BÖLÜM 12

3.7K 306 104
                                    

"Nasıl geçti günün?"

"Sıradandı. Senin?"

"Aynı."

"Aynı olmasa söyleyeceksin de sanki." diye mırıldandım.

"Hm?"

"Hiç." diyip gülümsedim.

Kar sessizliği diye bir şey vardır ya hani...

İşte biz gecenin bir yarısında kar sessizliğinin bulunduğu sokaklarda el ele dolanıyorduk.

"Ee, savaş yapmayacak mıydık?"

"Dur, gelmedik daha."

Kafasını bana çevirip "Yenilmeye çok meraklısın bakıyorum." dedi.

Yapay bir kahkaha atıp "Kim yeniliyormuş göreceğiz." dedim.

İnatlaşmak mı? Hmm, en sevdiğim.

Bir süre daha yürüdük. Eldiven takmadığım için pişman olmuştum. Onun elleri de iyice soğumuştu çünkü. Tüm sıcaklığını önce kendi elime alıp sonra kaybetmiştim.

İkimiz de donuyorduk işin kısası... Ama belli etmiyorduk.

"Üşüdün mü?"

"Hayır. Çok kaldı mı gideceğimiz yere."

"Geldik sayılır."

Buraları hiç görmemiştim, evime de yakındı aslında ama nasıl olduysa yolum hiç düşmemişti bu bölgeye. Fazla sessiz ve geniş sokaklar vardı.

"İşte, kimsenin bizi rahatsız edemeyeceği ve seni duyamayacağı bir yer. Dilediğin gibi yardım çığlıkları atabilirsin."

Gösterdiği yere baktım. Bomboş ve kocaman bir alandı. Birkaç ağaç ve sokak lambaları dışında hiçbir şey yoktu.

Kahkaha atıp ayak değmemiş alana doğru koşmaya başladım.

"Yardım çığlıklarını sen atacaksın Atilla!"

"Öyle mi?" diyip koşma hızını arttırdı ve nefesini ensemde hissettirdi. Ben de hızlandım.

"Ee gelsene, koşacak mıyız böyle sabaha kadar? Kaçma Atilla!"

Gülüşünü duydum, içime işledi.

"Kaçan kim acaba?" diyip beni belimden yakaladı, arkamdan sarıldı.

Yüzünü boynuma gömdü. Boynumda atkı olsa da huylanmıştım. Kollarından kaçmaya çalıştım. Elbette mümkün değildi.

"Bıraksana beni!"

"Hadi, kurtul kolaysa."

"Haksızlık var şu an."

Çevik bir hareketle beni kendine doğru çevirdi. Elleri belimdeydi hâlâ sıkıca. Yüzlerimiz arasında minik bir mesafe vardı. Sıcak nefesi nefesime karışıyordu.

"Ne haksızlığıymış o?"

"Güç farkı?"

"Hmm, ne yapsak... Tamam bir kereye mahsus bırakıyorum seni. Bir daha yakalarsam..."

"Ee?"

"Öperim."

Kollarının arasından hemen çıkıp daha hızlı koşmaya başladım. O sırada yerden aldığım karı top hâline getirmeye çalışıyordum. Ellerimi hissetmiyordum şimdiden.

Durup ona fırlattım.

Hızlıca kafasını çektiği için sıyırdı. Eh, adam asker. Kurşunları atlatıyor, bir kartopunu mu savuşturamayacak?

UMAY 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin