"Aşkta, karnında değil kalbinde
kelebeklerin uçması gerekir."Böyle zamanlarda bütün kızlar koruyucu bir beyaz atlı prensin gelmesi için yalvarır. Bu bence en sert kızlar için bile geçerlidir çünkü beynimize hep kurtarıcı birinin gelmesini planlarsınız. Belki eskiden olurdu çünkü hep öyle öğretilmiş ve öyle görmüştük ama şuan öyle bir şey olmadı. Beyaz atlı prens yoktu ve hiç bir zaman da olmucaktı.
Bütün gücümle dizimi kaldırıp bacaklarının arasına sağlam bir diz geçirdim.
Bu hayatta düştüğünüzde illa bir el beklemeniz gerekmez, ellerinizi yere koyarak yavaş yavaş kalkmak sizin elinzdedir.
Yağmur dinmişti ve ben hızlıca Kerimden uzaklaşıyordum. O ise yere çömelmiş, acı içinde kıvranıyordu. Panikleyip önüme daha hızlı ilerlemek için döndüm ve birine çarpıp üstüne çok kötü düşücektim, güçlü bir kol karnıma dolanıp beni tutmasaydı ama çarptığım çocuk düşmüştü. Dikkatlice baktığımda çarptığım çocuğun Özkan olduğunu idrak edebildim. Beni tutan kişi ise Çevik'ti. Benim düşmiyceğimden emin oluduğu zaman Özkanın elinden tutup onu da kaldırdı. Hafif ıslanmış saçlarımı yüzümden çektim ve "Özkan ben çok özür dilerim iyi misin?" dedim. Özkan boğazını tutarak "Sorun yok sadece hızlı çarptın ve zaten ayağım kaydı normalde düşmezdim" dedi gülerek ve gözlüğünü düzelltti. Çevik tek kaşını kaldırarak ona ilk baktı dişleri çıkçak şekikde gülümsiyerek, sonra bana döndü. "Sen iyi misin asıl eve neden gitmedin. Uzun zamandır seni arıyorum" dedi. Uzun zaman olduğu belliydi çünkü onunda saçı ıslaktı. Bir şey diyemeden sadece ona baktım. Birbirimize bakışmalarımızı Özkan bölerek "Ben gidiyorum Aslı beni bekliyo geç kaldım" dedi ve Çeviğin omzuna dokunarak yanımızdan ayrıldı. Arkama dönüp Kerimi görmeyi umdum baya uzakta hala şeyini tutarak uzanıyordu. Çevik "O sana bir şey yapmadı değil mi?" dedi Sesi ilk tanıştığımız zaman ki gibi soğuk ve sertti. Ona döndüm "Yapamadı" dedim. Tam gidicekti ki onu kolundan tuttum ve çektim. "Yapamadı tamam mı? Senin bir şey yapmana gerek yok." dedim. Birden sesi yükseldi ve bağırmaya başladı. "Bilmem farkında mısın ama bana emanetsin ayrıca neden bana haber vermeden çıkıyosun ki sen" dedi. "Ya sanane sen benim hiç bir şeyim değilsin ve bana karışamazsın" dedim bende esimi yükselterek. Belki söylememiş olabilirim ama durduk yere yada haksız-suçsuz yere üstüme gidilirse çabuk sinirlenebilirdim. Gitmek için bir adım atmışken kolumdan yavaşça tuttu ve beni kendine döndürdü. "Ondan hoşlanmıyorsun değil mi?" dedi sert bir sesle. "Bu seni ilgilendirmez" dedim soğuk sesimle. Birden yüzünde bir gülümseme belirdi, dudağının bir kenarı kıvrıldı ve "Zaten aynı anda iki kişiden hoşlanamazsın" dedi. Yüzümü buruşturarak ona baktım "Ben kimseden hoşlanmıyorum ki" dedim. "Evet hoşlanıyorsun. Benden" dedi. Kahkalar içinde gülmeye başlayıp ellerini kollarımdan çektim. "Lanet olsun sen bu dedikodulara inanmıyorsun değil mi?" dedim. O da gülmeye başladı. "Ne bütün kasaba gençliği yalan mı söylüyo?" dedi. "Onu bilmem ama ben sadece seni beğendiğimi söyledim." dedim. "Sadece beğeniyorsun" dedi ellerini kaldırarak. Ona evet anlamında başımı salladım. Gözlerini yavaşça kapıyıp "Biraz içtim ama bilincim yerinde merak etme" dedi hafifçe gülümsiyerek. "Hala on iki olmadı ve hala sana bir şeyler yaptırabilirim" dedim. Bana baktı gülerek "ne istiyosun?" dedi. "Artık sadece saçma sapan konuşmayıp susmanı istiyorum" dedim gülerek. Elini tutup onu deniz kıyısına götürdüm hiç konuşmadan yürüdük ve kumlara oturduk. "Sana bir şey yapmadı değil mi?" dedi sesi bu sefer çok sakindi başını bana döndürüp baktı. Ona bakıp güldüm "sana güvenmiyorum" dedim. "Yani yaptı" dedi denize geri dönerek. "İçin rahatlıcaksa sadece öptü" dedim çenemi dizlerime koyarak ve ellerimide bacaklarıma sardım. "Bana kötü bir şey yapıp ileri gitmesinden çok korktum" dedim. "Ama üstesinden gelmişsin. Beni tanıdığım çoğu kız aşırı korkar ve teslim olurdu. Eğer bir daha böyle bir şey yaparsa onu öldürücem" dedi. "Her zaman başım dertte olunca ortaya mı çıkıcaksın gerçekten" dedim gülerek. "Cidden, bilerek yapmıyorum" dedi gülerek. Sonra yine konuştu, "Ama eğer ondan hoşlanıyosan yani tabikide onu öldürmem anlarım" dedi. "Sanki biraz kendini alt kademede görüyosun ona kıyasla" dedim sakince ve kızmaması için kelimeleri yavaşça söyliyerek. "Hayır görmüyorum, öyleyim yani eskiden arkadaştık ve ben Tuğçeyle sevgiliydim hemde ilk görüşte resmen aşık olmuştum. Ta ki Kerimle onu yatakta görene kadar" dedi. "Hala Tuğçeye aşık mısın?" dedim. Gülerek hayır anlamında kafasını salladı. "Ama takılıyosunuz yani sana sırnaşmasından belli oluyor" dedim gülerek sinirle önüme döndüm. Ne yani kıskanıyo muydum ben? "Aslında ilk aşk sanıyodum karnımda kelebekler uçuşuyordu ama aşkta karnında değil, kalbinde kelebeklerin uçması gerekir" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Güneşi ve Ruhun Duyguları (TAMAMLANDI)
Fiksi Remaja" Aslında her insanın içinde yazda vardır kışta, hep mutlu olamazsın hep üzgünde" Arkadaşım İnciden çıkmıştım, hava kararmıştı. Metronun demir sandalyelerine oturdum ve çantamı kenarı koydum, treni bekliyordum. O anda bu aralar aklımdan çıkmayan tek...