sadece unutulacak dünler gibi hissetmek istemedim::

426 68 54
                                    


Çalışıyordum. Bu yoğunluğun arasında yetişmeye çalışıyordum. Yaklaşık yarım saat sonra tur otobüslerinin bizleri almak için geleceği önceden haber edilmişti lâkin ben daha birkaç dakika önce uyandığımdan hazırlanmayı bırakın daha çantamı hazırlamamıştım. Yine her zaman olduğu gibi tüm her şeyi son ana bırakmıştım. Dün akşam da yapabilirdim fakat antrenman bittiği gibi kendimi yatağıma bırakmış ve bu saate kadar da aralıksız uyumuştum. Gözlerim yarı kapalı bir şekilde büyük sırt çantama elime gelen her şeyi tıkıştırmaya başlamıştım. O sırada odaya geldiğini belli eden bir sesle Yuta girdiğinde yerde oturmaya devam ederken kafamı ona çevirdim. Bana şaşırdığını belli eden ama bu hâllerime alışmış bir şekilde bakarken hızla yanıma ulaştı. Elleriyle kalkmamı söyleyen hareketler yaparken dudaklarını araladı. "Hadi çabuk hazırlan Doyoung! Ben çantanı toparlayacağım. Yirmi dakikan var. Çabuk, haydi!"

Yuta bana her zaman bu durumlarımda yardım ederdi. Evet, bu duruma düştüğüm zaman çok fazla olmuştu ve artık hepimiz alışmıştık. Daha fazla oyalanmayı bırakıp hızla yerimden kalktım ve adımlarımı banyoya yönlendirip kısa bir duş aldım. Saçlarımı üzerinden hızla geçerek hafifçe kuruttum. Uçları nemli kalmıştı fakat şuan zamanım yoktu ve bununla vakit kaybedemezdim. Üzerime rahat olabileceğim siyah bir eşofman ve beyaz bir kapüşonlu giydikten sonra aynanın karşısına geçtim. Görüntüm yine aynıydı, yorgun ve çökmüş. Sadece bu sefer göz altı morluklarım yerlerinde değillerdi. Bu tur sırasında da çok yorulacağımı ve vücudumun bu kadarını kaldırmayacağını bildiğimden aynanın önündeki ilaç kutularımı alıp içeri geçtim ve Yuta'nın hazırlayıp kenara koyduğu çantamın içine koydum.

Tahmin ettiğim üzere Yuta aşağı Taeyong'un yanına inmiş olmalıydı. Üzerime en kalın montumu giyindikten sonra telefonumu ve kulaklığımı cebime attım. Camın önündeki koltukta duran ok ve yaylarımı da aldıktan sonra kolumdaki saatime baktım. Ardından hızla ufak adımlarla bahçeye çıktım. İki takımdan çoğu kişi bahçeye inmiş gibiydi. Fazla olmasa da kalabalık vardı. Gözlerim Yuta'nın parlayan kumral saçlarını bulduğunda kaldırımın kenarına bekleyen iki arkadaşımın yanına gittim. Taeyong'un derin iç çekmesi ve sonrasında kolunu omzuma atmasıyla kafamı koluna yasladım ve gözlerimi kapattım. "Çantanı hazırladığını düşündüğüm için seni uyandırmamıştım! Şu hâle bak!" Diğer kolumu Taeyong'un boynuna dolayıp ona sarıldım hâlen daha gözlerim kapalıyken ve çenemi omzuna yasladım. Dudaklarımdan ufak mırıldanmalar çıkarırken ensemde hissettiğim parmaklarla gülümsedim. Tabii, bana kızgın olacak hâli yoktu ya.

Aynı pozisyonda durup gelecek tur otobüsünü beklerken gözlerimi araladım. Görüş açıma giren Youngho'nun gözleriyle birkaç saniye bakışlarında kaldım. Ne diye bana bakıyordu ki? Ne zamandan beri beni izliyordu? Hiçbir şeyden haberim yoktu bile. Kaşlarımı hafif çatıp ona bakarken gözlerini yine ilk kaçıran taraf Youngho olmuştu. Ona karşı kendimi düşüremezdim. Altta kalan bir taraf yoktu. Eğer ki varsa bile o taraf ben değildim.

Yanlarında duran takımında göz gezdirdiğimde herkes tamdı fakat Jaehyun ortalıklarda gözükmüyordu. Bahçenin kalan kısmına baktığımda onu yine görememiştim. Geçtiğimiz bir hafta içerisinde de neredeyse hiçbir şey olmamıştı. Her şey aynı ilerlemişti, antrenman, egzersizler, maçlar. Sadece son günlerde aynı az önce olduğu gibi Youngho'nun gözlerini üstümde çok hissediyordum ve bu bakışlara ek olarak Jaehyun ile de sık sık göz göze geliyorduk. Onun hakkında ne düşündüğümü bilmiyordum fakat her zaman tuhaf bir şekilde karşıma çıkıyordu. Kafeteryaya iniyordum, orada Jaehyun ve arkadaşları. Aynı zamanda sınıfa, bahçeye, spor salonuna gittiğimde de onlar hep orada oluyordu. Bu yüzden şu bir hafta içerisinde Jaehyun ile normale kıyas daha fazla karşılaşmıştık. Kafama top yediğim gün, yurtlara dağılmadan önce Jaehyun ve Hendery sorguya çekilmişti takım hocaları tarafından. Şahsi düşüncem, ikisinin de bu uyarıları umursamadığını söylüyordu. Bir daha böyle bir kavga yaşanması beklenmeyecek bir şey değil gibiydi. Anlaşılan öyle böyle bir haftayı geçirmiştik.

güneş teninde parlıyor || jaedoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin