek eliyle alnımdaki uzamış saçlarımı geri çekerken diğer eliyle yanağımı tutmaya devam ediyordu. "Buradayım. Doyoung, ben buradayım ve hiçbir yere gitmiyorum tamam mı? Hep buradaydım, her zaman bir adım arkanda, her zaman kapındaydım. Şimdi de gitmeye hiç niyetim yok." Kafamı salladım hızlıca. Jaehyun her zaman burada olacaktı. "Jaehyun ben ne yapmalıyım?" Kendimi o kadar çaresiz hissediyordum ki, oysa sonu çıkmaz olmayan bir durumda değildim. Sadece ne yaparsam doğru olacaktı, ne yaparsam kimse üzülmeyecekti bilmiyordum. Gözlerimden akan yaşları engelleyemiyordum. Jaehyun sildikçe, yenileri ekleniyordu. Ağlamamamı söylemiyordu çünkü o da biliyordu, rahatlamam gerektiğini o da biliyordu. "Birlikte hâlledeceğiz Doyoung. Hiçbir şeyi kendin yapmayacaksın, birlikte yapacağız." Elimin tersi ile gözyaşlarımı silip kafamı salladım. Gözüm duvardaki saate takıldığında Jaehyun'un yanağımdaki elini tuttum. "Antrenmanına in, koçtan azar işitme." Gözlerini yüzümde gezdirirken gülümsemiş, ardından burnumun ucuna ufak bir öpücük kondurmuştu. "Tüm gün için izin aldım, hasta olduğunu söyledim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
güneş teninde parlıyor || jaedo
Fanfictionkapımı çalıyorsun, rüzgârın esintisi dağıtıyor saçlarını.