Güya dışarı çıkacaktık hafta sonu.
Atilla'nın işi vardı, cumartesi günü olmasına rağmen hem de...
Hafif bir moral bozukluğuyla ayağa kalktım. Camın önüne gittim. Kar yağıyordu. Yerler tutmak üzereydi. Göz gözü görmüyordu neredeyse.
Kahvaltımı yapmadan önce biraz yatak keyfi yapmak istiyordum.
Kitaplığımdan kitabımı alıp tekrar yatağa girdim. Oda loştu, pek okunamıyordu bu yüzden yazılar. Işığı da açmaya üşendiğim için mecburen kitabı komidinin üzerine bırakıp uzandım.
Biraz daha uyuyabilirdim sanırım. Gözlerimi kapatıp uyku pozisyonumu aldığım sırada telefonum çaldı.
Arayan Atilla idi.
Önemli bir şey olmasa aramazdı. Endişeyle açtım telefonu.
"Alo, Atilla?"
"Günaydın. Uyandırdım mı?"
"Yok, uyanmıştım zaten."
"Mâlum gelemedim bugün. Yarın da öğlenden sonra işim var. Bu yüzden bu gece on bir de buluşacağız."
"Buluşacak mıyız? Nerede?"
"Sen 23.00 gibi mesaj atarım, sitenin içinde bekle. Ben arayınca da sitenin dışına gel. Tamam mı?"
"Tamam."
"Dikkat et kendine."
"Olur, sen de dikkat et."
Telefonu kapattıktan sonra tekrar uyku pozisyonumu alıp gözlerimi kapattım. Uyuyacağım sırada yine telefonum çaldı. Hakan abimdi arayan.
"Lan lavuk!"
"Sana da günaydın Hakan öküzü!"
"Düzgün konuş kız abinle. Oraya gelirsem bayılana kadar gıdıklarım seni."
"Hıı gelsene sıkıyorsa."
"Nasıl gidiyor bakalım?"
"Sen durup dururken aramazsın beni. Ne isteyeceksin yine?"
"Güzeller güzeli kardeşim, akıllı kardeşim, bir tanecik Umay'ım."
"Kısa kes hadi, uyuyacağım."
"Ya, senin bu yakışıklı abin sana mükemmel bir yenge buldu. Bu sefer ciddili ama he..."
"Bilirim ben senin o ciddili ilişkilerini. Eee?"
"Ya işte kızın gönlünü hoş etmek gerek, Edebiyat okuyormuş. Bana şöyle güzelinden bir şiir göndersene."
"Sabah sabah senin aşk hayatınla mı ilgileneceğim bir de?"
"Yüz lira. Hadi."
"Tamam bekle gönderiyorum birazdan."
Telefonu kapatıp kitaplığıma yöneldim. Elime aldığım şiir kitabından rastgele bir şiir açtım.
Viralarla denize açılan düşler gibi,
Yürüyünce zamana yıllar susar, çağ yanar.
Bülbülün bir kanadı düşünce ark içine,
Boynu bükülür gülün; bahçe ağlar, bağ yanar.
Nil mi akıyor yoksa gözlerinde müjgânın?
Nasıl ateştir böyle; hasta kalkar, sağ yanar.Bakma öyle ne olur taht yıkılır, tuğ yanar;
Gülme, öyle gülersen gözlerinde çağ yanar!Çok da önemsemeyip abime gönderdim şiiri. Kendisi tam bir odun olduğu için hiç anlamazdı bu işlerden. Yavuz abim daha nahifti mesela, içlerinde bi' o bilirdi böyle şeyleri.