"Doyoung, emin misin?" Kaç defa olduğunu sayamadığım bir şekilde tekrardan iç çektim. "Ya! Evet diyorum. Bak, acımıyor bile artık hiçbir şeyi kalmadı." Jaehyun sargısını yeni çıkarttığım bileğimi ovarken bir yandan da endişeyle yüzüme bakıyordu. "Aslında birkaç gün daha beklesen iyi olabilirdi. Tekrardan incinmesinden korkuyorum." Gülümsedim. Çoktan bileğim iyileşmişti ve artık çalışmalarıma dönmek istiyordum. Zaten yaklaşık bir haftadır hiç ağrısı olmamıştı, yine de beklemiştim. Bileğimi okşayan elini tuttum. "Sorun değil Jaehyun, gayet iyiyim. Eğer ağrırsa hemen bırakacağım, tamam mı?" Pes etmişlikle kafasını salladığında uzanıp yanağını öptüm. Bir hafta geçmişti çoktan. Sahilde ona kendimi açmam üzerinden. Bir haftadır her şey inanılmaz bir şekilde sorunsuz geçiyordu. Jaehyun ile birlikte daha çok vakit geçirebiliyorduk. Sabahları iki arkadaşım ve ben kahvaltı yapıyorduk. Hatta birkaç gün önce Yukhei ile de kaynaşmıştık. Sabahları hep birlikte oluyor, vakit geçiriyor ve derslerimize dönüyorduk.Ok ve yayımın olduğu çantayı açıp içinden malzemelerimi çıkarttım. Yerde çömelip yayımın ufak ayarlarını yaparken kafamı kaldırıp karşımdaki ağaca yaslanan Jaehyun'a baktım. Kollarını önünde birleştirmiş bir şekilde etrafını izliyordu. Bu hâline gülmeden edememiştim. Benim için endişelendiğini anlıyordum fakat bir sorun yoktu. Yerimden kalkıp önüne geldim ve bağladığı kollarını çözdükten sonra tek elimi saçlarına çıkarttım. "Bir kez daha antrenmanına geç kalıp koçtan azar işitmek istemediğini sanıyordum." Gerçekten bu hafta içinde çok kez koçtan azar işitmişti ve iki saat akşam cezalarına kalmak zorunda kalmıştı. Geçtiğimiz bu hafta bizim toparlanma sürecimizin bir parçası gibiydi. İkimizde bir yeniliğe, birbirimizin sevgisine alışıyorduk. "Molada yanına gelirim." Kafamı hızlıca sallayıp onaylarken alnını kapatan saçlarına ufak bir öpücük bıraktım. Anında derinleşen gamzeleriyle birlikte gülümsemem yüzümde büyümüştü. Dikkat etmemi söyleyen birkaç cümle söyleyip koşar adımlarla yanımdan ayrılmış ve basketbol sahasının olduğu bahçenin diğer köşesine ilerlemişti.
Uzaktan baktığınızda Jaehyun soğuk, buz gibi bir duvar olarak görünüyordu. Fakat kesinlikle öyle değildi. Yanımda ezilip büzülüyor, sevgisini göstermekten çekinmiyor, gerek dokunuşlarıyla, gerek sözcükleriyle bunu belli ediyordu. Her zaman dikkatliydi, çok fazla dikkatliydi. En ufak bir detayımı bile biliyordu, farkına varıyordu. Bu dışarıdan bakılınca ne kadar korkunç görünse de, hayır Jaehyun sadece beni fazlasıyla tanıyordu. Beni kendimden bile iyi tanıdığına fazlasıyla emindim. Benim hareketlerimi, tepkilerimi benden bile iyi biliyordu. Her şey ezberinde, aklının bir köşesindeydi. Bu bir yana dursun, artık çok daha fazla çabalıyordum. Her geçen gün Jaehyun'u daha çok tanımak, onu daha çok ezberlemek ve öğrenmek istiyordum. İliklerime kadar hissettiğim sevgisinin karşılığını ona da böyle hissettirerek vermeye çalışıyordum. Ben pek belli edemezdim neler hissettiğimi. Jaehyun çok güzel konuşurdu. Açık açık, o kadar güzel konuşurdu ki günlerce aklımdan çıkmazdı dudakları arasından sarf ettiği kelimeler. Ben ise sarılırdım, öperdim. Sevgi sözcüklerimi söylerdim. Birini sevdiğimde hiçbir zaman esirgemezdim o kişiye karşı sevdiğimi söylemeyi. Fakat ben Jaehyun gibi güzel konuşamazdım, kalbine dokunamazdım belki de karşımdakinin. Yine de elimden geleni yapıyordum. Jaehyun'un hissettiğini biliyordum, sevgimi hissettiğini, mutlu olduğunu biliyordum.
Taeyong'un yanına gelirken bir yandan da yayım ve okumu tutuyordum. Sadece iki hafta geçmiş olsa da bu hissi gerçekten çok özlemiştim. Okçuluk her zaman çok severek yaptığım bir spor dalıydı. Küçüklüğümden beri annemi sürekli bunaltarak farklı kurslara gitmiştim. Zamanında her dal ilgimi çekiyor, her şeyde başarılı olmak istiyordum. Televizyonda karşıma çıkan yetenekli insanları kıskanıyor, eğer ilgimi çekerse ertesi gün anneme yalvararak kurslarına gitmek istiyordum. Annem ise beni her defasında pek fazla itiraz etmeden gönderiyordu. Yaşım ilerledikçe bunu yapmasının beni başından savmak, geçiştirmek için olduğunu anlamaya başlamıştım. Kalbimin ilk kırılmaya başladığı zamanlardı o yaşlarım. Hırslıydım. Kendimi tanımaya başladığım o zamanlardan beri hırslı olduğumu biliyordum. Abim her zaman bu hırsımın sonucunda zarar alacağımı söyleyip dururdu. Belki de doğru söylüyordu bilmiyordum fakat hırsımın beni yanılttığını şu zamana kadar hiç görmemiştim. On yaşlarımdayken abimin dinlediği şarkı gruplarına özenip ses eğitimi almış, üstüne bir süre piyano öğrenmiştim. Bir süre sonra spor dallarına kafayı tam olarak takmıştım. Ama her zaman hafif dallar beni kendine çekmişti. Koşturacağım bir spor dalının beni yoracağını bildiğim için hem başarısız olmaktan korkmuş, hem hiç heves edememiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
güneş teninde parlıyor || jaedo
Fanfickapımı çalıyorsun, rüzgârın esintisi dağıtıyor saçlarını.